bu cesur arkadaşların her birine iki yüz frank ver. Başka zaman olsaydı ‘Herkese iki yüz frank daha ver.’ derdim ama benim için çok talihsiz olan günlerdeyiz arkadaşlar. Elimdeki pek az para da artık benim değil. Onun için lütfen kusuruma bakmayın ve beni kötülemeyin. Şimdi paralarınızı alın ve eğer başka bir gemi bulursanız orada çalışın. Serbestsiniz artık.”
Cümlesinin son kısmı mert gemiciler üzerinde çok şiddetli bir etki yaptı. Şaşkın şaşkın birbirlerine baktılar. Penelon az kalsın ağzındaki tütün lokmasını yutuyordu. Bereket versin tam zamanında elini boğazına götürdü.
“Neden Mösyö Morrel?” dedi. “Neden işten çıkartıyorsunuz bizi? Bizden memnun değil misiniz?”
“Öyle değil dostlarım. Sizden memnun olmamak değil; tam aksine… Fakat elimden ne gelir ki? Başka gemim yok. Gemiciyi ne yapayım? Yeni gemi yapacak param da yok.”
“Paranız yoksa vermeyin, bizim paralarımızı. Biz o para olmadan da geçinir gideriz.”
Heyecanından tıkanacak hâle gelen Mösyö Morrel “Yeter dostlarım yeter!” dedi. “Umarım, daha iyi günlerde tekrar buluşuruz. Emmanuel onlarla beraber git ve dediklerimi yap.”
Coclés’ye bir işaret yaptı. Veznedar dışarı çıktı. Gemiciler onu takip etti. Onların ardından da Emmanuel çıktı. Mösyö Morrel karısına ve kızına döndü.
“Beni biraz yalnız bırakın. Bu beyle konuşmam lazım.”
Bütün bu konuşmalar boyunca odanın bir köşesinde sessiz sedasız durmuş olan İngiliz’e baktı. İki kadın onları yalnız bırakarak çıktılar. Mösyö Morrel koltuğuna çökerken “İşte her şeyi gördünüz ve duydunuz.” dedi. “Size bu konuda söyleyebileceğim başka hiçbir şey yok!”
“Bundan öncekiler gibi hiç de hak etmediğiniz yeni bir felaketin kurbanı olduğunuzu görüyorum. Bu olay size faydalı olabilmek konusundaki arzumu kuvvetlendirdi. Ben sizin başlıca alacaklılarınızdan biriyim, değil mi?”
“Hiç olmazsa vadeleri en kısa zamanda gelecek senetlerin sahibisiniz.”
“Ödeme tarihini ertelememi ister misiniz?”
“Böyle bir erteleme benim şerefimi, dolayısıyla hayatımı kurtarır.”
“Ne kadar bir müddet istersiniz?”
Morrel tereddüt etti.
“İki ay…”
“Size üç ay müddet veriyorum.”
“Fakat ya firmanız…”
“Ben bütün sorumluluğu üstüme alıyorum. Bugün haziranın beşi. Bu senetleri beş eylül tarihine göre yenileyin. Beş eylül sabahı…”
O sırada saat on biri vurmuştu. İngiliz devam etti: “Saat on birde burada olacağım.”
Yeni senetler hazırlandı. Eskiler yırtılıp atıldı. Zavallı gemi sahibi bu suretle son imkânlarını seferber etmek üzere hiç olmazsa üç ay kazanmış oldu.
İngiliz, Mösyö Morrel’in teşekkürlerini her zamanki soğukkanlılığı ile karşıladı. Ona veda etti. Merdivende Julie’ye rastladı. Julie basamakları iner gibi yaptı. Aslında onu bekliyordu. Ellerini kavuşturarak “Oh mösyö…” dedi.
“Matmazel, Gemici Sinbadimzalı bir mektup alacaksınız. Bu mektup size ne kadar garip görünürse görünsün içinde yazılanları aynen yapın.”
“Peki.”
“Mektupta yazılı olanları yapacağınıza söz veriyor musunuz?”
“Yemin ederim.”
“Güzel. Hoşça kalın matmazel. Her zaman böyle iyi ve dürüst olun. Eminim ki Emmanuel’i size eş olarak vermekle Tanrı sizi mükâfatlandıracaktır.”
Julie hafif bir feryat kopararak kıpkırmızı oldu. İngiliz, avluda, ellerinde birer tomar para olan ve bu paraları ne yapacağı konusunda kesin bir karar verememiş gibi duran Penelon’a rastladı.
“Gel benimle dostum.” dedi. “Seninle konuşmak istiyorum.”
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.