David S. Kidder

Entelektüelin kutsal kitabı - biyografiler


Скачать книгу

katkıları ve bize olan inançları ile bu serinin hazırlanmasını mümkün kılan Leigh Haber ve Joy Tutela’ya

      Yayıncı notu

      İçeriğinden dolayı serinin diğer kitaplarında olduğu gibi, bu kitabın da orijinal baskısında ciddi bir özen gösterildiğinin farkındaydık. Üzerimize aldığımız sorumluluğun bilincinde olarak, eserin Türkçe baskısını emin ellere bırakmak istedik. Bu nedenle kitabı konunun uzmanı akademisyen arkadaşlara teslim ettik. Elinizdeki kitabı, çok uzun ve zahmetli bir hazırlık aşamasından sonra beğeninize sunuyoruz.

      Çok önemli bazı şahsiyetlerin Biyografiler’in sayfalarında yer almadığını fark edeceksiniz. Bunun nedeni yazarın bu isimlere serinin ilk kitabı olan Entelektüelin Kutsal Kitabı’nda yer vermiş olması. Örneğin Mao, Nelson Mandela, Hitler, Martin Luther King ve Dostoyevski gibi kişileri ya içinde yer aldıkları olaylar ya da yaşam hikayeleriyle serinin ilk kitabında bulabilirsiniz.

      Hazırlıklarına devam ettiğimiz serinin üçüncü kitabı Modern Kültür ile birlikte her üç kitap da umarız amacına ulaşan birer kaynak kitap olur ve kütüphanenizdeki hak ettiği yeri alır.

      Giriş

      Entelektüelin Kutsal Kitabı serisi ile okuyucularımız için anlaşılır ve eğlenceli bir bilgi kaynağı oluşturmayı amaçladık. Elinizdeki ciltte dünyanın en hayranlık uyandırıcı insanlarına ait kısa biyografiler bir araya getirilmiştir.

      Serinin bu bölümünü biyografilere ayırmamızın son derece haklı gerekçeleri var. Tarih boyunca sıradışı kişiler dünyanın gidişatını belirlemiş ve değiştirmiştir. İmparatorlukların yükselişi ve düşüşü, dinlerin doğuşu ve gelişimi, sanatsal dehanın dışavurumu, bilimsel keşifler… Tüm bunları mümkün kılan en önemli unsur istisnai bireylerin katkılarıdır. Peki, bu insanları başkalarından ayıran şey ne? Bu sorunun yanıtını elinizdeki kitapta bulacaksınız. Serimizin bu bölümünde dünyaya damgasını vuran insanların büyüleyici hayat öyküleri yer alıyor.

      Kitaptaki 365 biyografi aşağıdaki kategorilere göre sınıflandırıldı:

      Liderler

      Kitleleri harekete geçiren karizmatik kişiler

      Filozoflar

      Dünyaya farklı açılardan bakan ve diğer insanların önünde yeni ufuklar açan düşünce adamları

      Yenilikçiler

      İnsanlık tarihinde yaşanmış en büyük ilerlemelerin arkasındaki beyinler

      Savaşçılar ve Zalimler

      Çağdaşları veya tarih tarafından mahkum edilen insanlar

      Yazarlar ve Sanatçılar

      İnsan düşüncesinin sınırlarını yıkan yaratıcı ruhlar

      Asiler ve Reformcular

      Mevcut düzeni daha iyi veya daha kötü yönde değiştiren putkırıcılar

      Din Adamı ve Peygamberler

      Yüce güçleri anlamamıza imkan veren ruhani kişilikler

      Khufu

      Antik Mısır firavunu Khufu (MÖ 2609-2566) mezarının, kendi büyüklüğünü yansıtan devasa bir anıt olmasını istiyordu. Çöldeki büyük piramit sadece ölüm sonrası yolculuğu sırasında ruhunun korunmasını sağlamayacak, aynı zamanda insanlığın yirmi üç yıllık hükümranlığını hiç unutmamasını da mümkün kılacaktı.

      Gerçekten de öyle oldu. Khufu’nun ismi daima Giza’nın Büyük Piramit’i ile birlikte anıldı. Piramidin inşası için büyük bir işçi ordusunun neredeyse firavunun ömrü boyunca çalışması gerekmişti. Antik dünyanın yedi harikasından biri olan piramit, inşası bittiği zaman dünyanın insan elinden çıkmış en yüksek yapısıydı –ve sonraki 3000 yıl boyunca da öyle kalacaktı.

      Piramitlere olan tutkusu dışında Khufu hakkında pek az şey bilinmektedir. Kral Sinefru’nun oğlu ve Antik Mısır’ın dördüncü hanedanının ikinci üyesiydi. Sinefru’nun ölümünün ardından henüz yirmili yaşlarındayken firavun oldu. Nübya,* Güney Mısır ve batıda da Libya’ya olmak üzere çeşitli seferler düzenlediği tahmin edilmektedir.

      Antik Mısırlıların ölümden sonraki hayata ilişkin inançlarının piramitlerin inşası üzerinde önemli bir etkisi olduğuna inanılmaktadır. Antik Mısırlılar firavunların yaşayan tanrılar olduğuna inanıyordu. Firavunların öldükten sonra cennete gidebilmesi ise ancak piramitler sayesinde mümkün oluyordu.

      Khufu’nun büyük piramidi, Giza’da inşa edilmiş ilk ve en büyük yapıdır. Firavun ayrıca eşleri ve akrabaları için daha küçük başka anıtlar da inşa ettirmişti. Benzer bir şekilde Khufu’nun kendisinden sonra gelen iki halefi de bu bölgede kendi piramitlerini inşa ettirmiştir. Piramitlerin inşasında kullanılan kireç taşlarının önemli bir bölümü çevre bölgelerden çıkarılmış ve Nil Nehri üzerinde sallarla taşınmıştır. Daha sonra üç tonluk bloklar halinde inşaat alanına kadar devasa bir rampanın üzerinde sürüklenmişlerdir. Piramit yapımında kullanılan diğer malzemeler ise Lübnan gibi uzak bölgelerden getirilmiştir.

      Ellili yaşlardaki ölümünün ardından Khufu mumyalandı ve piramidin içindeki derin bir mezara gömüldü. Her ne kadar piramidin taştan olan dış yüzeyi ve dış kısımları bin yıl içerisinde yağmalanmış olsa da, Büyük Piramit firavunun da istediği gibi büyük ölçüde hasar görmeden günümüze kadar ayakta kalabilmiştir.

Ek Bilgiler

      1- Büyük Piramit’in inşasında yaklaşık 2.3 milyon kireçtaşı kullanılmıştır. Bazılarının ağırlığı on beş tona kadar ulaşabilmektedir. Piramidin toplamda 6 milyon ton ağırlığında olduğu tahmin edilmektedir.

      2- Khufu’nun tam adı “Khnum, beni koru” anlamına gelen “Khnum-Khufwy”dur. Khnum Antik Mısır’ın Nil tanrısıydı. Nil Nehri, Antik Mısır tarımı ve ticareti için hayati önem taşıyordu.

      3- Büyük Sfenks, Büyük Piramit’in yanı başında durmaktadır. Aslan-insan karışımı bir yaratığı temsil eden heykelin, Khufu’nun oğlu olan Firavun Kefren (MÖ 2558-2532) tarafından inşa ettirildiği düşünülmektedir.

      * Nil Nehri Havzası’nda, bugünkü sınırlarla Mısır’ın güneyini ve Sudan’ın kuzeyini kapsayan bölge. (ç.n.)

      Miletli Thales

      MÖ 585 yılında Yunan şehri Milet’le (Miletos) yaşayan bir filozof bir iddia ortaya attı. Buna göre o yılın 28 Mayısı’nda tam güneş tutulması yaşanacaktı.

      Astronomik gözlemlere dayanılarak yapılan böylesi tahminler antik dünya için duyulmamış bir şeydi. Yunan dünyasındaki pek az insan tutulmalar gibi göksel olayların önceden tahmin edilebileceğine inanıyordu. İnsanların çoğu kendilerini her şeye kadir tanrıların kollarına bırakmıştı. Tüm bunlara rağmen Miletli bilgin Thales (MÖ 620-546) insan bilgisinin doğa olaylarının anlaşılmasını mümkün kılabileceği yönündeki iddiasında ısrarcı oldu.

      Tam da Thales’in söylediği tarihte, bugün Türkiye sınırları içerisinde kalan bir bölge karanlığa gömüldü. Tutulma Miletlileri korkutmuş, Thales’i ise haklı çıkarmıştı. Bu olay Batı bilim tarihinin miladı olarak kabul edildi.

      Thales’ten önce, pek çok Yunanlı için din ve doğa birbirinden ayrı düşünülemezdi. İnsanlar deprem ve tutulma gibi olayların, kızgın tanrılar insanlığa bir mesaj gönderdiğinde yaşandığına inanıyordu. Yunan mitolojisi doğrudan doğruya doğa olaylarına müdahale eden tanrılarla ilgili hikayelerle doluydu.

      Bir tutulma olayını önceden tahmin eden Thales, Yunanlıların doğayı ve dünyayı anlama ve bilgiye değer verme şeklini değiştirmiş oldu. Felsefe kelimesini de bir kavram olarak ilk o kullandı. Yunanca bilgi aşkı anlamına gelen felsefe, Thales’e göre olayların ardındaki nedenleri araştırarak dünyayı anlamaya çalışanlar tarafından yapılan düşünsel eylemdi.

      Thales