kapağın üzerine oturup bütün ağırlığını vererek bastırdı. Nihayet kapak kapandı, kilit yerine oturdu. Sonra ayağa kalkıp var gücüyle anahtarı çevirdi.
Cam Köpek
Bir zamanlar bir gecekondunun üst katında başarılı bir büyücü yaşardı. Zamanını özenle çalışarak ve çok düşünerek geçirirdi. Büyücülük hakkında bilmediği çok az şey vardı çünkü kendisinden önce yaşamış bütün büyücülerin kitapları ve tarifleri vardı elinde. Ayrıca kendisi de pek çok sihir icat etmişti.
Hayran olunası bu kişi, aslında çok mutlu olabilirdi. Tabii, dertlerine derman aramak için ona danışmaya gelen insanlar (ki içinde bulundukları durum, onu hiç de alakadar etmiyordu) yüzünden çalışmaları yarıda kesilmese ve buz satıcısı, sütçü, fırıncının çırağı, çamaşırcı adam ile fıstıkçı kadın saatli saatsiz kapıyı çalıp durmasaydı. Bu insanların hiçbiriyle uğraşmaya tenezzül etmiyordu ama yine de her gün kapısına gelip şu veya bu konuda görüşmek, mallarını satmak istiyorlardı. Tam kitaplarına dalıp gitmişken ya da kaynamakta olan koca bir kazanı seyretmeye odaklanmışken kapısı çalınıverirdi. Davetsiz misafiri başından savardı fakat bütün düşünceleri dağılmış ya da üzerinde çalıştığı karışım mahvolmuş olurdu.
Nihayet rahatsız edilmekten bıkıp tepesi atınca insanları kapısından uzak tutacak bir köpek edinmeye karar verdi. Köpeği nereden bulacağını bilmiyordu ama yan dairede yoksul bir cam ustası yaşıyordu. Biraz hoşbeş etmişliği vardı bu adamla. Bu nedenle, komşusuna gidip sordu:
“Nereden bir köpek bulabilirim?”
“Ne tür bir köpek istiyorsun?” diye sordu cam ustası.
“İyi bir köpek. Şöyle güzelce havlayıp insanları uzak tutacak türden. Bakımı zor olmayan, ekmek su istemeyen, pire sıkıntısı olmayan, titiz ve temiz bir köpek. Tüm emirlerime riayet edecek bir köpek, yani kısacası iyi bir köpek,” dedi büyücü.
“Öylesi bir köpeği bulmak zor iş,” dedi cam ustası. O sırada, camdan bir çiçek saksısı yapmakla meşguldü. Saksının içinde pembe camdan bir gül çalısı ile yine camdan yeşil yapraklar ve sarı güller vardı.
Büyücü, düşünceli bir şekilde onu seyretmekteydi.
“Baksana, camdan bir köpek yapamaz mısın bana?” diye sordu.
“Yapabilirim, tabii,” dedi cam ustası. “Ama insanlara havlayamaz benim yapacağım köpek.”
“Ah, orasını bana bırak,” diye cevap verdi büyücü. “Cam bir köpeği bile havlatamıyorsam, yazıklar olsun benim büyücülüğüme.”
“Pekâlâ, madem cam bir köpek işime yarar diyorsun, memnuniyetle yardım ederim sana. Yalnız, emeğimin karşılığını isterim.”
“Elbette,” diyerek onayladı büyücü. “Ama para dediğiniz şu berbat şeyden yok bende. Evimdeki eşyalardan alabilirsin ustalığının karşılığında.”
Cam ustası bir süre düşündü.
“Romatizmama iyi gelecek bir şey verebilir misin bana?” diye sordu.
“Tabii, veririm.”
“Anlaştık öyleyse. Hemen köpeği yapmaya başlayayım. Ne renk cam kullanmamı istersin?”
“Pembe güzel bir renk,” dedi büyücü. “Gerçi bir köpek için alışıldık bir renk değil.”
“Doğru, ama öyle istiyorsan pembe yaparım,” diye cevap verdi cam ustası.
İki komşu böylece anlaştıktan sonra, büyücü tekrar çalışmasına döndü. Cam ustası de söz verdiği cam köpeği yapmak üzere işe koyuldu.
Ertesi sabah kolunun altında cam bir köpekle büyücünün dairesine girdi ve köpeği özenle masanın üzerine koydu. Çok güzel bir pembe cam kullanmıştı. Bükülerek yapılmış camdan hoş bir kürkü vardı köpeğin, boynunda ise mavi camdan bir kurdele. Gözleri erkeklerin taktığı cam gözlerin çoğu gibi siyah birer noktaydı ve zeki bakışlıydı.
Büyücü, cam ustasının yeteneği karşısında duyduğu memnuniyeti dile getirerek ona küçük bir ilaç şişesi verdi.
“Ama bu şişe boş!” diye itiraz etti cam ustası.
“Yo, hayır. İçinde bir damla sıvı var,” diye itiraz etti büyücü.
“Tek bir damla romatizmamı geçirecek mi yani?” diye sordu cam ustası merak içinde.
“Elbette. Muhteşem bir ilaçtır bu. Şişedeki o tek damla, insanlığın bugüne dek gördüğü her türden hastalığı anında iyileştirir. Dolayısıyla, romatizmaya bilhassa iyi gelecektir. Ama iyi sakla o şişeyi, çünkü o tek damlanın dünyada eşi yok. Hem, tarifini de unuttum zaten.” “Teşekkür ederim,” dedi cam ustası ve kendi dairesine geri döndü.
Ardından büyücü, cam köpeğe bir büyü yaptı ve büyücü dilinde âlimane sözler mırıldandı. Bunun üzerine hayvancık kuyruğunu bir o yan bir bu yana salladı, sonra sol gözünü bilmiş bir edayla kırptı; son olarak da korkunç bir şekilde -elbette cam bir köpekten nasıl böyle bir ses çıkacağı düşüncesini bir kenara bırakırsak-havlamaya başladı. Büyücülerin sihirli sanatında insanı hayrete düşüren bir şey vardır; tabii, şaşırmayı hiç beklemediğiniz zamanlarda ortaya çıkar bu şaşırtıcı özellik.
Büyücü, yaptığı sihrin tesiri karşısında tıpkı bir ilkokul öğretmeni gibi sevinmişti ama şaşırmamıştı. Hemen köpeği kapının dışına koydu. Böylece hayvan, kapıyı çalıp efendisinin çalışmalarını bölmeye cüret edenlere havlayarak hepsini uzaklaştıracaktı.
Dairesine dönen cam ustası, büyücünün verdiği tek damlayı hemen kullanmamaya karar verdi.
“Romatizmam bugün daha iyi,” diye düşündü. “Çok hasta olduğumda bu ilaç daha fazla işime yarayacaktır. Şimdilik kullanmasam iyi olur.”
Bunun üzerine ilaç şişesini dolabına koyup camdan güller yapmaya devam etti. O sırada ilacın bozulabileceği geldi aklına ve büyücüye bunu sormak için ayağa kalktı. Ama kapıya vardığında cam köpek öyle şiddetle havlamaya başladı ki kapıyı çalmaya cesaret edemedi ve kendi evine koşturdu. Zavallı adam, kendi elleriyle ve özenle yaptığı köpekten böyle nahoş bir karşılama gördüğüne pek üzülmüştü.
Ertesi sabah gazetesini okurken, şehirdeki en zengin genç hanımlardan Bayan Mydas’ın çok hasta olduğunu; doktorların, genç kadının iyileşmesinden umudu kestiğini öğrendi.
Sefalet içinde yaşasa da çok çalışkan ve sade görünüşlü cam üfleyici, parlak fikirlerin adamıydı. Hemen kıymetli ilacını alıp kendi hastalığını iyileştirmekten çok daha avantajlı bir iş için kullanmaya karar verdi. En güzel giysilerini giyip saçlarını taradı, bıyıklarını düzeltti. Sonra ellerini yıkayıp kravatını bağladı, ayakkabılarını boyadı, yeleğini süngerle temizledi ve her derde deva sihirli ilaç damlasının bulunduğu şişeyi cebine koydu. Ardından kapıyı kilitleyip aşağı indi ve zengin Bayan Mydas’ın yaşamakta olduğu büyük malikâneye doğru yürümeye başladı.
Kapıyı açan uşak dedi ki:
“Sabun, renkli taşbasma, sebze, saç yağı, kutsal kitap istemez; kabartma tozuna da gerek yok. Genç hanımım ha öldü ha ölecek. Dolayısıyla cenaze için tamamen hazırız.”
Cam ustası, uşak tarafından dilenci sanılmasına