İŞİ
BİRİNCİ KISIM
BAY BARNSTAPLE TATİLE ÇIKIYOR
1. BÖLÜM
Bay Barnstaple, acil olarak bir tatile ihtiyaç duyuyordu ancak ne beraber gidebileceği biri ne de gidebileceği bir yer vardı. Çok fazla çalışmaktan yorulmuş ve ailesinden bunalmıştı.
Duyguları oldukça güçlü olan Bay Barnstaple, tüm kalbiyle ailesine aşırı derecede düşkün olduğunu biliyordu; sıkıntılı olduğu zamanlarda bu onu fazlasıyla rahatsız ediyordu. Her gün biraz daha büyüyormuş gibi görünen üç oğlu, tam da onun oturmak üzere olduğu koltuğa oturuyor, onun mekanik piyanosunu çalıyor, hiç kimsenin işitmek istemeyeceği şakalara gülerek evi gürültülü kahkahalara boğuyor, bugüne kadar tek avuntusu olan zararsız maceralarına engel oluyor, onu teniste yeniyor ve ortalıkta neşe içinde kavga edip de korkunç bir curcuna ile birer ikişer merdivenlerden aşağı yuvarlanıyorlardı. Şapkaları her yerdeydi. Kahvaltıya geç kalıyorlardı. Her gece yatağa gitmeden önce büyük bir yaygara koparıyorlardı. “Hım hım hım… Küt!” Ve anneleri bundan hoşlanıyormuş gibi görünüyordu. Bay Barnstaple’ın kazancı dışındaki her şeyin arttığı gerçeğini görmezden gelerek hepsi de masraf çıkarıyorlardı. Yemek sırasında ne zaman Bay Lloyd George hakkında birkaç basit gerçeği dile getirse veya yemek sohbetinin seviyesini -aptalca şakalara son verip- yükseltmeye çalışsa dikkatleri aniden dağılıveriyordu.
Bu hep “aniden” oluyordu.
Ailesinden uzaklaşıp, her birini -onlar tarafından rahatsız edilmeden- dingin bir gurur ve sevgiyle düşünebileceği bir yere gidebilmek için dayanılmaz bir istek duyuyordu.
Ayrıca Bay Peeve’den de uzaklaşmak istiyordu. Sokaklar onun için bir işkenceye dönüşmüştü; artık ne bir gazete ne de bir afiş görmek istiyordu. Bazı finansal ve ekonomik olayları saplantı hâline getirmişti; öyle ki Büyük Savaş bunların yanında küçük bir kaza gibi kalıyordu. Bunun nedeni, modern düşüncenin daha umutsuz taraflarının sesi olan Liberal’in yardımcı editörü ve aynı zamanda da “kâhya”sı olması ve şefi Bay Peeve’in kötümserliğini ona giderek daha çok bulaştırmasıydı. Ekibin diğer üyeleriyle Bay Peeve’in karamsarlığıyla gizlice dalga geçebildiği zamanlarda buna karşı koymak daha kolaydı ancak artık ekibin başka üyesi yoktu; Bay Peeve finansal bir umutsuzluğa kapılarak hepsini gazeteden göndermişti. Artık Liberal için Bay Barnstaple ve Bay Peeve dışında hiç kimse yazmıyordu. Bu yüzden Bay Peeve, Bay Barnstaple’a canının istediği gibi davranıyordu. Sandalyesinde kendini iyice kamburlaştırıp elleri pantolonunun ceplerinde her şeye karamsar bir gözle bakarak bazen saatlerce otururdu. Bay Barnstaple aslında iyimser biriydi ve gelişime inanıyordu ancak Bay Peeve gelişime inanmanın modasının en az altı yıl önce geçtiğini ve liberalizm için en iyimser düşüncenin Kıyamet Günü’nün bir an önce gelmesini ummak olduğunu savunuyordu. Çalışanların -tabii çalışanlar olduğu zamanlarda-onun haftalık öğünü dediği kopyayı bitirmesiyle Bay Peeve, geri kalan her şeyi toparlayıp gazeteyi bir sonraki haftaya hazırlama işini Bay Barnstaple’a bırakarak giderdi.
Normal zamanlarda bile Bay Peeve katlanılması zor biriydi; bununla birlikte çağ da hiç normal değildi; her yer onun karamsar tahminlerini daha da muhtemel kılan akılalmaz olaylarla doluydu. Kömür sıkıntısı neredeyse bir aydır devam ediyordu ve İngiltere’nin ticari iflasını gölgede bırakmış gibi görünüyordu; her sabah İrlanda’dan yeni ayaklanma haberleri geliyordu. Affedilmez ve unutulmaz ayaklanmalar, günden güne artan kuraklık tüm dünyada hasadı tehdit etmekteydi; Bay Barnstaple’ın Başkan Wilson önderliğinde büyük işler başaracağına inandığı Milletler Cemiyeti boşuna kurulmuş bir düzenbazlıktan ibaretti; her yerde çatışma, her yerde mantıksızlık vardı; dünyanın sekizde yedisi kronik karmaşanın ve sosyal bozulmanın içine gömülüyor gibiydi.
Doğrusu Bay Barnstaple içten içe umudunu korumaya devam ediyordu; çünkü onun gibi adamlar umut olmadan hayattan tat almayı başaramazlardı. O her zaman liberalizme ve yaratıcı liberal girişime inancını korumuştu ancak son zamanlarda liberalizmin elleri ceplerinde kamburunu çıkararak oturmaktan, mızmızlanarak kendinden daha aşağı seviyede ama kendinden daha enerjik adamların faaliyetlerine homurdanmaktan başka bir şey yapmadığını düşünüyordu. Bu adamların bozguncu faaliyetleri kaçınılmaz olarak dünyayı yıkıma sürükleyecekti.
Bay Barnstaple gece gündüz dünyanın geleceği için endişelenir olmuştu; hatta artık uyku onu terk ettiğinden, bunu geceleri daha da fazla yapıyordu. Tamamen kendisine ait yeni bir Liberal çıkarmak için dayanılmaz bir arzu duyuyordu. Bay Peeve gittikten sonra gazeteyi tamamen değiştirecekti; içine doluşmuş sefil, boş, öfke dolu her şeyi çıkarıp atacaktı; Bay Peeve’in acımasız ve kederli yazılarından kurtulacaktı; Bay Lloyd George’un yersiz yere abartılmış, doğal, insani suçlarının temyizi için Lord Grey’e, Lord Robert Cecil’a, Lord Lansdowne’a, papaya, Kraliçe Anne’e veya İmparator Frederick Barbarossa’ya (Bu her hafta değişiyordu.) gidecekti; yeniden doğmakta olan bir dünyaya nefes alması için yardım edecek ve eski yazılar yerine Liberal’i ütopya ile dolduracaktı! Gazetenin şaşkın okuyucularına şunu söyleyecekti: “İşte yapılması gerekenler! İşte yapacağımız şeyler!” Pazar kahvaltısını yapan Bay Peeve için nasıl da büyük bir bomba olurdu! Çok şaşıracağından, belki de bir kez olsun yemeğini sindirebilirdi!
Ama bu aptalca bir hayalden ibaretti. Evde, hayata doğru dürüst bir başlangıç yapması gereken üç genç Barnstaple vardı. Üstelik her ne kadar güzel bir hayal olsa da Bay Barnstaple böyle bir şeyi başaracak kadar zeki olmadığını düşünüyordu. Bir şekilde her şeyi eline yüzüne bulaştıracaktı…
Bu tavadan ateşe atlamak olurdu. İç karartıcı, cesaret kırıcı ve cimri olmasına rağmen Liberal aslında kalitesiz ve kötümser bir gazete değildi.
Bu talihsiz olay yaşanmamış olsaydı bile Bay Barnstaple’ın Bay Peeve’den bir süre uzaklaşıp dinlenmesi gerekliydi. Daha şimdiden birkaç kez karşı karşıya gelmişlerdi; her an büyük bir kavga patlak verebilirdi. Bay Peeve’den kaçabilmek için atılacak ilk adımın bir doktora gitmek olduğu açıktı. Bay Barnstable da bunu yaptı.
“Sinirlerime hâkim olamıyorum!” dedi Bay Barnstaple. “Kendimi fazlasıyla gergin hissediyorum!”
“Sinirleriniz çok gerilmiş.” dedi doktor.
“Korkarım işim yüzünden.”
“Biraz dinlenmek istiyorsunuz.”
“Sizce bir değişime mi ihtiyacım var?”
“Olabildiğince büyük bir değişim.”
“Gidebileceğim bir yer önerebilir misiniz?”
“Nereye gitmek isterdiniz?”
“Kesin bir yer yok. Sizin önerebileceğinizi düşünmüştüm…”
“Bir yerin sizi cezbetmesine izin verin ve oraya gidin. Şimdilik beğenilerinizi zorlamaya çalışmayın.”
Bay Barnstaple doktora ücretini ödedikten sonra, onun talimatları ile silahlanmış bir hâlde, uygun zamanda Bay Peeve’e hastalığını ve dolayısıyla gitmek zorunda kalacağını haber vermek üzere oradan ayrıldı.
2. BÖLÜM
Bu tatil fikri, Bay Barnstaple’ın zaten haddinden fazla olan endişelerine yeni birini eklemekten başka bir işe yaramadı. Gitmeye karar verdiği anda kendini aşılmaz üç büyük problemle yüz yüze bulmuştu: Nasıl gidecekti? Nereye gidecekti? Ve Bay Barnstaple kendi kendinden çabucak sıkılan adamlardan biri olarak kiminle gidecekti? Bay Barnstaple’ın alışkanlık hâline getirdiği yoğun hoşnutsuzluk ifadesine şimdi sinsi bir entrikacının keskin parıltısı da karışmıştı.
Bir şey çok netti: Evde, bu tatil hakkında tek bir kelime bile edilmemeliydi. Bayan Barnstaple bunu bir kez duyarsa neler olacağını gayet iyi biliyordu. Yetkin bir adanmışlık bilinciyle sorumluluğu hemen devralacaktı. “İyi bir tatil yapmalısın!” diyecekti. Cornwall, İskoçya veya Britanya’da uzak ve muhtemelen pahalı bir otel bulacak, bir sürü giysi satın alacak, son dakikada valizleri gereksiz eşyalarla doldurmak için kafasına bir şeyleri takacak ve elbette oğlanları da getirecekti. Muhtemelen “ortamı hareketlendirmek” için aynı yere birkaç tanıdığı da davet edecekti. Bu tanıdıklar daveti kabul edecek olursa beraberlerinde en kötü yanlarını