Adnan Şimşek

BİR KALBİN VAR UNUTMA!


Скачать книгу

bir kalbe ulaşana kadar, her bir valf, kalbin içine doğru çekilmeye devam ediyor.

      Embriyo daha 6-8 haftalıkken, 8-12 gram ağırlığa ve yaklaşık 2 santim boya ulaşır. Bir üzüm tanesi küçüklüğündeki bebek namzedinin, üzüm çekirdeği kadar minicik kalbinden gelen, kalp atış sesleri işitilmeye başlanır. Dakikada 110-160 defa… Bu pompanın hacmi sabit değil. Vücudun gelişimiyle uyumlu olarak, kalbin büyümesi devam eder.

* * *

      Yale Üniversitesi’nden Alexander Tsiaras Nobel ödülü kazandıran MRI cihazıyla, embriyonun anne rahmindeki gelişimiyle ilgili gözlemlerinde, kalbin inşası sürecinden büyülendiğini belirtir ve devamla şunları söyler:

      “Bu matematiksel modellerin karmaşıklığı ve tüm bunların nasıl yapıldığı, insanın anlayabileceğinin ötesindedir. Bir matematikçi olmama rağmen, bizi oluştururken, bu yapıların nasıl kurulduğuna, hiç hata yapmayışlarına, büyülenerek bakıyorum. Bu bir gizem, bu bir büyü, İlahi bir şey bu!”

      Görüntüleme cihazıyla gördüklerinin ardında var olan, Yaratan’ın ilim ve kudretinin sonsuzluğuna dair duyduğu coşkun heyecanı konferanslarında dile getiriyordu.

      Coşkun bir şelale gibi insanın kalbi. Biri dış dünyada coşar, diğeri içimizde. Hiçbir şelale sessiz kalamaz, kalp de. Şelaleye bir güç verilmiş, kalbe de. Şelalede gökkuşağı tebessüm eder. Kalbin de gökkuşağı, gözüpeklikleri, coşkuları, şarkıları var.

* * *

      Kalbimiz, dakikada 70-100 atımlık tempoyla, ömrümüz boyunca ortalama olarak 3 milyar defa atacak şekilde tasarlanmış. Yaklaşık 300 bin ton, yani 10 bin petrol tankerinin alacağı kanı pompalıyor, takribi bir ömür boyunca…

* * *

      Yorucu egzersizler sırasında kalp, temposunu 180 defaya kadar yükselterek pompaladığı kan miktarını artırır. Daha fazla enerjiye ihtiyaç duyduğu anda, normal temposunda çalışsaydı, denge bozulacağından vücutta hasarlar meydana gelirdi. Kalbin mükemmel yapısı sayesinde böyle bir şey olmaz. Pompalanacak kan miktarı, bizim bir müdahalemize gerek kalmadan ayarlanır.

      Her şeyi kontrol altında tuttuğunu zannedenlerin de kontrolü dışında çalışır. Gerektiği kadar çalışan kalbin, pompalayacağı kan miktarı ve hızı, ister uykuda, ister uyanık olalım, hassas bir incelikle düzenlenir. Kalpteki yapı kusursuz bir tasarım mucizesi.

* * *

      Kanın vücudumuzdaki dolaşımını sağlayan kan dolaşım sisteminin de büyüleyici bir yapısı var. Atardamar, toplardamar ve kılcal damarlar dâhil, kan dolaşım ağının; takribi uzunluğu 100 bin kilometre! Bu uzunluk, ekvator çevresini 2,5 sefer dolaşmaya denk geliyor. Vücudumuzdaki trilyonlarca hücreye ulaşan muhteşem bir taşıma ağı…

* * *

      Kalbimiz bir gün içinde 100 binden fazla kasılır. Elimizi göğsümüze götürüp hissedelim kalp atışlarımızı… Parmaklarımızı yumruk yapacak şekilde kapayıp açmayı tekrarladığımızda, bunun ne demek olduğunu daha iyi anlarız. Elimiz kısa zamanda yorulur. Yumruğumuz kadar kalbimiz bir ömür boyu çalışır.

      Ağırlığı 400 gramdan daha az olan kalp, her gün bir kamyonu 32 kilometre götürecek kadar enerji üretiyor.

      İnsan kalbinin sağladığı basınç, kanı 10 metre yükseltmeye yeterli.

      Kalbimizin attığını hissetmemiz de bundan. Bütün vücuda kanı dağıtabilmek için de böyle bir basınç ve buna dayanacak kadar da sağlam bir organ gerekli.

* * *

      Kan basıncı diğer organlara zarar vermeyecek şekilde ayarlanır. Kalbimiz tek pompa gibi değil, yan yana duran iki pompa gibi çalışır. Her pompanın kendi kulakçığı ve karıncığı var. Bu bölünme dolaşım sistemini de ikiye ayırır. Kalbin sağ tarafı kirli kanı, nispeten düşük bir basınçla akciğerlere yollar. Sol taraf ise temiz kanı yüksek bir basınçla tüm vücuda pompalar. Bu basınç ayarı hayati öneme sahiptir. Şayet akciğere giden kan, vücuda yayılan kanla eşdeğer basınçla pompalanmış olsaydı, akciğerler bu basınca dayanamaz ve parçalanırdı. Kalpteki bu kusursuz yapı ve işletim sayesinde böyle bir problem olmaz.

      Kalbimizi böylesine olağanüstü mükemmellikle yaratan sonsuz ilim ve kudret sahibi, kalbimizden geçenleri de bildiğini bildirmiş. Böyle hadsiz bir ilim sahibinin, bilmediği olmaz elbette. Allah her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olandır.

* * *

      İnsan yapısı pompalarla kıyaslandığında olağanüstü özellikleri ve kusursuz tasarımı daha iyi anlaşılıyor. Suni kalpler yapabilmek için yoğun gayretler var. Milyarlarca dolar harcandı ve harcanmaya devam edecek. Kalp nakli ameliyatlarındaki başarı haberleri medyada büyük yankılar uyandırdı. Asıl yankılar uyandırması gereken, kalbimizi yaratan ve çalıştırana teşekkür sedaları iken, Allah’ı hatırlamamak kalpsizlik değil mi?

* * *

      Bir iş adamı doktoruna dert yanmış:

      – Milyarlarca liralık bütçemi yönetiyorum, kalbimi yönetemiyorum.

      Doktor demiş:

      – Tabii yönetemezsin. Kalbin senin değil ki, sana emanet. Hem de çok değerli bir emanet…

      Problem çıkarmadığı müddetçe pek hatırlamıyoruz. Aşikâr olan şu ki; bizden başkası bizde tasarruf ediyor.

      Biz, ne kalbimiz, ne de diğer organlarımız için hiçbir bedel ödemedik. Teşekkür etmek vicdani bir sorumluluk. Şükreden bir kul olmayalım mı? Yeryüzünün en mükemmel pompası olan kalbimizin yaratıcısına teşekkürde, marifette derinleşen bir kul olmayalım mı?

      Unutmayalım, bir kalbimiz var…

      Unutmayalım ki, unutulmayalım!

      Yalnızca Sahili Bilinen Okyanus: Beynimiz

      Beyin anlaşılabilecek kadar basit olsaydı, insan bu kadar akıllı olabilir miydi?

      Kalbin inşasında olduğu gibi beynin inşasında da, süreçteki görüntüleri seyredip büyülenmemek mümkün değil.

      Embriyonun ana rahmindeki varlığının yaklaşık ilk ayının sonundayız.

      Beynin inşasının başlangıcında uzun bir tüp göze çarpıyor. Çok hızlı bir hücre çoğalması, patlama gibi birden başlıyor. Süratle bağlantılar kuruluyor ve beyin denilen işletim sisteminin inşası ilerliyor… Doğumdan hemen önce ve doğumdan sonraki birkaç ay içinde, beyinde ortalama olarak her saniye 1.8 milyon adet mikroskopik bağlantı hücreler arasında büyüleyici bir intizamla yapılıyor. Beynin gelişmesi tamamlanmadan bebek doğuyor. Ne yapacağını bilmeyen bebeğin beyni müthiş bir donanıma sahip. Gelişmesi doğum sonrası devam eder. Tam gelişmesi gerçekleşseydi anne doğum yapamazdı. Sınırsız ihtimallere hazırlıklı olarak yaratılan beynindeki bağlantıların uzmanlaşmasıyla bebek görmeyi, işitmeyi öğrenir. Kullanılan devreler kalınlaşıp sağlamlaşır. Hiç kullanılmayan devreler yavaş yavaş budanır.

* * *

      Beynin gerçekleştirdiği binlerce fonksiyonun aynısını yapabilecek bilgisayar yok. Dünyanın en hızlı ve güçlü bilgisayarlarından biri, NASA’nın kullandığı CRAY’dır. Yaklaşık 7 ton ağırlığında olan bu bilgisayar, saniyede yarım milyona yakın işlem gerçekleştirir. CRAY’ın “100 sene” çalışarak gerçekleştirebileceği toplam işlem sayısını, 2 kilogramdan hafif beynimiz, sadece “2 saatte” gerçekleştiriyor.

      Böylesine muazzam yaratılan bir beyni faydalı işlerde çalıştırmadan, boş durmanın vebali çok büyük olsa gerek.

* * *

      Son yıllarda beyin üzerinde yapılan araştırmalara büyük mali kaynaklar ayrıldı. İlim