Robert Burton

Melankolinin kısa anatomisi


Скачать книгу

otun, bitkinin, taşın ve mineralin faydasını bilirler; tüm yaratılanlar, kuşlar, hayvanlar, dört element, yıldızlar ve gezegenler hakkında bilgilidirler. Bu bilgiyi uygulayarak tüm bu sayılan unsurları kendi faydaları için kullanırlar, meteorlara neyin yol açtığını22 bilirler. Austin der ki: Dant se coloribus, accomodant se figuris, adhaerent sonis, subjiciunt se odoribus, infundunt se saporibus, kendilerini farklı renklere, şekillere, seslere, kokulara ve tatlara büründürür, omnes sensus etiam ipsam intelligentiam daemones fallunt, her duyumuzu, hatta düşüncelerimizi bile kandırırlar. Havada mucizevi dönüşümler yaratabilir, insanlara harikalar gösterebilir, bir orduyu ezip onun düşmanlarına zaferi verebilir, insan girişimlerine ve tasarılarına (Tanrı izin verirse) destek verebilir veya köstek olabilirler. Büyük Charles23, Ren ve Tuna ırmakları arasına bir kanal açmaya niyetlendiğinde, işçilerin gündüz kazdıklarını ruhlar gece bozmuştu; nihayet ut conatu rex desisteret, pervicere (kralı bu teşebbüsünden caydırmayı başardılar). Onlar, böyle işlerin üstesinden gelebiliyorlar. Lakin Bodine, Tyrius’un ve Platoncuların görüşlerini takip ederek, onların insanın kalbindeki sırları okuyabildiğini düşünerek, aut cogitationes hominum, çok yanılmaktadır; bu görüşü desteklemek için öne sürdüğü deliller zayıftır. Zanchius onun bu iddiasını güzelce boşa çıkarmıştır, tıpkı Hierome, Antiochum Principem adlı eserindeki yirmi yedinci incelemede Athanasius ve diğer bazı yazarlar gibi.

      İyi ve kötü şeytan topluluklarına gelince, bazı Platoncular bunun tamamen yanlış bir ayrım olduğunu söylerler; onlara göre boni genii ve mali genii (iyi ve kötü cin) kavimleri diye bir şey yoktur. Bu hususta putperest yazarlar kendi aralarında fikir birliğinde değillerdir; Dandinus An sint mali non conveniunt (onların arasında kötü varlıkların olup olmadığında uzlaşamazlar) diye yazar. Bazıları, ruhları toptan iyi veya kötü gibi görmenin bizim yanlışımız olduğunu söyler: Bir öküz veya at tartışabilseydi, onları öldürdüğü için kasabı düşmanları sayacak ve kendilerini beslediği için çobanı da dost bileceklerdi. Bir avcı, av hayvanlarını hem korur hem de öldürür, avları tabii ki avcıdan nefret ederler; nec piscatorem piscis amare potest (balık, balıkçıyı sevemez). Iamblichus, Psellus ve Plutarkhos, ayrıca çoğu Platoncu, kötü ruhların var olduğunu kabul ederler: Et ab eorum maleficiis cavendum (onların kötülüğünden kendimizi sakınmalıyız), zira bu varlıklar insanlığın düşmanıdır; Platon’un Mısır’da öğrendiğine göre bu ruhlar Jüpiter ile kavga etmiş ve onun gücüyle cehenneme sürgün edilmişlerdir. Apuleius, Xenophon ve Platon’un, Sokrates’in daemon’u üzerine anlattıkları çok saçmadır, Plotinus’un kendi daemon’u için anlattıkları gibi; zira o da benzer bir deum pro daemonio (yoldaş ruhu için bir tanrı) sahibiydi. Onların Sokrates’e eşlik ve arkadaşlık eden ruh için söylediği şeyi Porfiryus tüm ruhlar için söyler; eğer insanlar onlara kurban adamayı ihmal ederlerse öfkelenir, hatta daha beteri, Cardan’ın Hyperchen’de ortaya attığı iddiaya göre, insanların ruhlarıyla beslenirlermiş. Elementa sunt plantis elementum, animalibrus plantae, hominibus animalia, erunt et homines aliis, non autem diis, nimis enim remota est eorum natura a nostra, quapropter daemonibus (Mineraller bitkiler için gıdadır, bitkiler hayvanlar için, hayvanlar insan için; insan da diğer yaratıklar için gıda olacaktır, fakat tanrılar için değil çünkü onların doğası bizimkinden çok uzaktır; o yüzden insanla beslenen varlıklar şeytanlar olmalıdır); aynı şekilde, her çağda ve her ülkede sırf onlara ziyafet çekip onları eğlendirmek için nice muharebeler vermiş olduğumuzu söylerler. Daha önceki bahse dönecek olursak, eğer öfkelenirlerse bize pek çok salgın hastalık gönderdikleri ama mutlu edilirlerse pek çok iyilikte bulundukları yolundaki iddia diğerleri gibi boştur ve Austin tarafından Civitate Dei’nin dokuzuncu cildinde ve Eusebius tarafından Praepar Evangelion’da çürütülmüştür. Yine de bu konudan bahsedildiğine çok tanık oldum, akademisyenlerimiz ve ruhbanlarımız dokuz tür kötü ruhtan söz ederler, tıpkı Dionysius’un dokuz tür melek var demesi gibi. Bunlar arasında en yüksek rütbe, eskilerin sahte ilahlarıdır; bunlar birkaç ayrı tür putun şahsında kendilerine taptırır, Delphi’de ve benzer yerlerde kehanet verirlerdi, kralları ise Beelzebub’dur. İkinci sırada yalancılar ve dolambaçlı sözlerle akıl çelenler vardır, Apollo Pythius ve benzerleri gibi. Üçüncüsü, öfke taşıyıcılar ve her tür kötücül işin mucidi olanlardır, Platon’un bahsettiği Theuth gibi; Esay onlara “gazap taşıyıcıları” der ve kralları Belial’dir. Dördüncü sırada kindar intikam şeytanları vardır ve kralları Asmodaeus’tur. Beşinci sırada düzenbaz ruhlar vardır, sihirbazların ve cadıların yardımcıları bunlardır ve kralları Satan’dır. Altıncı sırada, havayı bozup salgınlar, fırtınalar ve yangınlar çıkaranlar vardır; İncil’in Apokalips bölümünde bahisleri geçer, Efeslilere olan mektubunda Paul onlara “göğün prensleri” der, kralları Meresin’dir. Yedincileri, savaşlara, sarsıntılara, alev patlamalarına ve zelzelelere yol açan bir yok edici, Apokalips’te24 adı geçen Abbadon’dur. Sekizinci, suçlamalar ve iftiralarla insanları umutsuzluğa düşüren şeytandır, Yunanlar ona “Diabolos” derler. Dokuzuncusu insanları türlü türlü günahlara kışkırtan şeytanlardır ve kralları Mammon’dur. Psellus bu ruhların altı türünden söz eder, hiçbirinin ikamet ettiği küre Ay’ınkinden daha yüksekte değildir. Wierus, eski bir kitaba dayanarak yazdığı Pseudomonarchia Daemonis’te, daha pek çok gruba ve rütbeye ayırır şeytanları, her birinin adlarını, sayılarını ve vazifelerini yazar; ama Gazaeus, Lipsius’tan yaptığı bir alıntıyla bize, Ay’ın üstünde ve altında, havada ve esirde25 her yerin melekler, ruhlar ve şeytanlarla dolu olduğunu söyler. Austin, Civitate Dei’de Varro’dan alıntı yapar ve “Göksel şeytanlar yukarıda, havasal şeytanlar aşağıdadır,” der, bazısı bunu şöyle yorumlar: Tanrılar yukarıda, yarıtanrılar aşağıdadır; eğer iyi birer ömür sürmüşlerse koruyucu tanrılar, kahramanlar ve cinlerin ruhları yükselir ama hayatları boyunca bayağı arzular peşinde koşanlar, dünyevi şeylere yakınlıklarından ötürü yerde sürünürler, onlara da hortlak, hayalet, vampir denir. Stoacılar bu görüşü desteklemektedir. Bu insanlara göre hiçbir şey boş değildir, her yer ruhlar, şeytanlar ya da başka varlıklarla doludur; plenum caelum, aer, aqua, terra, et omnia sub terra (gökler doludur, hava, deniz, toprak ve toprağın altı da öyle) der Gazaeus ama Inferno adlı kitabında Anthony Rusca bu varlıkları ne üst ne de alt kürelere, orta bölgelere koyar. Başkalarına göre onlar her yerdedir, “ne gökte, yerde ve sularda, ne de yerin üstünde ve altında saç teli kadar boş yer yoktur.” Hava, yazın sineklerce istila edilmediği kadar istila edilmiştir şeytanlarca. Paracelsus bunu şiddetle savunur. Bazıları şeytanları birkaç ayrı kaosun26 içine yerleştirir, bazıları sonsuz sayıda dünyadan ve her dünyanın o dünyaya mahsus ruhlar, melekler veya tanrılarca idare edilip yargılandığından bahseder.

      Singula nonnulli credunt quoque sidera posse

      Dici orbes, terramque appellant sidus opacum

      Cui minimus divum praesit.

      (Kimileri, her yıldıza bir dünya denebileceğine inanır; buna göre bu dünya, en aşağı mevkiden tanrıların yönettiği karanlık bir yıldızdır.)

      Gregorius Tholosanus yedi cins eterik ruhtan veya melekten bahseder, her bir gezegen için bir adet; Cardan’ın da söz ettiği bu varlıklar Saturnine, Jovial, Martial27 gibi sıfatlarla anılırlar. Cardan onlara substantias primas (birincil maddeler) der ve ekler: Olympicos daemones Trithemius, qui praesunt zodiaco (Trithemius onlara burçlar kuşağını yöneten Olimpos ruhları der). Cardan ruhlardan en yüksek yerlerde yaşayanların