Özlem Horuztepe

Doğu ile batı arasında fark var 2


Скачать книгу

doğum sırasında anne ve babanın haricinde, anneanne, babaanne, teyzeler, amcalar, halalar, dayılar, eltiler, görümceler, erkekse gelecekteki kirvesi, ayrıca komşular ve bir ihtimal mahallenin muhtarı hazır bulunur. Çocuklar küçük bir eve, ama büyük bir aileye doğarlar. Bebekler hep nur topu falan gibidir, sofraya hemen bir kaşık eklenir. Ve bilinir ki erkekse babanın işi, kızsa ananın işi bundan böyle azalacaktır.

      Batı’da çocuk, yetişkinlere özgü bütün kişilik haklarına doğuştan sahip bir birey olarak giderek artan sorumluluklar ve bu sorumluluklarla beraber gelen yetkiler alır. Önemli meselelerde herkes evcilik oynar gibi bir araya gelir ve çocuğun fikri en az büyüklerinki kadar, hatta çoğu zaman daha fazla, geçerlidir. Aile, evi taşıyacağı; anne, başka bir çocuk doğurmak istediği; baba, işini değiştirmeye niyetlendiği zaman çocuğun onayını almak zorundadır. Daha gaga, mama diye sesler çıkaran bebek, sorulan sorulara cevap veremeyecek durumdaysa da bir yetişkin gibi ona her şey anlatılır. Şimdi değilse bile ileride nasıl olsa anlayacaktır.

      Doğu’da hak verilmez, alınır ve çoğu zaman da zorla alınır. Tabii bu durum sadece erkek çocuklar için geçerlidir. Kız çocuklarının hakları genelde bir sonraki reenkarnasyona bırakılır. Erkek çocuk ablalarının saçlarını yolarak, yaşıtlarının gözlerini morartarak ne kadar büyüdüğünü anne ve babasına kanıtlar. Aile, çocukla ciddiyetle konuşabilmek için onun dövülme yaşına gelmesini bekler. O zamana kadar hep “aferin oğlum” alır. Ailede önemli konular konuşulurken çocuklar odadan dışarı çıkarılır. Eğer söz hakkı almaya çalışılırsa, ona, “İki kişi konuşurken üçüncüye … yemek düşer” nakaratı hatırlatılır.

      Batı’da üniversite biter bitmez, gençler yirmi küsur senedir cep harçlığına bağlı olmanın hırsıyla hemen bir işe girerek hayatın sorumluluğunu üstlenir. Ancak daha önce iş hayatında doğru bir seçim yapması için ailenin son kıyağı olarak bir dünya seyahatine çıkar. Gelir gelmez kendilerine bir ev alır ve hayatlarının geri kalanı boyunca onu öderler.

      Doğu’da üniversite okuyanlarla okumayanlar akşam kahvede buluşup okey oynarlar. Gazetelerde iş arayıp internet kafelerde oyun oynayıp geceleri sokak lambalarının altında ait oldukları çeteyle çekirdek çitleyip mavra atarken yuva kuracak çağa geliverirler. Bunu da zaten önce kendileri değil, anne ve babaları fark eder. Başka işleri güçleri olmadığı için evlendirilmelerine karar verilir. Evdeki, varsa çocuk odasındaki eşyalar çıkarılır ve yerine çift kişilik bir yatak konur. İş meselesi ise bir tanıdık veya akraba aracılığıyla çözülür.

      Batı'da bireyler tümüyle kendilerinden sorumludur; hatalı bir davranışın utancını sadece hatayı yapan taşır. Başarı ve hata bireyseldir.

      Doğu'da ise önemli bir hata durumunda sırasıyla birey, ailesi, akrabaları, mahallesi ve en son ait olduğu şehir utanç içinde yaşar.

      Batı’da bir insanı tanımak istediğiniz zaman, onu uzun uzun inceleyip dinlemek zorundasınızdır.

      Doğu’da bir insanı tanımak istediğiniz zaman nereli olduğunu sorarsınız.

      Batı’da dinlenmek için birey bir anlamda hayatın dışına çıkmak zorundadır. Karı ve kocanın birbirinden yorulup yalnız tatile çıkması nadir rastlanılan bir olay değildir. Bireyler yalnız başına dinlenmeyi tercih ederler, ziyaretlerden önce mutlaka, ama mutlaka, evet mutlaka aranmalı, mümkünse bir hafta önceden haber verilmeli ve bir saat önce telefonla kişinin rahatsız edilip edilmeme isteği teyit edilmelidir.

      Doğu’da çat kapı yapılır. Kapı açıldığı anda her iki taraftan aynı anda, “Aaaa, Haaaa, Hoooo, Yavvv” gibi mutluluk sesleri çıkar. Yalnızlık acınılacak bir durumdur. Bir şekilde yalnız yaşamak zorunda olanlar arkadaşları ve akrabaları tarafından sırayla ziyaret edilir. Gelirken de dolma, içli köfte gibi yemekler getirilir. Erkekse eve gelindiğinde bulaşıkları ve çamaşırları yıkanır (Kadın zaten kendi başına yaşayamaz).

      Hava – Ruh Durumu İlişkisi

      Tümüyle yapay bir atmosferde yaşamak, hava durumunu da isteğe göre düğmelerle ayarlamak bir Batı düşüdür. Zaten bütün dünya aslında büyük bir fanus değil midir?

      Birçok Batı ülkesinde bulutlu bir günde güneş aniden çıkarsa trafik kilitlenir. Çünkü yayalar kaldırıma, sürücüler arabalarının üstüne çoktan serilmiş, güneş kremlerini sürmektedirler. Batılı için cennet altın kumlu bir plajdır.

      Doğulular için fark etmez. Hava güneşliyse köşedeki kasaptan pirzolalar alınır ve trafik adalarındaki çimlere uzanılır, yağmurluysa sokağa çıkıp “Aşığım ulaaaan, aşığım ulaaan” diye böğürerek şarkı söylenir, kar yağıyorsa başbakan bile görevi bırakıp bahçede muhalefete kartopu fırlatır.

      Batılı için atmosfer olayları anlaşılması, çözülmesi ve zapt edilmesi gereken bir doğa fenomenidir. Doğa istediğini vermiyorsa, Batılının tadı kaçar. Doğuluda kendinden daha büyük güçleri kabul etme konusunda doğuştan bir beceri vardır. O bilir ki tavşan dağa küsse, dağın umuru olmaz.

      Hissi İfade

      Batılı kimliksiz doğan bir varlıktır. İleride olacağı kişi onu bir potansiyel olarak gelecekte bekler. Batılı toplumlarda görülen ilericilik, kalkınmacılık, gelişmecilik, bireysel düzeyde de güçlü motiflerdir. Kişiler kendilerinden çok şey beklerler ve kendilerini acımasızca yargılarlar. Doğal olarak aynı şey karşıdakiler için de geçerlidir. Karşıdaki insanın hoş anılabilmesi için kendini kanıtlaması gerekir. Birisi hata yaptığında onun puanı verilir ve bu hata puanını silmek çok zordur.

      Doğu’da insan zaten çiğ süt emmiştir. İnsandan mükemmel olması beklenmez. Herkesin ufak tefek hatası mutlaka vardır. Büyük hataları da affetmek gerekir. Çünkü o insan büyük ihtimalle ya bir akrabanız ya bir arkadaşınız ya da otobüste tanıştığınız biridir, yani mutlaka bir hısımlık ve yakınlık ilişkisi vardır. Atsan atılmaz, satsan satılmaz.

      Batılı bir insanı düşünürken nesnel olmaya, puanını doğru vermeye çalışır; hayatın ciddiye alınması gerekir. Yanlış yapanı, babası olsa tanımaz.

      Doğulu için hayat kozmik bir şakadır. Ve bütün insanlar bu kozmik şakada kırık dökük birer kukladır. Hayat kısa, dünya yalandır.

      Batılı mutlu olmak için dış uyaranlara ihtiyaç duyar. Onu mutsuz etmek istiyorsanız sandviçini soğuk getirmek ya da kötü bir şaka yapmak yeterlidir.

      Doğulu mutlu olacaksa size sormaz. Öyle kolay kolay hiç kimse de onun keyfini bozamaz.

      Batı’da bir insanla arkadaş olabilmek için bir sürü sınavın başarıyla verilmesi gerekir. İnsan arkadaşının yanındayken sürekli olarak onun bağımsız, onurlu, özel alanları olan bir birey olduğunu hatırlamak ve bu sınırları asla geçmemek zorundadır. Bir baş ağrısı olmadığını arkadaşına kanıtlamak zorundadır.

      Doğu’da kimse kimseyle arkadaş olmaya çalışmaz çünkü zaten can ciğer ahbaptırlar.

      Kendini İfade Etme

      “Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.”

      – Mevlana

      Batı’da en sevilen söz “punch line”dır ki “yumruk gibi laf” diye de çevrilebilir. Batılılar her an, yaşadıkları zaman darlığından olsa gerek, bir hikâyeyi,