y-line/>
Aytmatov Araştırmaları
“Bu dünyadan insanlar göçüp gider ama yaptıkları iyi şeyler kalır.”
Cengiz Aytmatov’un aziz hatırasına
Ön Söz
Cengiz Aytmatov romanları, hikâyeleri ve yaşamıyla kültür tarihimize büyük hizmetleri olan bir şahsiyettir. Sözlü halk ürünlerinden yola çıkarak yerelden evrensele uzanan Aytmatov, dünyanın her yerinde ilgiyle okunmuştur. Bu ilginin altında elbette felsefi bir temel vardır. O, insanlığın sorunlarını dile getirerek onlara çözüm önerisi arayan yüksek bir felsefeye sahiptir. Bu kitap onun felsefesini anlamak ve anlatmak için oluşturuldu.
Aytmatov Araştırmaları, iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm, genel olarak tematik diyebileceğimiz okumalardan oluşur. Bu bölümde halk biliminden dilbilime pek çok alana ilişkin metinler bulunmaktadır. Burada amaç, muhtelif yazılardan hareketle onun sanatının değişik yönlerini irdelemektir. Bununla birlikte ikinci bölümse geleneksel çizginin ötesinde, kuramsal okumalardan oluşmaktadır. Yazın tahlillerinde kuramsal çözümlemelerin artması, farklı yorumlarla metne ilişkin anlam ve anlamlandırmaların çoğalması kuşkusuz bir gerekliliktir. Biz bu gerekliliği karşılamak adına çabaladık ama yine de eksilerin olduğunu kabul ediyorum. Aytmatov’un sanatı üzerine hâlâ söylenilmesi gereken çok şey var. Umarım bu konudaki çalışmalar sistemli bir şekilde yapılır ve artar. Bunu her ne kadar Aytmatov için söylüyor olsam da tüm yazınsal tahliller için geçerlidir. Eleştiri geleneğimizde bu bir kültür hâline gelmeli, klasik tahlillerin ötesine geçilmelidir. Öyle de oluyor, eskiye nazaran kuram çalışmalarında artış göze çarpıyor. Bu durum, doğal olarak, eksiğimizin tamamlanacağı inancını ve sevincini içimizde doğuruyor.
Öte yandan, kitaptaki bazı metinlerin daha önce yayımlandığını belirtmem gerekir. Bu metinler oldukça ilgi gördükleri için aynı eserde toplandı. Böylece Aytmatov’un sanatına ilgi duyan ve onun eserleri üzerine çalışmayı düşünen kişilere de kolaylık sağlanmıştır. Bu metinler özel bir işaretle gösterilmiştir. Ayrıca çalışmanın sonuna seçilmiş bir dizin eklenmiş ve böylece araştırmacılar için sağlanan bu kolaylık ileri noktaya taşınmıştır.
Son olarak, bu kitap muhtelif makalelerin bir araya getirilmesiyle oluşmuştur. Makaleleriyle çalışmaya katkı sağlayan her yazara ayrı ayrı teşekkür etmeyi bir vazife sayıyorum. Ek olarak kitaba sunuş yazmayı kabul eden sayın hocam Doğan Günay’a da teşekkür borçlu olduğumu belirtmem gerekir. Bu çalışmayı hazırlamam konusunda bana sonsuz destek sunan değerli hocam Metin Savaş’a; desteğini daima hissettiğim ağabeyim Tarık Akman’a; metinlerin gözden geçirilmesi, imla ve noktalama gibi konularda desteklerini gördüğüm değerli arkadaşlarım Cem Sevinç ve Ülgen Azra Topcu’ya; kitabın yayımlanmasını sağlayan Bengü Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Yakup Ömeroğlu’na ve elbette ben bu çalışmayla ilgilenirken oğlum Aras Ege’ye yokluğumu hissettirmeyen eşim Yonca Yavuz’a bâhusus teşekkür ediyorum. Ayrıca, onca okumaya, özenli incelemeye rağmen kitapta var olan eksiklerin sorumlusu benim. Okurdan, bunu anlayışla karşılamasını umarak af diliyorum.
Bu çalışmanın gayesi Aytmatov’a ilişkin bazı konulara açıklık getirmek ve yeni çalışmalara yardımcı olmaktır. Onu bütünüyle açıklamak gibi bir amaç söz konusu değildir. Zira o, çok daha geniş çaplı bir incelemeyi gerektirir. Ezcümle, ümidim bu mütevazı katkıyla istifadeye vesile olmaktır.
Takdim
Toplumların kültürel belleği olarak değerlendirdiği değişik ortam ve araçlar vardır. Örneğin gelenekler, bir arada yaşama biçimleri, giyinme, selamlaşma davranışları, düğünde uyulması gereken kurallar, bulunulan coğrafi ortama uygun yaşama biçimi geliştirme toplumların kültürel değerleridir ve bunlar bir destanda, romanda, manide, öyküde ya da şiirde konu edilerek zaman içinde saklanmış olur. Bu açıdan roman, öykü, tiyatro gibi yazınsal ürünlerin de toplum içinde taşıdığı çok değişik işlevinden söz edilebilir. Kurmaca bir anlatı bir yanıyla kültürel bir değerdir, diğer yanıyla bireylerin düşünce üretme biçimlerine katkı sağlayan değerlerdir. Yazınsal anlatımların hepsi kültürün en önemli taşıyıcıları arasında yer alırlar. Elbette bir romanda “şu durum karşısında söyle davranacaksın, bu durum karşısında ise böyle davranacaksın” diye açık bir buyurma ya da çıkarım yoktur. Ama romanları okuyan kişiler farkına varmadan değişik toplumsal olayları yorumlamada birden fazla yol olabileceğini kavrar. Bunlar da kişilerin okuduklarından uzun soluklu çıkarımlarıdır. Hep söylendiği biçimiyle yazınsal anlatıların içedönük ve dışadönük yanlarını bir arada taşıdığı bilinir. İçedönüktür, yazar kendi öznel yargılarını belli bir bağdaşıklık ve tutarlılık kaygısı içinde alıcısına sunar. Yazınsal anlatılar uygulayımsal (teknik) ve güzelduyusal bir çalışmanın ürünü olarak ortaya çıkmaktadır. Güzelduyusal (estetik) değer, içgüdüsel ve duygusal derinliklerde anlam kazanır. Burada önemli olan metnin tutarlı olması olay içindeki bağdaşık durumların1 okuyucunun izleyebileceği biçimde olmasıdır. Diğer yandan metin dışadönüktür. Ne denli kurmaca yapı olsa da yazara ait öznel yargılar olarak değerlendirilse de metin; üretildiği toplum ve döneme ait izler taşıyacaktır. Her yazınsal anlatı, toplumsal hareketliliğin bir yansıması durumundadır. Cengiz Aytmatov’un yapıtlarında Orta Asya steplerindeki toplumsal yaşam, çatışmalar ya da toplumsal yaşamla ilgili yargılar bulunacağı açıktır.
O halde anlatı başlığı altında değerlendirilen roman, öykü, söylen (mit), uzun öykü (novela), öykünce (fable), sinema, kısa öykü, söylence (efsane), tiyatro, destan vb. gibi anlatmaya dayalı türlerin farklı özelliklerinden söz edilir. Örneğin Roman Jakobson dilin işlevleri olarak belirttiği sanat (yananlamsal, güzelduyusal ya da sözbilimsel) işlevin baskın olduğu anlatım türleridir. Bu türün baskın yanlarından birisi her şeyin yüzeysel yapıda bulunmaması ve okuyucunun bizzat metni okuyup anlamlandırdığı, kendi öznel yargılarını da bu anlamlandırma sürecinde işin içine kattığı anlatım biçimleridir. Umberto Eco’nun deyimiyle güzelduyusal (estetik) işlevin baskın olduğu metin, tembel bir makinadır, onun boşluklarını doldurması için okuyucudan iş birliği ister2. Bu nedenle de anlatısal metinlerin bir kez daha, yeniden, tekrar okunup anlamlandırılması gerekmektedir. Hatta denilebilir ki bir kişi aynı metni farklı dönemlerde (değişik yaşlarda, farklı ruhsal durumlarda, eğitim durumlarının artmasına bağlı olarak değişik zamanlarda) okuyarak farklı anlamlandırabileceğini de söylemek olanaklıdır. Bu tür metinlerden belirli çıkarımlar yapılır. Yazarının yapıtına koyduğu oyalanma ya da yavaşlatma tekniklerinden birisi de okurun çıkarımsal gezintiler yapmasına olanak sağlayan tekniktir. Sözün kısası sözbilimsel (retorik) işlevin baskın olduğu metinlerin örneğin bir günlük olayı bildiren gazete haberinden farklıdır ve onların kendi içinde yorumlanması ve yeniden anlamlandırılması gereklidir.
Diğer yandan sanatsal işlevin baskın olduğu anlatılar çoğul okumaya elverişli yapılardır. Her okuyucu kendi öznelliğini (yaş, kültür düzeyi, cinsiyet, eğitim, ruhsal durum) de işin içine katarak okur. Her okuma yeni bir anlamlandırma sürecidir ve bir anlatısal metnin okuyucu sayısı kadar anlamından söz edilebilir. Kendi öznelliğini de katarak yaptığı okuma ile kişinin; rahatlama, gevşeme, dinlenme, haz alma, ruhsal doyuma ulaşma gibi amaçlarından söz edilebilir. Okuyucu bir şiiri, öyküyü, romanı başka bir amaçla okur. Bunlar cep telefonu kullanma kılavuzundan, ilaç prospektüsünden, buzdolabı kataloğundan ya da günlük gazete haberlerinden farklı metin türleridir. Örneğin arıcılığın nasıl yapılacağı konusunu öğrenmek için bir roman okumayız. Ama bir roman içinde arıcının yaşamı konu edilmiş olabilir ve çıkarımsal olarak oradan arıcılıkla ilgili değişik bilgilere ulaşabilir. Kısacası romancı iyi bir gözlemcidir, anlatı içinde tutarlı bilgiler sunar. Anlatılarının tutarlı olması için bu gözlem ve gerçek izlenimi önemlidir. Gustave Flaubert Madam Bovary romanınında, Emma Bovary’nin arsenik içerek zehirlenme sahnesini yazarken, Flaubert’in de ağzına arsenik aldığı söylenir. Yine bir seferinde Atilla İlhan “beni tarihçi sanıyorlar, ben romanlarımı yazmak için çok fazla tarih okudum” der. Sözün kısası güzelduyusal işlevin baskın