Hayallerine ulaşmak.
araanı küç al- (АРААНЫ КҮЧ АЛ-) [boğazı kuvvetlenmek] İştahı kabarmak: “Atak-naam aluunun ak etkenden tak etip akıygan araanı küç aldı.” -ÇA1. (Şöhret, ün kazanmak isteyenlerin iştahları kabardı.)
araanın agıt- (АРААНЫН АГЫТ-) [boğazını akıtmak] bk. araanı açıl-.
araça kıl- (АРАЧА КЫЛ-) [aracı yapmak] Dövülen birini savunmak, korumak: “Artımdan tüşkön kuugundan / Araça kılçı barsıñbı?” -ÇA1. (Рeşime düşen takipçilerden / Koruyacak biri var mı?)
araça tüş- (АРАЧА ТҮШ-) [aracı düşmek] 1. Dövülen birini savunmak, korumak. 2. Mâni olmak: “Mınday şumdukta anın kaygısına eç kim araça tüşö albas.” -ÇA (Böyle zor durumda onun üzüntüsüne kimse mâni olamaz.)
araday cerge çaraday cıyın kıl- (АРАДАЙ ЖЕРГЕ ЧАРАДАЙ ЖЫЙЫН КЫЛ-) [küçük yerde büyük toplantı yapmak] Küçük bir olayı büyütmek, abartmak, pireyi deve yapmak: “Cok cerinen çatak taap çuu salbagın ayılga, araday cerge çaraday.” (Durduk yerde köyü karıştırmayın, pireyi deve yapıp…)
araga tüş- (АРАГА ТҮШ-) [araya girmek] Ara bulmak, barıştırmak, araya girmek: “Koyuñuz Abakir bayke dep, men araga tüştüm.” -ÇA (Yapmayın Abakir ağabey deyip araya girdim.)
arak samın (АРАК САМЫН) [rakı sabun] bk. atır samın.
aralcı bol- (АРАЛЖЫ БОЛ-) [aracı olmak] Vesile olmak, sağlamak: “Karahanidder köçmön Türktördün İslam dinine ötüşünö aralcı boluşkan.” -İE. (Karahanlılar göçebe Türk boylarının İslam dinine girmesine vesile olmuşlardır.)
aram çöp (АРАМ ЧӨП) [haram ot] Zararlı ot: “Öngöngö aram çöp koyboymun.” -LÜ. (Büyümek için zararlı bitki bırakmayacağım.)
aram kan (АРАМ КАН) [haram kan(lı)] Kendi nesli olmayan, piç.
aram kıyal (АРАМ КЫЯЛ) [haram hayal(li)] Art niyetli.
aram oyluu (АРАМ ОЙЛУУ) [haram düşünceli] Kötü niyetli.
aram öl- (АРАМ ӨЛ-) [haram ölmek] 1. Gözü açık gitmek. 2. Yapayalnız ölmek: “Oşentip aram ölüptür.” -G-K. (Öyle yapayalnız ölmüş.)
aram sana- (АРАМ САНА-) [haram düşünmek] Kötü düşünmek, kuşkulanmak.
aram siydik (АРАМ СИЙДИК) [haram sidik] Babası belli olmayan, nikâhsız doğan, piç.
aram tamak (АРАМ ТАМАК) [haram boğaz] 1. Tembel, üşengeç. 2. Pisboğaz.
aram ter (АРАМ ТЕР) [haram ter] Boşa giden gayret, emek.
arañ can (АРАҢ ЖАН) [zor can(lı)] 1. Takatsiz, dermansız, mecalsiz, zayıf, bir sıkımlık canı var, canlı cenaze. 2. Dermansızca, bitkince, zar zor, güçlükle: “Kanatın arañ can küülöyt.” -CO. (Kanadını zar zor çırpıyor.)
arañ degende (АРАҢ ДЕГЕНДЕ) [zor dediğinde] bk. arañdan zorgo.
arañdan zorgo (АРАҢДАН ЗОРГО) [zordan zora] Zorla, güçlükle, zar zor: “Arañdan zorgo basıp keldi.” (Zar zor yürüyerek geldi.)
arası açıl- (АРАСЫ АЧЫЛ-) [arası açılmak] Arası açılmak, soğumak: “Tuugan arası açılgandan açıla beret.” -S-C. (Akrabaların arası devamlı açıldı.)
arasına ot cak- (АРАСЫНА ОТ ЖАK-) [arasına ateş yakmak] Arasını açmak, ara bozuculuk yapmak.
arasınan kıl ötpö- (АРАСЫНАН КЫЛ ӨТПӨ-) [arasından kıl geçmemek] Aralarından su sızmamak.
arasınan suu ötpö- (АРАСЫНАН СУУ ӨТПӨ-) [arasından su geçmemek] bk. arasınan kıl ötpö-.
aray köz çaray (АРАЙ КӨЗ ЧАРАЙ) [yüzbe yüz] bk. oroy köz çaray.
arbagı kötörül- (АРБАГЫ КӨТӨРҮЛ-) [ruhu yükselmek] 1. Ünlenmek, meşhur olmak. 2. Otoritesi yükselmek.
arbagın kötör- (АРБАГЫН КӨТӨР-) [ruhunu yükseltmek] 1. Ünlü yapmak, meşhur etmek; ruhunu okşamak. 2. Otoritesini yükseltmek.
arbak koldosun (АРБАК КОЛДОСУН) [ruh kollasın] “Ölülerin, ataların ruhları korusun, kollasın” anlamında alkış sözü: “Baarıñdı arbak koldosun.” -GO (Hepinizi atalar ruhu korusun, kollasın.)
arbak kongon (АРБАК КОНГОН) [ruh konan] Talihli, şanslı, işleri yoluna giren, şansı dönen, Allah’ın sevgili kulu: “Başında kıtay hanı ele / Arbak kongon can ele.” -CM. (Başında Çin’in hanıydı / Talihli bir hükümdarıydı.)
arbak urgur (АРБАК УРГУР) [ruh çarpasıca] “Lanet olası, ataların ruhu çarpsın!” anlamında beddua sözü: “Ata-baba dininen / Arbak urgur kaçıp-tır.” -SO. (Ataların dininden / Çıkmış lanet olası.)
arbayı suuk (АРБАЙЫ СУУК) [ruhu soğuk] Çirkin, yüzü göze hoş gelmeyen, güzel olmayan: “Arbayı suuk bir adam çıktı.” (Çirkin bir adam çıktı.)
ardak takta (АРДАК ТАКТА) [saygı tahta(sı)] Şeref kütüğü, belirli kurum ya da kuruluşlarda emeği geçmiş insanları tanıtmak için hazırlanmış pano: “Ardak gramotaları menen sıylanıp, respublikanın Ardak taktasına cazılgan.” -KB. (Takdir belgeleri ile ödüllendirilerek, şeref kütüğüne adı yazıldı.)
arı barıp, beri kel- (АРЫ БАРЫП, БЕРИ КЕЛ-) [öte gidip beri gelmek] 1. Ağır hastalık atlatmak, ölümün kapısından dönmek: “Eki colu arı barıp beri keldi.” (İki kere çok ağır hastalık atlattı.) 2. Bayılıp ayılmak, çok zorlanmak.
arı cok (АРЫ ЖОК) [arı olmayan] Ar damarı çatlamış, utanmaz, arsız.
arı kalçap, beri kalçap (АРЫ КАЛЧАП, БЕРИ КАЛЧАП) [öteye aşık atarak beriye aşık atarak] Kılı kırk yarmak, ince eleyip sık dokumak: “Arı kalçap, beri kalçap, daana bir tıyanakka kele alışpay kıynalganda Manas cardıgın ayttı.” -TM1. (Kılı kırk yarıp kesin bir sonuç alamayarak zorlandıklarında, Manas, emrini verdi.)
arı karap ıylap, beri karap kül- (АРЫ КАРАП ЫЙЛАП, БЕРИ КАРАП КҮЛ-) [öteye bakarak ağlayıp beri bakarak gülmek] Renk vermemek, sıkıntısını, üzüntüsünü, çektiği zorluğu belli etmemek: “Kempir arı karap ıylap, beri karap külüp kıyılıp turup tört şakegin berdi.” -BF. (Yaşlı kadın üzüntüsünü belli etmeksizin dört yüzüğünü verdi.)
arı ketip, beri ketip (АРЫ КЕТИП, БЕРИ КЕТИП) [öteye gidip beriye gidip] İkna olmaksızın,