Александр Дюма

Monte Kristo Kontu


Скачать книгу

sinden; İzmir, Trieste ve Napoli’ye uğrayarak Marsilya’ya gelen üç direkli Firavun yelkenlisinin limana girmek üzere olduğu haber verildi.

      Bir geminin -hele bu gemi Firavun gibi Marsilya’da yapılmış, donatılmış ve Marsilyalı bir gemi sahibinin malı ise- gelmesi şehirde daima büyük bir olay sayıldığı için, rıhtım çabucak her zamanki meraklı kalabalığı ile doldu.

      Gemi; gabya, flok ve trinketa yelkenlerinin yardımı ile ilerliyor fakat o kadar yavaş ve kasvetli bir şekilde yol alıyordu ki rıhtıma toplanıp yelkenlinin yaklaşmasını seyredenler, içgüdüleri ile bu hâlde bir felaket sezinleyerek geminin nasıl bir kaza geçirmiş olabileceğini merak etmeye başladılar. Kalabalık içindeki tecrübeli gemiciler ise geminin bir kaza geçirmiş olmadığını hemen anladılar çünkü gemide en ufak bir hasar yoktu. Gemiyi limanın ağzındaki dar geçitten geçirmeye hazırlanan kılavuzun yanında genç bir adam duruyor, uyanık bakışlar ve birtakım hızlı davranışlarla geminin seyrini kontrol ediyor ve kılavuzun talimatlarını tekrar ediyordu.

      Rıhtımdaki kalabalığın üstüne çökmüş olan şüpheli merak, içlerinden birine çok tesir etmiş olacaktı ki o kişi, geminin limana girmesini bekleyemedi. Bir kayığa atladı ve kayıkçıya, Firavuna doğru kürek çekmesini söyledi.

      Bu adamın kendilerine doğru geldiğini gören kılavuzun yanındaki genç denizci, yerinden ayrıldı; şapkasını eline alarak geminin bordasına geldi. Yirmi yaşını geçmemiş, uzun boylu, ince yapılı bir gençti. Gözleri kara, saçları abanoz gibi siyahtı. Bütün davranışlarında, çocukluklarından beri türlü tehlikelerle karşılaşmaya alışkın olanlara has soğukkanlı, metin bir hâl vardı.

      Kayıktaki adam, “Ne oldu Dantés?” diye seslendi. “Nedir geminin bu kasvetli hâli?”

      “Büyük bir talihsizlik Mösyö Morrel! Cesur kaptanımız Leclére’yi Civita Vecchia açıklarında kaybettik!”

      Gemi sahibi endişeyle sordu: “Yük nasıl?”

      “Yük sağlam. Malları görünce memnun olacaksınız fakat zavallı Kaptan Leclére…”

      Geminin sahibi rahatlamıştı.

      “Ne oldu peki Kaptan Leclére’ye?” diye sordu.

      “Beyin humması… Çok ızdırap çekti. Baş ucuna ve ayaklarının dibine birer top güllesi koyarak branda yatağına sardık. Şimdi Giglio Adası açıklarında büyük bir sükûnet içindedir.”

      Genç adam üzgün üzgün gülümseyerek devam etti: “Dünya işte… Sen on yıl İngilizlerle dövüş bir şey olmasın da herhangi bir kimse gibi yatağında öl…”

      “Hep öleceğiz Dantés ama yaşlılar daha önce ölmeli ki gençlere yer açılsın. Yoksa kimse mesleğinde ilerleyemez.”

      Gemi, Yuvarlak Kule’nin önünden geçerken genç denizci emir verdi: “Gabya, flok ve trinketalar istingaya hazır olsun…”

      Sanki bir harp gemisinde imiş gibi emir hemen yerine getirildi.

      “İstinga!”

      Son emir üzerine bütün yelkenler indirildi. Geminin hızı iyice düşürüldü.

      Gemi sahibinin sabırsızlandığını gören Dantés, “Mösyö Morrel, eğer gemiye çıkmak isterseniz kâtibiniz Mösyö Danglars ile konuşabilirsiniz.” dedi. “Kamarasından çıktı geliyor. İstediğiniz bütün bilgiyi size verebilir. Ben tayfaların başına gideyim.”

      Gemi sahibi ikinci bir davet beklemedi. Dantés’nin attığı ipi yakaladı. Gemiye yaklaşarak değme gemicilere taş çıkartacak bir çeviklikle, teknenin kenarından sallandırılmış ip merdiveni tırmandı. Danglars gemi sahibini karşılarken Dantés de işinin başına gitti.

      Kâtip yirmi beş yirmi altı yaşlarında, üzgün yüzlü, üstlerine karşı riyakâr, astlarına karşı da gururlu bir adamdı. Gemi mürettebatı Edmond Dantés’yi ne kadar seviyorsa ondan da o kadar nefret ediyordu.

      Danglars, “Tabii başımıza gelen felaketi duydunuz Mösyö Morrel.” dedi.

      “Evet duydum. Zavallı Kaptan Leclére! Cesur ve şerefli bir insandı.”

      “Aynı zamanda da fevkalade bir denizci. Ömrü gökle deniz arasında geçen, Morrel ve Oğlu gibi önemli bir firmanın, menfaatleri kendisine emanet edilen insan da öyle olmalı.”

      Demir atmaya hazırlanan tayfaların başındaki Dantés’ye bakan gemi sahibi “Bana kalırsa bir insanın işini iyi yapabilmesi için muhakkak yaşlı olması lazım değil Danglars.” dedi. “Mesela Edmond’nun hiç de nasihate ihtiyacı yok artık.”

      Danglars nefretle Dantés’ye göz atarak cevap verdi: “Evet. Dantés genç ve gözü pek. Kaptan ölür ölmez kimseye danışmak lüzumunu bile duymadan kumandayı ele aldı. Doğru Marsilya’ya gelmemiz gerekirken bizi bir buçuk gün Elba Adası’nda oyaladı.”

      “İkinci kaptan olduğu için kumandayı ele alması vazifesidir ama geminin tamire filan ihtiyacı olmadan bir buçuk gün Elba Adası’nda oyalanması doğru değil.”

      “Geminin hiçbir şeye ihtiyacı yoktu Mösyö Morrel. Elba’da bir buçuk gün oyalanmamız Dantés’nin kaprisinden başka bir şey değil. Karaya çıkmak esti aklına, ondan.”

      Morrel, genç adama dönerek seslendi: “Dantés biraz gelir misin lütfen?”

      “Şimdi efendim. Bir dakika müsaade edin.” Sonra gemicilere dönerek emir verdi: “Mayna!”

      Çapa bırakıldı. Çapa zinciri gürültü ile boşaldı. Dantés, gemi sahibinin yanına geldi.

      “Elba Adası’nda neden durduğunuzu öğrenmek istedim Dantés’’

      “Kaptan Leclére’nin bir emrini yerine getirmek için durduk. Mareşal Bertrand’ya teslim edilmek üzere bir paket vermişti bana Kaptan Leclére ölürken.”

      “Mareşali gördün mü Edmond?”

      “Evet.”

      Morrel etrafına baktı. Sonra Dantés’yi bir kenara çekti. Merakla “İmparator nasıl?” diye sordu.

      “İyi idi. Ben mareşalin odasındayken o da saraya geldi.”

      “Konuştun mu onunla?”

      Dantés gülümsedi.

      “O benimle konuştu.”

      “Ne dedi?”

      “Nereden gelip nereye gittiğimizi, yükümüzün ne olduğunu sordu. Öyle sanıyorum ki eğer gemi boş olsaydı ben de geminin sahibi olsaydım, gemiyi satın almak isteyecekti. Ben geminin Morrel ve Oğlu firmasına ait olduğunu, benim de gemi kaptanı olduğumu söyledim. ‘O firmayı biliyorum. Morrel’Ier babadan oğula gemi sahibidirler. Ben de Valence’tayken alayımda bir Morrel vardı.’ dedi.”

      Morrel neşelendi.

      “Doğru. Bahsettiği Morrel, amcam Policar Morrel’dir. Sonra yüzbaşı olmuştu.”

      Dantés’nin omzunu dostça okşayarak ilave etti: “Kaptan Leclére’ninemrini dinleyerek Elba Adası’nda durduğuna iyi ettin fakat mareşale bir paket verdiğin ve imparatorla konuştuğun duyulursa başına bir iş açılabilir.”

      “Nasıl bir iş? Pakette ne olduğunu bile bilmiyorum. Sonra benim yerimde kim olsaydı imparator ona da aynı şeyleri soracaktı. Müsaadenizi rica edeceğim efendim. Karantina ve gümrük memurları geldi.”

      Dantés uzaklaşır uzaklaşmaz Danglars gemi sahibinin yanına geldi.

      “Elba Adası’nda oyalanmamız konusunda sizi ikna etti galiba?”

      “Evet Mösyö Danglars.”

      “Memnun oldum. Bir arkadaşın, vazifesini kötüye kullandığını görmek daima üzücüdür.”

      “Dantés vazifesini kötüye kullanmamıştır. Ona Elba Adası’nda durma emrini veren Kaptan Leclére’dir.”

      “Kaptan Leclére dediniz de aklıma geldi; Dantés size, onun bir mektubunu verdi mi?”

      “Hayır. Böyle bir mektup mu var?”

      “Öyle sanıyorum ki Kaptan Leclére bu mektupla beraber ona bir de paket verdi.”

      “Nasıl bir paket Danglars?”

      “Dantés’nin Elba Adası’nda bıraktığı paketi.”

      “Dantés’nin