David S. Kidder

Entelektüelin kutsal kitabı - biyografiler


Скачать книгу

(MÖ 70-19) James Joyce (1882-1941) ve Ralph Ellison’a kadar (1914-1994) yazarlara, şairlere ve sanatçılara ilham kaynağı olmuştur. 2008 yılında bir eleştirmen Odysseia’nin Batı yolculuk romanlarının (road novel) atası olduğunu bile iddia etmiştir.

      Yunan mitolojisine göre, Truva Savaşı Truva Prensi Paris, Sparta Kralı’nın eşi Helen’i kaçırınca başlamıştır. Deliye dönen kral Menelaus, Truva’ya saldırıp karısını geri almak için büyük bir güç toplar. Savaşçı Aşil ve İthaka Kralı Odysseus’un da aralarında bulunduğu Sparta ordusu tam on yıl boyunca Truva’yı kuşatma altında tutmuş ve Menelaus en sonunda şehri ele geçirmiştir.

      Uzmanların Odysseia’dan önce yazıldığına inandıkları İlyada Aşil’in öyküsünü ve büyük kuşatmanın son yılını anlatır. Odysseia ise İlyada’nın kaldığı yerden devam eder. Odysseus’un İthaka’ya ve sadık karısı Penelope’ye geri dönüşü sırasında karşılaştığı tehlikelerle dolu uzun yolculuğu konu alır.

      Bu iki destana ek olarak Homeros’a atfedilen çok sayıda kısa ilahi bulunmaktadır. Tıpkı Odysseia ve İlyada gibi bu şiirlerin de gerçek yazarının kim olduğu hâlâ kesin olarak bilinmemektedir.

Ek Bilgiler

      1- Odysseia’nın hikayesi pek çok kitaba, oyuna ve filme konu olmuştur. James Joyce’un Ulysses’inden (1922) Koen Kardeşler’in O Brother, Where Art Thou’suna (Ah Kardeşim Neredesin?) (2000) kadar sayısız örnek verilebilir. Benzer bir şekilde İlyada da, Shakespeare’in Troilus ve Cressiada’sından (1602) Brad Pitt’in (1963- ) Aşil’i canlandırdığı 2004 tarihli Troy (Truva) filmine kadar çok sayıda yapıma ilham kaynağı olmuştur.

      2- Odyssey kelimesi genel olarak uzun yolculukları anlatmak için kullanılır. “Homerik” sözcüğü ise kahramanca yapılmış ehemmiyetli işleri betimler.

      3- Odysseia ve İlyada’nın ilk İngilizce çevirisi George Chapman (1559-1634) tarafından tamamlanmış ve yüzyıllar boyunca Homeros çevirilerinin en etkileyicisi olarak kabul edilmiştir. Aralarında İngiliz şair Alexander Pope (1688-1744), Amerikalı gazeteci William Culten Bryant (1794-1878) ve Princeton Üniversitesi’nden Profesör Robert Fagles’ın (1933-2008) da bulunduğu pek çok başka önemli isim de destanları İngilizce’ye çevirmiştir.

      Hz. Musa

      Tevrat’taki en önemli kişiliklerden birisi olan Hz. Musa, İsrailliler’in lideriydi. İncil’e göre halkını Mısır firavununun elinden kurtarmıştı. Daha sonra İbraniler’e On Emir’i getirmiş ve -Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam da dahil olmak üzere-pek çok inanç sistemi tarafından ilk kanun koyucu olarak kabul edilmiştir. Hz. Musa’nın kanunları tüm bu inanç sistemlerinin ahlaki temelini oluşturmaktadır.

      Hz. Musa’nın hayatına ilişkin İncil’de yer alan ayrıntıların pek azı tarihsel veriler tarafından doğrulanmaktadır. 120 yıl kadar yaşaması gibi kimi bilgilerin ise gerçek olması mümkün gözükmemektedir. Hz. Musa eğer gerçek bir kişilikse MÖ 1500-1200 yılları arasında bir zaman diliminde Mısır ve Ürdün civarında yaşamış olduğu tahmin edilmektedir. Yaşadığı dönemin, Mısır firavunu 2. Ramses’in (MÖ 1303-1213) hükümranlığına denk düşmesi olasıdır.

      Tevrat’ın Yahudilerin Mısır’dan ayrılışını konu alan kısmındaki kimi ayrıntılar Hz. Musa’nın kökenine ilişkin bir fikir vermektedir. Buna göre Hz. Musa’nın doğduğu gün Firavun, yeni doğan tüm Yahudi erkek çocuklarının öldürülmesini emretmiştir. Hz. Musa’nın annesi Yokebed bu emre itaat etmek yerine bebeğini bir salın üzerinde Nil Nehri’ne bırakmıştır. Hz. Musa’yı Firavun’un kızlarından biri bulmuş, sahiplenmiş ve bir Mısırlı olarak yetiştirmiştir. Yıllar sonra Hz. Musa, firavunun kölelere zulmeden bir görevlisini öldürünce Mısır’dan kaçmak zorunda kalmıştır.

      Hz. Musa gittiği yerlerde Yahudiler’le kaynaşmış, çok geçmeden Yahudi halkını kurtarması için Tanrı tarafından kendisine emir verilmiştir. “Çıkış Kitabı”na (Exodus) göre Hz. Musa, kardeşi Harun’la birlikte Mısır’a dönmüş ve Firavun’dan bir istekte bulunmuştur: “İnsanlarımı özgür bırak.” Firavunun bunu reddetmesi üzerine Mısır’ın başına -çekirge istilası, dolu, ilk doğan erkek çocukların ölümü gibi- on büyük felaket gelmiştir. Tüm bunlardan sonra firavun pes etmiş ve Hz. Musa, ikiye ayrılan Kızıl Deniz’in arasından geçerek Yahudi halkını anavatanlarına geri götürmüştür.

      Tanrı yolları üzerinde durakladıkları Horeb Dağı’nda Hz. Musa’ya On Emir’i vahyetmiş, ancak sabırsızlığından ötürü Hz. Musa’ya öfkelenerek Vaat Edilmiş Topraklar’a girişini engellemiş ve onu cezalandırmıştır. Hz. Musa, Yahudiler’in İsrail’e varmalarından hemen önce Ürdün Nehri’nin doğu kıyısında ölmüştür.

Ek Bilgiler

      1- Washington’daki ABD Yüksek Mahkeme Binası’nda yer alan ünlü yasa koyucu heykelleri arasında Hz. Musa’nın da heykeli bulunmaktadır. Aynı yerde, aralarında Babil Kralı Hammurabi ve İngiliz hukukçu William Blackstone’un (1723-1780) da bulunduğu pek çok önemli hukuk adamının heykelleri yer almaktadır.

      2- Oyuncu Charlton Heston (1923-2008), Cecil DeMille (1881-1959) tarafından yönetilen “On Emir” (The Ten Commandments) filminde (1956) Hz. Musa’yı oynamıştır. Mel Brooks (1926-), Val Kilmer (1959-) ve Burt Lancaster (1913-1994) gibi daha pek çok başka oyuncu da muhtelif yapımlarda Hz. Musa’yı canlandırmışlardır.

      3- Mısır’ın başına gelen on felaket, Yahudiler’in Hamursuz Bayramı (Passover) sırasında anılır. Söylendiğine göre felaketler Yahudiler’i “esgeçerek” sadece onlara eziyet eden Mısırlılar’a zarar vermiş, bu nedenle bu bayrama İngilizce’de esgeçmek anlamına gelen Passover ismi konmuştur.

      Akhenaton

      Antik dünyanın en tanınmış dini reformcuları arasında yer alan Mısırlı firavun Akhenaton, ülkesinin dini geleneklerini yenilemek için büyük bir çaba harcamıştır. Eski inançların kökünü kazıyarak güneş tanrısı Aton’un etrafında gelişen tek tanrılı bir inanç sistemini yerleştirmeye çalışmıştır.

      MÖ 1350 yılında tahta çıkan Akhenaton, yaklaşık 38 yıl boyunca tahtta kalan firavun 3. Amenhotep’in oğluydu. Genç kral ilk önce 4. Amenhotep olarak anılsa da hükümdarlığının dördüncü yılında yeni bir din kurarak eski isminden vazgeçmiştir.

      Akhenaton’dan önce Mısırlılar, Bereket tanrısı Osiris ve savaş tanrısı Horus gibi eski tapınak tanrılarına tapıyorlardı. Eski tanrıları reddeden Akhenaton bunlara tapılmasını yasakladı ve pek çok eski tapınağın yıkılmasını emretti.

      Akhenaton bu yeni inanca samimiyetle bağlanmıştı. Diğer yandan yeni dinin çok önemli politik sonuçları da oldu. Rahiplerin geleneksel olarak sahip oldukları, tanrılar ve insanlar arasındaki aracılık rolünün ortadan kalkması ve Akhenaton’un sadece kendisinin Aton’la iletişim kurabileceğini iddia etmesi ruhban sınıfının gücünü azalttı. Böylelikle kendi otoritesi de güçlenmiş oldu. Egemenliğini pekiştirmek için çölün ortasında Akhetaten adını verdiği yeni bir şehir inşa ettirdi. Daha sonra Mısır’ın başkentini Teb’den buraya taşıdı.

      Ne var ki nüfusun büyük çoğunluğu kralın on yedi yıllık hükümranlığı boyunca yeni dini tam olarak benimsemedi. Firavunun ölümünün ardından çocuk firavun Tutankhaten ruhban sınıfından gelen baskılara boyun eğerek eski tanrıları diriltti ve Teb’i yeniden başkent yaptı. Birkaç yıl içerisinde Mısırlılar Atenizmi