kavramaz, cahil-şaşar.
Bugünlerde, kişi var mı ki sözden anlayan?
Demek istediğim, engin yurda aynı etkiyi yapan.
Yazıldıktan sonra, yerde kalmaz delik boncuktan,
Birinden biri alarak, bütün ülkeye dağılır buradan…
Bir kişi değil yazdığım, engin yurt yahu,
İnatlaşmayıp anlasanız, işinize yarar canlarım bu!
“İt mercanı ne yapsın” diye bir söz var,
Nuru olan yiğitler, biraz sorgular.
Yatılı okulda okuyor
Yatılı okulda okuyor
Pek çok Kazak balası;
Yeni nesil, asil çocuk,
Tıpkı ordu sahası…
“Oğlum yasa öğrendi” diye
Övünür ana-babası,
Aklında yok onların
Şeriat yoluna salası…
“Rus dili ile yazısı
Bilsem” diye uğraşması.
Şikâyet dilekçesi yazmak için
Çabalar bulsa fırsatı.
İnsafsıza ne gerek
İşin akı ile karası…
“Ekmek bulamayız” demez ki,
Bozulursa halkın arası…
Görüşsüz ve sıkıntısız
Bulunmaz bilim aydınlığı.
Az bildiğini çok sansa,
Gelip Kazak’a şımarsa,
Kime yarar faydası?
Rus ters anlatmaz ki
“Kötü olsun” diye çocukları,
Kanı bozuk kendi düşünür;
Kurnaz ve iğrenç olmayı,
Rus’ta kalır iftirası.
Bu işe kim üzülür ki oy!
Ne Semey’in kasabası,
Ne Kazak’ın yüzkarası,
Aklında yok hiçbirinin
Ne Saltıkov, ne Tolstoy!
Ya tercüman, ya avukat
Olmak hepsinde maksat,
Gönlünde yok ki necat.
Aklı olan, kim olsa da,
Demez buna “dili amma acı ha.”
Söylesenize, siz olsanız;
Aklı fikri başında,
Akıl vermesin mi ağanız?
Fayda değil ar düşün,
İstekli ol, fazlasını bilmek için.
Üstün bilim kitapta büsbütün
Erinmeden okuyup görmelisin.
Askerî görev arama
Sırmalı giyim giymek için,
Boş övünce salınıp,
Boşuna göğüs germek için.
Hizmet etme Sancak Beyine!
Nasıl sabredebilirsin böyle;
Yanmadan bitip sönmeye,
Suçsuz günde sövülmeye?
Hünersizin tutumuna pes:
Doğru sözü söylemez,
Dua alacak işler işlemez,
Hakirlikle çürür, bunu bilmez.
Ucuza gider kerkenez,
Verimsiz işe aldanır tez,
Bir yol bulup, gelişemez.
Uzun da sürse ara bul,
Liyakatine uygun işe başvur,
“İstekli yiğide nur yağar”
Yaşarsın mutlu ve mağrur.
Zenginlere hizmet etsen olur,
Erinme, verdiği işe koştur.
Dürüst yaşa, dürüst dur,
Hesabın doğru olur.
Hoşuna gitse de hımbıllık
Ardından gitme ne olur.
Yanlış olursa, kanun var,
Hâkim önünde sorulur.
O da bölgenin değil ki alasın,
Güvenle, denklik sağlayasın.
Ya kendi işinde azimli olmalısın,
Yahut doğru yolda kalmalısın.
Kolay sanma, dayanıklılık gerek.
Bunun için de bilim ve düşünmek,
İstiyorsan, dilediğin yere girmek.
Bilim bulmadan övünme,
Yer bulmadan beslenme,
Heveslenip sevinme,
Oynayıp, boş gülüşe.
Beş şeyden uzak olmalısın,
Beş şeye çabuk olmalısın,
“Adam” olmaksa muradın…
Önünde dileğin, hayatın,
Eğer buysa kederin, gamın.
Gıybet, yalancılık, övüngenlik,
Müsriflik ve üşengeçlik,
Bir bilsen, bunlar beş düşmanın…
Sorumluluk, emek, tefekkür ile
Kanaatkârlık ve iyilik düşüncesi ise,
Bir inansan, bunlardır asıl dostların işte…
Nefretli kötülük görünce içinizde,
Soğutup gönlü, alıkoysanız bir biçimde…
İyilik görünce ibret olacak âleme,
Onu toplasanız düşünceye…
Âlim olmazsınız da daha ne olur,
Çocukluktan vaz geçerseniz?
Onu örnek alsanız da olur,
Bir âlimi görürseniz…
“Öyle olmak nerde” demeyiniz,
Bilimi severseniz böyle söylemeyiniz.
Size, kim bilim verebilir gayret etmezseniz,
Yanmadan tükenirseniz?
Dünya da mal da kendinde,
Bir gönül verseniz bilime…
Bilenlerin sözüne,
Erseniz muhabbetle.
Aklınıza yatmıyorsa güvenmeyiniz,
Herhangi bir işe rast gelirseniz.
Aksakal dedi, zengin dedi,
Kimse kim, biri dedi;
Akılla yenseniz…
Nadanlara boyun eğmeyiniz,
Gerçek