Carmine Gallo

Beş Yıldız


Скачать книгу

Ay’a ayak basmasını izledi. Kennedy’nin cesur vizyonu Eli Harari adlı bu gençte kalıcı bir etki bırakarak fen bilimlerinde yaşam boyu süren bir tutkunun peşinden gitmesi için ona ilham verdi.

      Kennedy’nin vizyonu gerçekleştikten bir ay sonra Harari uzay ve malzeme bilimleri alanında doktorasına başlamak üzere Princeton Üniversitesi’ne gitti. Bu onun teknoloji kariyerinin başlangıcı olacaktı; Harari daha sonra SanDisk’i kurdu, dijital fotoğraflarınızı depolayan teknolojinin öncüsü oldu. SanDisk taşınabilir bellek ürünleri iPad’inizde, dijital müzikçalarınızda, akıllı telefonunuzda, masaüstü bilgisayarınızda, dizüstü bilgisayarınızda ve dosyalarınızı gönderdiğiniz ya da geri aldığınız bulutunuzda.

      Harari 1988’de SanDisk’i kurduğunda cep telefonları tuğla büyüklüğündeydi. Dijital kameralar hantal ve pahalıydı. Dizüstü bilgisayarlar emekleme dönemindeydi, Harari’nin deyişiyle, “Bir yaşında bir çocuğu taşımak gibiydi ve ancak onun kadar yardımcıydı.” Dijital müzikçalarlar, internet ağı, telefon uygulamaları ve bulut servisleri, tüm bunlar gelecekteydi. Dolayısıyla Harari SanDisk’i geliştirdiğinde, potansiyel yatırımcıları onun var olmayan bir soruna çözüm bulduğunu söyledi. Harari’nin kahramanı John F. Kennedy’ydi ve Kennedy gibi kendisinin de şüphecileri ikna etmesi gerektiğini fark etti. Kendi vizyonu ile onu dinleyenlerin mümkün olduğunu düşündüğü şey arasındaki uçuruma bir köprü kurması gerekiyordu.

      Harari’yle ilk kez 2008’de tanıştım. Şirket varoluşsal bir bunalımla yüz yüzeydi. Küresel mali çöküş 1930’lardan beri görülen en beter resesyonu tetiklemişti. Taşınabilir belleklerle uyumlu tüketici ürünleri ciddi düşüşe geçmiş, endüstri çok büyük bir üretim fazlası sorunuyla karşı karşıya kalmıştı. Fiyatlar da bir yılda yüzde 90 değer kaybeden SanDisk’in stokları gibi çakılmıştı.

      Rakip firma Samsung Ağustos 2008’de, şirketten böyle bir talep olmadığı halde SanDisk’i yüzle 50 kâr payı ya da 10 milyar dolar karşılığı satın almak için teklif sundu. Büyük bir hisse yüzdesine sahip yatırım fonu müdürleri anlaşma yapması için Harari’ye baskıda bulundu. Ancak Harari bu teklifin şirketin hissedarları, ortakları ve müşterilerinin menfaatine olmadığını düşünüyordu. Hisse başı 26 dolarlık teklifi geri çevirdiğinde, televizyonda iş dünyası programları yapan popüler biri, satışı reddettiği için Harari’nin fotoğrafını “utanç duvarı”na astı. Harari bana o zaman, “Hikâyemizi anlamıyorlar,” demişti.25 Harari’nin vizyonunu ve bağımsızlık için mücadelenin uzun vadedeki değerini tüm netliğiyle açıklayan bir anlatı oluşturduk birlikte. Harari’nin hikâyesi, geçmişte çok zorlu dönemleri başarıyla atlatmış ekibin deneyimine, zengin teknolojisine, SanDisk’in münhasır patentlerine ve bu iyi dönemlerde oluşturduğu 2,5 milyarlık nakit birikimine odaklandı.

      SanDisk’in değeri hızlıca hisse başına 6 dolara düşse bile Harari’nin paniğe kapıldığını hiç görmedim. İyimserlik kriz zamanlarında güçlü bir silahtır, dedi. Ayrıca Harari yalın şekilde anlatılan bir hikâyenin gücünü de anlamıştı. Katıldığım önemli bir toplantıda bir grup yönetici ve mühendis, mali analistlere büyük bir sunum hazırlıyordu. Ele almaları gereken pek çok detay olsa da tıpkı John F. Kennedy’nin yaptığı gibi kapsayıcı ve belirli tek bir konuyu kısa ve öz şekilde anlatmalarını tavsiye ettim. Odadakilerin çoğu buna karşı çıktı. Hikâyelerinin tek bir cümleye indirgenemeyecek kadar karmaşık olduğunu iddia ettiler. Ama Harari söz alıp şöyle dedi: “Taşınabilir belleğin bir dönüm noktasına ulaştığını kimse anlamıyor. Taşınabilir bellek bizi eleştirenlerin muhtemelen hayal edebileceğinden bile önemli olacak.” Bu ifadenin sunum boyunca kullanılacak şiar olmasını önerdim. Analistler için düzenlenen bu konferanstan sonra yayımlanan ilk finansal makalenin başlığı şuydu: “Taşınabilir bellek düşündüğünüzden çok daha önemli olacak.”

      Yedi yıl ileriye, Western Digital’ın SanDisk’i satın almak için teklif verdiği 21 Ekim 2015’e gidelim. Şirket bu kez teklifi kabul etti. Rakam ne miydi? Hisse başına 86,50 dolardan, yani Samsung’un ilk teklifinin üç katından fazlaydı. SanDisk 19 milyar dolara satıldı. Eli Harari bir teknoloji öncüsü, ezber bozan ya da isyankâr görülen fikirlerin peşine düşen bir lider. Asiler genelde çoğunluktan ayrı durur, bu yüzden de eğer çok büyük şeyler başarmak istiyorlarsa ikna edici olmaları gerekir.

      Amerikan Devrimi dönemine dönelim. Amerika’nın hikâyesi bir ikna hikâyesidir. Ocak 1776’da Thomas Paine sömürgecileri Amerika’nın bağımsızlığı için savaşmaya ikna etmek amacıyla Sağduyu adında bir kitapçık yayımladı. Paine karmaşık siyasi argümanları zamanın ortalama okuru –çiftçiler, tüccarlar, zanaatkârlar– için anlaşılır kılabilme yeteneğine sahipti.

      Sömürgecilerin pek çoğu okuma yazma bilmediğinden bu kitapçığın sokak köşelerinde ve salonlarda yüksek sesle okunmasını dinlediler. Hatta George Washington birliklerinin moralini yükseltmek için bu kitapçığı okuttu. Paine bunu fark etmiş, görüşlerini takibi kolay ve duyması heyecan verici kılarak kulağa hitap eden biçimde yazmıştı. Sağduyu coşkulu ritmini büyük iknacıların yaygın kullandığı tekniklerden alır. Bunlardan bazıları şöyle:

       Antitez (iki çelişen fikrin yan yana getirilmesi): “Toplum her haliyle bir nimettir ama Hükümet, en iyi halinde bile, zorunlu olarak kötüdür.”

       Ön yineleme (peş peşe gelen cümlelerde ya da yan cümlelerin içinde aynı kelime ya da kelimelerin tekrarlanması): “Bu bir şehrin, bir ülkenin, bir eyaletin ya da bir krallığın değil, bir kıtanın meselesidir. Bu bir günün, bir yılın, bir çağın … değildir.”

       Aliterasyon (bir gruptaki iki ya da daha fazla kelimede benzer sese sahip harflerin tekrarlanması): “Konunun savlardan silahlara havale edilmesiyle yeni bir siyaset sahası açıldı; yeni bir düşünme yöntemi sahneye çıktı.”

       Paralellik (bir konuşmaya denge ve ritim ekleyerek, fikirlerin eşit derecede önemli olduğunu göstermek için bir cümlenin çeşitli kısımlarının benzer biçimde ifade edilmesi): “Temel gerçeklerden, net savlardan ve sağduyudan başka bir şey teklif etmiyorum.”

      Paine savı yüce bir amaçla çerçeveleyerek –“Amerika’nın davası büyük ölçekte bütün insanlığın davasıdır”– yazdıklarını basit bir metinden bir özgürlük şiarına yükseltti. Onun ikna edici ilkelerdeki ustalığı devrimin başlamasını sağlayacak ve yıllar boyunca dünyanın her yanındaki bağımsızlık hareketlerine ilham kaynağı olacaktı. Paine, “Güneş daha önce hiç bu kadar büyük bir dava üstüne doğmamıştı,” diye yazdığında insanların neyin mümkün olduğuna dair düşüncesini değiştirdi. Kral ya da hükümdar olmayan insanlar tarihte ilk kez kendi kendilerini yönetebileceklerini, daha güçlü, daha büyük, daha zengin ordular karşısında özgürlüklerini güvence altına alabileceklerini düşündüler. Çok benzer biçimde, Kennedy’nin retoriği de insanları gerçekleşmesini asla hayal etmedikleri şeyleri yapmaya ikna etti. Ve Kennedy’nin vizyonundan ilham alan Harari kendi uzaya harekâtını yaratıp bağımsızlığı tehdit altında olduğunda silahlarına sıkı sıkıya sarıldı.

      Bugün içinde yaşadığımız dünya tuğla üstüne tuğlayla değil, fikir üstüne fikir konarak inşa edildi. Sonraki bölümde bu fikirlerin neden dünyanın görüp göreceği en bereketli dönemlerin oluşmasını sağladığını ve fikirleri ikna edici biçimde aktarma becerisinin neden şimdi her zamankinden daha kıymetli olduğunu öğreneceksiniz.

      “Bir insan ölebilir, uluslar yükselip