tma Arpalıklı, Muharrem Özdemir, Neriman Saygılı
Bir “Arpalık” Yer
BİR “ARPALIK” YER
Arpalık!
Kıbrıs Türkleri’nin Varoluş Savaşımı’nda “simge” olmuş köylerden biri!
Tek bir fotoğraf karesiyle, belinde kargılık/fişeklik, elinde av tüfeği olan bir genç kızın (Aysel Dizliklioğlu) kişiliğinde, efsanevî Kıbrıs Türk Direnişi’nin ve bu direnişin kadın boyutunun tüm dünya medyasına yansıdığı; birçok yerleşim yerimiz gibi yaşanmış bir göç öyküsü ve tarihin derinliklerinde izi olan bir köy!
Halk olarak ciddî bir toplumsal bellek sorunumuz olduğuna inananlardanım. İngilizler, bazı olaylara yüz yıllık “karartma” uygularlar. Bunu bilinçli olarak, özellikle de bazı “kirli” işlerinin üstünü uzun süre örtülü tutmak için yapıyorlar. Biz ise bu topraklarda, yakın tarihte yaşananların çoğunu çok kolayca/bilinçsizce ya da siyasal ve ideolojik saplantılarla belleğimizden sildik/göz ardı ettik ya da gerçekleri/ yaşananları “kararttık.”
Yerleşim yerleri ile ilgili sosyo-kültürel, sosyo-psikolojik ve sosyo-ekonomik verilerin bir tür envanteri niteliği taşıyan ve bilimsel yöntemlerle yapılan monografiler, bu ülkenin ciddî eksiklerinden biridir. Çoktan yapılmalı, her yerleşim birimimizin monografisi kitaplaştırılmalıydı. Bunu da yapmadık.
Az sayıda bazı kişisel çabalar olmadı değil ama yakın tarihe tanıklık eden ve ne yazık ki bu dünyadan bir bir göçmekte olan kaynak kişilerimizin anlatılarını gereği gibi kayda geçirmedik, yazılı belleğe dönüştürmedik. Varoluş Savaşımımızı, direnişimizi tam olarak kâğıda dökmedik, dökmek için çaba harcamadık.
İyi ki az da olsa bir avuç insanımız en azından kültürel birikimimizi kaleme aldı da, en azından o yönümüz çok boş kalmadı.
Arpalık olayı için günümüze kadar bazı çalışmalar yapılmadı değil ama yapılanlar parça parça olup genellikle olayın bir yönünü yansıtır. Araştırmacı Fatma Arpalıklı, Yrd. Doç. Dr. Muharrem Özdemir ve Doç. Dr. Neriman Saygılı, ortak bir çalışma ile Arpalık olayını kitaplaştırdılar. Bunu yaparken hem olayın canlı tanığı çok sayıda kaynak kişinin anlattıklarını yansıttılar, hem -az da olsa- o günlerde yazılmış altın değerinde bazı günlüklerle şiirleri ve çok sayıda görsel malzemeyi paylaştılar.
İyi bir kaynak/literatür araştırması yaptıklarını da söylemeliyim. Bu da kitabın başka bir zenginliği! Kitabın bölüm başlıkları bile zengin içeriği hakkında fikir verir: “Önsöz,” “Giriş,” “Arpalık Köyü’nün Tarihçesi,” “6-7 Şubat 1964 Tarihinde Arpalık Köyünde Yaşananlar,” “Canlı Tanıkların Gözüyle 6-7 Şubat 1964 tarihinde Arpalık Köyünde Yaşananlar,” “Sonuç,” “Fotoğraflarla 2004 Sonrası Köyün Son Hali.”
Büyük oranda monografik çalışma niteliği de olan bu kitapla Arpalık için bütünsel bir kaynak ortaya çıkmış oluyor. Arpalık köyünün hem tarihi ile barındırdığı tarihi eserler ve kaynaklara nasıl yansıdığı anlatılmış; hem sosyo-kültürel, sosyo-psikolojik ve sosyo-ekonomik verileri aktarılmış, hem de tanıkların ağzından direniş ve göç ile göç sonrası dile getirilmiştir.
Ülkemizdeki buna benzer az sayıda çalışma kitaplaştı. Bir Arpalık Yer, bu çeşit çalışmalara örnek olabilecek ve başkalarının çalışmalarını özendirebilecek, çabalarına ivme kazandırabilecek bir içerik taşırken toplumsal belleğe önemli katkı da sağlıyor. Çokça dile getirdiğim gibi bu Ada’ya gökten zembille inmediğimizi; dilimiz/edebiyatımız, etnik/kültürel kökenimiz, kültürümüz ve tüm değerlerimiz, sosyo-kültürel, sosyo-psikolojik, sosyo-ekonomik gerçekliklerimizle, direnişimiz ve varoluş savaşımımızla bu toprakların parçası/ sahibi olduğumuzu kanıtlayan bir eser, bir kaynak kitap!
Yüreğinize, elinize, kaleminize sağlık Fatma Arpalıklı, Muharrem Özdemir ve Neriman Saygılı!
İyi ki bu çalışmayı yaptınız.
İyi ki Kıbrıs’taki Türk Varoluş Savaşımı’nın ve Direnişi’nin simgelerinden bir olan Arpalık’ı kitaplaştırdınız.
İyi ki yayın hayatımıza böylesi güzel ve anlamlı bir eser kazandırdınız.
Sizleri içtenlikle, yürekten kutluyorum.
Bu çalışmanın başka çalışmalara da yol açmasını dilerim. Bunu umut da ediyorum.
YAZARLARDAN…
1995 yılından bu yana Kıbrıs Türk basınının farklı kademesinde araştırmacı gazeteci olarak görev yapma şansı buldum. Bu süreçte, diğer basın mensupları gibi ben de ‘Kıbrıs sorunu’ kaynaklı haber, araştırma ve değerlendirme yazıları yazdım. Literatürde yer etmiş birçok önemli eserin çıkış noktasının, ada dışı üretimler olduğu, ada sınırlarındaki üretimlerde ise genellikle siyasi çerçeveden hareket edildiğini gördüm. Burada, tarihi yeniden yaratma ya da tarih yazma iddiasında olmamakla birlikte, göçüp giden nesillerin bizzat tanıklık ettiği süreçleri, doğrudan gelecek nesillere aktaracakları bir ortam yaratmayı, diğer yazar arkadaşlarımla birlikte görev bildim. Böylece geleceklerini inşa ederken, geçmişe dair sorulara alternatif yanıtlar arayan gençler için yeni bir kaynak doğmuş oldu.
Akan zaman ve yeni buluşlar insanları, toplumları, ülkeleri ve dünyayı değiştirip, dönüştürürken, savaş, kan ve göz yaşları 21’inci yüz yılda bile hala akmaya devam ediyor. Kıbrıslı Türkler de kimlik bulduğu bu toplumu oluştururken, savaş ve kıyımları en ağır şekilde tecrübe etmiştir. Bunu deneyimleyenler arasında, benim ailemin de aralarında bulunduğu ve kitabın kumanda merkezi olan, Arpalık köylüleri de bulunmaktadır. 1963-1974 döneminde adadaki diğer Türk köylerinde olduğu gibi Arpalık’ta da savaş ve akabinde göçler yaşanmış ancak bu olaylar etkin olarak daha çok Rumların kontrolündeki kitle iletişim araçları ve dış basın tarafından onların müsaade ettiği kadarıyla yer bulmuştur. O dönem henüz yeni kurulan Bayrak Radyosu, bazı sancak radyoları ve düzensiz yayımlanan gazeteler, kıt imkanlarla kişilerin birbirleri ile iletişim kurduğu bir platform olarak sınırlı kalmıştır. Dolayısıyla o günkü medya metinlerinin, Kıbrıs Türkünün dışta bırakılarak, adadaki ortaklardan biri olduğu da unutularak ve genellikle Rum politikası üzerinden üretildiğini söylemek yanlış olmaz. Gelinen noktada, bugünün teknolojisiyle, O gün ‘gerçek yaşananların’ anlatıldığı bu kitap, zamanda yolculuk edilen evrenin kimlik bulmuş halidir.
İnsan yaşamı bulunduğu mekanla, toprakla, doğayla anlam ifade eder. Doğduğu andan itibaren kazandığı deneyimler, hayatta kalmasına neden olan unsurlar ve kan bağı ile gönül bağı insanı vatanına, toprağına kenetleyen önemli etkenlerdir. O toprakların kokusu, yaşanmışlıklar, dostluklar insan hafızasından kolay kolay silinmez.
Fakat gün gelir bereketli toprakların çocukları eli kanlı terör örgütü EOKA’nın saldırılarıyla yitirir güzellikleri. Ömürlerini tükettikleri, umutlarını yeşerttikleri o güzel toprakları tek tek terketmek zorunda kalırlar. Kıbrıs Türkünün yaşamında önemli bir değere sahip Arpalık köyü de işte böyle bir yerdir. Yaşayanlar ve yaşatılanlar açısından da unutulmaz anılar ve acılar bölgesidir.
“Göçün Hikayesi Arpalık” belgeselinden yola çıkarak hazırlanan bu kitapla Arpalık köyünün ve köylülerinin hüzün ve acı dolu göç hikayesinin yanında, köylerindeki yaşam hikayelerini de bulacaksınız. Rum saldırılarıyla sona eren dostlukları, anıları ve göz yaşlarıyla terk edilmek zorunda kalınan vatan topraklarını, çocuklar için atalarını kaybettikleri, analar ve babalar için evlat acısının ömür boyu hiç silinmeyecek izlerini okuyacaksınız.
Onlar ne evlerini ne tarlalarını ne de ailelerini geride bırakmak istediler. Ama gözü dönmüş EOKA’cı Rumların göz koyduğu ve ellerinden almak istedikleri toprakları nedeniyle her şeylerini kaybetmek ve köylerini terketmek zorunda kaldılar. Bir daha dönememek acısıyla.
Hüzünlü bir göç hikayesi ve sosyo kültürel yaşam hikayesinin anlatısı olan bu çalışma, Kıbrıs Türkünün insana ve barışa bakış açısını göstermesi açısından da ayrı bir önem arz etmektedir.