Ulugbeg Esdevlet

Şiirler


Скачать книгу

p>Ulugbeg Esdevlet

      Şiirler

      TAKDİM

      Ulugbek Esdevlet’in, Kazak edebiyatının yaşayan en önemli şair ve yazarlarından biridir. Yazdığı şiirler dilden dile dolaşmış, tiyatro oyunları sahnelerden izleyicinin gönlüne ulaşmıştır.

      Ben kendisini tanıdığımda 1994 yılıydı. Bir şiir kitabını imzalayıp hediye etmişti. O kitabı kitaplığımın en özel köşesinde hâlâ saklıyorum.

      Ulugbek Esdevlet, şiirleri güzel Kazakçanın en müstesna örnekleridir. Kazakça, konuşan dilde ballanır, konuşana da dinleyene de zevk verir. Kazakçayı en üst düzeyde kullanan Ulugbek Esdevlet’in şiirleri de öyle. Onları okurken veya dinlerken insanın kendisini, şiirin müzikalitesine kaptırmaması mümkün değil. Hele de benim gibi şairin duygu dünyası ile ortaklığınız varsa kendinizi Esdevlet’in şiirinin rüzgârına bırakıverirsiniz. Onun şiirinde her kelime özenle seçilmiş, her söz yerini bulmuştur. Ulugbek Esdevlet’in şiirlerinde Kazak’ın bozkırı, bozkırda esen rüzgarı, talihi, tarihi, takdiri her şeyi şiirleşir. Altay dağlarının zirvesinden bütün Kazakistan’a bakar gibi seyredersiniz Kazak ruhunu. Halkıyla gülen halkıyla ağlayan bir şairdir o.

      Yalnızca Kazakistan değil bütün Türk Dünyası sığar onun şair yüreğine ve ayrılığın azabını bilerek “birleşin, birleşin” diye seslenir:

      “Türk Milleti kalk ayağa dimdik dur,

      Diz çökenler çıkmaz sokağa dikilir.

      Kökü Türkler toparlanacak zaman doğdu,

      Birlik olursa, azap olmaz, bil bunu!

      Ata yurdun, Altay’ın var arkanda,

      Omuz omuza beraberce ileri yürü.

      Birleşin, birleşin Türk Milletleri,

      Ümitle, güvenle ilerleyip her sabaha.”

      Bu kitap Ulugbek Esdevlet’in şiirlerinden seçilmiş küçük bir demet ve Türkiye’de yayınlanan ilk kitabı. Malik Otarbayev ve Metin Özarslan birlikte Türkçeye çevirdiler. Dileriz, yeni kitaplar ve yeni şiirlerle Türk okuyucusu bu büyük şairi daha yakından tanıma imkanı bulur.

      İlk şiir kitabı 20 yaşında iken yayınlanan şair, bu yıl 60 yaşını kutluyor. Doğrusu o değil, Kazakistan büyük şairinin 60. Yaşını kutluyor: Almatı, Astana, Öskemen ve diğer şehirlerde yapılan törenlerle dostları ve Kazak halkı, şairine 60. Yaşı vesilesiyle şükranlarını sunuyor.

      Biz de Kazakistan’ın ve Türk Dünyasının büyük evladı dostumuz Ulugbek Esdevlet’e şükranlarımızı sunuyoruz: Ömrü uzun kalemi her zamanki gibi güçlü olsun.

Yakup ÖmeroğluAvrasya Yazarlar Birliği BaşkanıAnkara/2014

      Namus hakkında balad

      Bizim gölde kamış vardı

      Dalgalanan.

      Bizim köyde namus vardı

      Sallanan.

      Kamış gitti alev alev yanarak,

      Namus kaldı dirilmeden ölerek,

      Bundan sonra biter mi hiç?

      Bilemem

      Yokluğuna yetişir mi hiç?

      Diyemem demiştim,

      Diyemem!

      Varmış meğer, çok şükür!

      İsyan etmişim boşuna,

      Ruhu şad olsun

      Oktan şehit olan milletimin oğluna!

      Hüzün çeken Kazak susamış,

      Diriymiş Namus, ölmemiş!

      Namus varmış,

      Yaratan,

      Vurdumduymaz Güç oku fırlatan

      Göğsü delik, gönlü deşik her oktan!..

      Sinsiler görse, zavallı olmayan,

      Yüce Namus yiğitliği yıkmayan,

      Miras kaldı Baybars, Beket ve Barak’tan!

      Namus diriymiş meğer!

      Fakat hali yorgun,

      Bağlayıp döndürerek,

      Kırbaçlayıp vurarak,

      Koşturuyor, vuruyor katlanarak,

      Yaradan kanlar damlayarak,

      Çıkar yada çıkmaz canı dayanarak,

      Yaralı Namus kan revan içinde inleyerek,

      Yıldırım Namus, Kazak’ın öz lambası!

      Alaş’ın bahtına düşen damlası!

      Namusun diri kaldığında

      Mesele midir,

      Başına düşen binlerin belası!

      Şehir

      Genç kabrin yanından

      Yanıyor gibiydi zambaklar,

      Gözlerini dört açan,

      Göz kırpmadan

      Yan bakan,

      Gerçeğine yalan katan,

      Yarasını yalayan,

      Tüylerini sayan,

      Hazan estiğinde feryat eden şehirdir bu…

      Ürkek millet hicret ederek,

      Boşaldı caddeleri,

      Oğluna ağıtlar örerek,

      Kurt gibi uludu annesi,

      Vicdanı, hiç, artık tatsız,

      Yavrusu öldü, kızı bahtsız,

      Neslin yüzü karardı, derde dönüşerek,

      Boşalan yüce Yüzeyin göğsüydü bu…

      Kesilmeyen ümit kalsa eğer,

      Kestirmeyen yiğit olsa meğer,

      Kerim olan ümmet ola gelir

      O gün hayır ola!

      Yem torbası

       Yüzüm katılan suyu yudumlayınca,

       Cesaret sırtıma binip kudurunca,

       Küheylanca koşar katır huyum,

       Yem torbaya sokarak başını.

       Meltemiyle yarışarak koşturan,

       Küheylandı yelesine rüzgar vuran,

       Yem torbada taze otu bularak,

       Zayıf düştü tıpkı deliler gibi.

      Yudumlayanın tek hayali, ebediyen kestirmektir,

      Küheylana kafa sallamak kaldı bugün.

      At başı yılkılara ses katar mı,

      Yem torbasından başını çıkartamadı.

      Yem torbanın içinde kafa sallayıp,

      Geçiyor böylece zamanlar akıp…

      Yalı kemirip parçalanan elmas gibi,

      Dağılarak kayboldu asıl gerçek!..

      Kaldır başını!

       Kaldır başını, köy ile başkent,

       Ezaların altında başın ezilse de.

       El alem dik duruş sergilerken

       Eğilir ancak kökü olmayan taşlar.

       Kaldır başını,

       Hürriyeti milletin

       Senin baş eğmeyen duruşuyla ölçsün.

       Yoksa maymun gibi kalırdı,

       Sırtını dik tutmasaydı.

       Kaldır