Ufuk Tavkul
Karaçay-Malkar Halk Şairleri Antolojisi
Kafkasya’dan bir Karaçaylı Halit Toturkul
KARAÇAY-MALKAR TÜRKLERİ
Kafkas dağlarının en yüksek zirvesi Elbruz Dağı (Mingi Tav) ve çevresindeki yüksek dağlık arazide yaşayan Karaçay-Malkarlılar, tarih boyunca Kafkasya’da hâkimiyet kuran Kimmer, İskit, Hun, Bulgar, Alan, Hazar, Kıpçak gibi proto-Türk ve eski Türk kavimleri ile çeşitli Kafkas halklarının etnik ve sosyo-kültürel bütünleşmesinden ortaya çıkmış bir Kafkasya halkıdır.
Yaşadıkları bölge doğuda Çerek ırmağının kaynak havzasından batıda Laba ırmağının kaynak havzasına kadar uzanan ve Kafkas dağlarının en sarp, yüksek bölümünü meydana getiren dağlık arazidir.
Karaçaylılar ve Malkarlılar birbirinden farklı etnik kökene, dile, kültüre ve tarihe sahip iki ayrı halk değil; aynı dil, kültür ve tarihi paylaşan bir Türk boyudur. Karaçay ve Malkar adları bu boyun yaşadığı iki coğrafî bölgenin adlarıdır.
Karaçay-Malkar, Kafkasya’nın Orta Kafkaslar olarak bilinen merkezî kısmında yer almaktadır. Yalnızca Kafkasya’nın değil; Avrupa’nın da en yüksek dağları Karaçay-Malkar toprakları içindedir. Bunların başlıcaları Mingi Tav (Elbruz 5.642 mt), Dıh Tav (5.203 mt), Koştan Tav (5.145 mt), Uşba, Dombay Ölgen gibi zirvelerdir.
Karaçay-Malkar bölgesinin kuzeyindeki ve batısındaki düzlüklerde Adigey-Abaza-Kabardey bölgeleri yer alır. Güney kısımları baştan başa Kafkas sıradağları ile kaplıdır ve dağların arkasında Abhazya ve Gürcü-Svanetya bölgeleri ile komşudurlar. Doğularında ise Osetya yer almaktadır.
Kendilerine Tavlu (Dağlı) adını veren Karaçay-Malkarlılar, ayrıca kendi aralarında kendilerini yaşadıkları vadilerin adlarına göre Karaçaylılar, Bashanlılar, Çegemliler, Holamlılar, Bızıngılılar ve Malkarlılar olarak çeşitli zümrelere ayırırlar. ‘Balkar’ adı Bashan, Çegem, Holam, Bızıngı ve Malkar vadilerinde yaşayan dağlıları tek bir isim altında toplamak isteyen Sovyet yönetimi tarafından uydurulmuş sunî bir etnik isim ve millet adıdır. Karaçay-Malkarlılar ayrıca kendileri için ‘Alan’ adını kullanır ve birbirlerine ‘Alan’ diye hitap ederler.
Karaçay-Malkarlılar günümüze gelene kadar Avrupa ve Rus kaynaklarında çok çeşitli adlarla anılmışlardır.
1404 yılında Kafkasya’da bulunan Başpiskopos Johannes de Galonifontibus Karaçaylılara ‘Kara Çerkesler’ adını vermiştir. 1635 yılında A. Lamberti de Karaçaylılara ‘Kara Çerkes’ adını vermiştir (Tavkul 1993:50). Tatarlar da Karaçaylılara ‘Kara Çerkes’ adını verirlerdi (Byhan 1936:241).
Karaçay-Malkarlılara kendi dillerinde ‘Dağlı’ anlamına gelen ‘Kuş-ha’ adını veren Kabardeyler onları yaşadıkları bölgelere göre ‘Karşaga Kuşha’, ‘Çegem (Şecem) Kuşha’ ve ‘Balkar Kuşha’ olarak adlandırırlardı.
XIX. yüzyıl sonlarında Rus literatüründe Karaçay-Malkarlılar için ‘Gorskiy Tatar’ (Dağlı Tatar), ‘Gortsı (Dağlı) ve ‘Dağlı Kabardeyler’ adları kullanılırdı (Tavkul 1993:51).
Kafkas halkları Karaçay-Malkarlılar için değişik etnik isimler kullanmaktadırlar. Adigeler, Karaçaylılar için ‘Karaşey’ ve ‘Kuşha’, Abhazlar ‘Akaraç’, Abazalar ‘Karça’, Gürcü-Svanlar ‘Mukrçay’, Osetler ‘Asi’, Gürcü-Megreller ‘Alani’ adlarını kullanırlar. Gürcüler de onlara ‘Karaçioli’ derler. Malkarlılar için Gürcüler ‘Basiyani’, Gürcü-Svanlar ‘Sabir’, Ab-hazlar ‘Azuho’, Osetler ‘Asson’, Kabardeyler ‘Balkar’ ve ‘Kuşha’ adlarını kullanırlar (Miziyev 1991:135).
Karaçaylılar ‘Karaçay’ adının efsanevi cedleri ‘Karça’nın adından geldiğine inanmaktadırlar. Halk arasında yaşayan efsaneye göre, Elbruz Dağı’nın doğusundaki Bashan Vadisi’nde yaşamakta olan Karça, burada savaşmak zorunda kaldığı Kabardeylerin baskısı sonucunda, beraberindeki Adurhay, Budyan ve Navruz klanlarıyla birlikte Elbruz Dağı’nın batısında yer alan Kuban Irmağı’nın kaynak havzasındaki bölgeye, yani günümüzdeki Karaçay topraklarına göç eder. Karça’nın kabilesine Tram, Hubiy, Özden ve Botaş soyları da katılmıştır. Bu arada, savaştıkları Kabardey prensleriyle aralarında kan davasının sürmemesi için, Kabardeylerin Tohçuk (Dohşuk) ve Tambiy sülalesinden iki delikanlı Kafkas geleneklerine uygun olarak Karça’nın kabilesine katılırlar. Bunların soyundan Karaçay’da iki büyük soy ortaya çıkar. Karça adı zamanla değişerek Karaçay şeklini alır (Tavkul 1994: 25).
Karaçaylılar hakkında Avrupa kaynaklarındaki ilk bilgiler 1404 yılında Kafkasya’da bulunan Johannes de Galonifontibus’un notlarıdır. Galonifontibus ‘Kara Çerkesler’ adını verdiği Karaçaylılar hakkında şu bilgileri verir:
‘Çerkesya ya da Zikia adı verilen ülke, Karadeniz’in arkasındaki dağların eteklerinde uzanır. Burada iki değişik halk yaşar. Yüksek dağların üzerindeki vadilerde yaşayan halk ‘Kara Çerkesler’dir. Aşağılarda deniz kenarında yaşayanlar ise ‘Ak Çerkesler’dir. Kara Çerkesleri hiç kimse ziyaret etmez. Onlar da tuz ihtiyaçlarını karşılamanın dışında dağlarını asla terketmezler. Kara Çerkeslerin kendilerine özgü bir dilleri vardır’ (Tardy 1978:105).
1635-1653 yılları arasında Kafkasya’da bulunan İtalyan misyoner A. Lamberti Karaçaylılar için şunları yazmaktadır:
‘Kafkas’ın kuzey eteklerinde Karaçaylılar (Karaçioli’ler)ya da Kara Çerkesler adı verilen halk yaşar. Onlara bu ad yaşadıkları dağlarda gök daima bulutlu ve karanlık olduğundan verilmiştir. Dilleri Türk dilidir, fakat hızlı konuştuklarında anlamak zordur. Beni hayrete düşüren şey, bu kadar garip dilleri konuşan çeşitli milletlerin ortasında Karaçaylılar Türk dilinin saflığını nasıl korumuşlardır? Kafkasların kuzeyinde eskiden Hun Türkleri yaşamışlardır. Karaçaylılar da Hunların bir dalıdır. Şimdiye kadar eski dillerini korumuşlardır’ (Şamanlanı 1987:780).
XIX. yüzyıl başlarında Kafkasya ve Gürcistan’ı gezen Avrupalı bilimadamı J. Klaproth Karaçaylılarla ilgili şu bilgileri vermektedir:
‘Adigeler (Çerkesler) bunlara Karşaga Kuşha derler. Tatarlar ise Kara Çerkes adını verirler. Onlar Kabardeylerden önce Kabardey’e yerleşmişlerdi. Karaçay adını beyleri Karça’nın adından alırlar. Mingi Tav dedikleri Elbruz dağının kuzey eteklerinde yaşarlar. Karaçaylılar Kafkasya’nın en güzel milletlerindendirler. Beyaz tenleri, siyah gözleri, belirgin güzel hatları ve mükemmel bir vücut yapıları vardır. Göçebe Tatar ve Nogaylarda görülen basık suratlar, çekik gözler onlarda görülmez. Moğol ırkları ile bir karışımları yoktur. Gürcülere benzerler.’ (Klaproth 1823:305).
1848 yılında Karaçay’da bulunan Rus tarihçisi G.Tokarev onların etnik kökenlerini Kıpçaklara bağlar. Bu konuda Tokarev şunları yazmaktadır:
‘Bu