bir isyan gibi gösterme çabası ve çok yakın tarihlerde yaşanmasına rağmen Kıbrıs Sorununu 1974 yılına endeksleme çabası maalesef dünya genelinde de aynı algının oluşmasına sebep olmuştur. Hal böyle olunca yakın tarihte yaşanan ve Kıbrıs Türk Millî Mücadelesinde “Kanlı Noel Olayları” olarak yer alan 21 Aralık 1963 tarihinde yaşananlar görmezden gelinmektedir. Oysaki 21 Aralık 1963 tarihinde yaşananlar “Akritas Planı” diye bilinen ve Türkleri ada üzerinde soykırımdan geçirmek için tüm hazırlıkların yapıldığı bir askeri harekatın planıdır. Soykırım bölgesel anlamda gerçekleşmemiş olsa da acı dolu olaylar, toplu katliamlar ve 103 köyün yakılıp yıkılmasıyla birlikte büyük bir kültürel soykırım gerçekleşmiştir. Bunlardan sadece biri olan 6-7 Şubat 1964 tarihinde Arpalık Köyü göçünü konu alan bu çalışmada yaşanan gerçeklerin yeniden değerlendirilmesine yardımcı olacağı kanaatindeyiz. Belgesel çalışmalarını 2020 yılının aralık ayında tamamlamış ve yayınlama imkânı bulmuştuk. Fakat detayların derinlemesine araştırılması gerektiğine inandık ve bu nedenle yeniden kısa belgesel çalışmaları yapıp yayınladık. Bu bağlamda elde edilen verileri yazılı kaynağa da dönüştürme kararı aldık. Bu kitabın hikayesi de bir göçün hikayesini konu alan belgesel çalışmasıyla birlikte başladı. Çekimler esnasında karşılaştığımız insanlarımızın heyecanını görsel olarak belgesellere aktarsak da kestiğimiz bölümlerden dolayı bir şeylerin eksik kaldığını hissederek kitap çalışmalarını yürütmeye karar verdik. Bu bağlamda tüm yapılan röportaj çekimlerini ve yaşanan göçle ilgili bilgi, belge ve fotoğrafları bir kitapta toplamaya karar verdik. Yapmış olduğumuz uzun soluklu ortak çalışmanın yansımasını da bu kitapta sizlerle buluşturduk. Ayrıca bu kitapta bir ilki gerçekleştirerek QR KOD ekledik. Mevcut QR kodu kullanarak okuyucularımıza “Gцзьn Hikayesi Arpalık” ve “Arpalıkta Anılarım Kaldı” Belgesellerimize ulaşma imkanı sağladık.
Kitapta sadece tarihsel süreci değil, özelde yaşanmışlıklara da yer vererek bugüne kadar duyulmayan, ya da eksik bilenleri de sizlere aktarmayı hedefledik. Kısacası bu kitapta sadece bir göçün hikayesini değil, “Bir Arpalık Yer”de ne kadar büyük bir yaşam hikayesi olduğunu, Kıbrıs Türkü’nün küçük bir köydeki yaşam hikayesini bulacaksınız.
Kitap çalışmasını yürütürken çözümlemeye katkı koyan yüksek lisans öğrencim Polen Akşit’e, kapak tasarımını ve çizimini yapan Tacan İbrahimoğlu’na, Doç. Dr. Sevilay Ulaş’a, bilgi birikimiyle kitabımızı inceleyerek katkı koyan İsmail Bozkurt’a, kitabı birlikte hazırladığımız Fatma Arpalıklı ve Doç.Dr. Neriman Saygılı’ya teşekkür ediyorum.
Kitabı, yaşanan olaylar neticesinde Arpalık Köyü’nde şehit olan soydaşlarımıza, hasta olmalarına rağmen bizlere röportaj veren ve kısa bir süre önce aramızdan ayrılan tüm değerlerimize atfediyorum.
Yaşananların unutulmaması, anıların tozlu raflarda yok olmaması adına yazmaya ve sizlerle buluşturmaya devam edeceğiz. İyi okumalar diliyorum…
GİRİŞ
Kıbrıs Adası yaşanan acıların izdüşümü ile dünyada “Sorunlarla” anılan bir kara parçası olmaya devam etmektedir. Bu bağlamda ada üzerinde yüzyıllardır hazmedilemeyen Türk varlığını silmek için dünyanın gözleri önünde yaşanan katliamlara maalesef sessiz kalınmıştır. 1571 Yılında Adanın Osmanlı İmparatorluğu tarafından kiralanmasına ve ardından üç asrı aşkın hakimiyeti dünya devletlerinin Kıbrıs üzerinden gözlerini ayırmamasını da beraberinde getirmiştir. Nitekim 1878 yılında Osmanlı Devleti’nin zayıflamasının ardından Ada İngiltere’ye kiralanmıştır. Kiralama süreciyle birlikte Ada üzerinde millî kimliklerin daha fazla belirginleştiği ve ötekileştirmenin körüklendiği bir süreç yaşanmaya başlamıştır. Rumların ENOSİS isteği Türklerin de hâliyle kendilerini koruma ve Anavatanlarına bağlılıklarını arttırmada büyük etken olmuştur. 1914 Yılında İngiltere’nin Adayı tek taraflı ilhak kararı Kıbrıs Türkü için yeni bir süreci de beraberinde getirmiş, zorlu mücadele yılları ve varlığını koruma süreci yaşanmaya başlamıştır. 1923 Yılında yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Lozan Antlaşması ile birlikte İngiltere’nin ilhak kararını tanımış ve Ada üzerindeki 1914 yılındaki işgal resmiyete dönüşerek Kıbrıs İngiliz toprağı olmuştur1. Yaşanan süreçle birlikte İngiltere, Rum ve Türk toplumunu Anavatanlarına bağlı kalmalarından ziyade kendi toprakları üzerinde yaşayan ayrı bir toplum yaratma dürtüsü ile hareket etmiş ve toplumların anavatanları ile bağlarını koparmaya gitmiştir. 1931 İsyanı ile birlikte Millî olan her şey İngiltere tarafından yasaklanmış, her iki toplum da dinsel ayrım üzerinden Hristiyan ve Müslüman tebaa olarak görülmeye başlanmıştır. Kıbrıs Türkü bu zorlu süreci de yine kendi içerisinde öğretmenler aracılığı ile aşmayı başarmış, Millî duygular ve Anavatan’a bağlılığı pekiştirecek şekilde öğrenciler yetiştirilmeye devam edilmiştir.
1950’li yıllar Rumların ENOSİS isteklerinin yansımasının olduğu, 1 Nisan 1955 yılında ise bu bağlamda EOKA terör örgütünün terör faaliyetlerine başladığı yıl olmuştur. 1955-1960 yılları arasında İngilizler ile birlikte Türkler de katledilmeye başlanmış, sürece Volkan, Karaçete ve 9 Eylül gibi savunma amaçlı kurdukları örgütlerle dur demeye çalışan Kıbrıs Türkü, Kasım 1957’de Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT)’nı kurarak tüm direniş gruplarını bir çatı altında toplamış, süreç içinde Türkiye Cumhuriyeti’nin desteği sağlanarak 1 Ağustos 1958 tarihinden başlayarak yeniden yapılanma gerçekleşmiştir. TMT hem Kıbrıs Türkü’nün umudu olmuş hem de EOKA’cı Rumların saldırılarına karşı Kıbrıs Türkü’nü korumuştur (savunmuştur).
1960 yılı ile birlikte Ada üzerinde Rum ve Türk Toplumunun siyasi eşitliğine dayalı Kıbrıs Cumhuriyeti kurularak ada üzerindeki İngiliz egemenliği iki topluma devredilmiştir. Ortak cumhuriyette devlet başkanı Rum Lider Makarios yardımcısı ise Türk Lider Dr. Fazıl Küçük olmuştur. Ortak cumhuriyet Rum siyasilerin Türklerle ortak ve eşit egemenliği paylaşmaya razı olmaması ve anayasanın tanıdığı hakları Türklere fazla olarak görmelerinden dolayı 21 Aralık 1963 tarihinde yıkılmıştır. Kanlı Noel olayları olarak bilinen ve iki Kıbrıs Türkü’nün şehit edilmesiyle patlak veren olayların ardından ada üzerindeki resmi devlet kurumlarından Kıbrıs Türkü silah zoruyla ve çatışmalar nedeniyle uzaklaştırılmıştır. Yaşanan olayları o günün gözüyle değerlendiren ve aktaran Dr. Fazıl Küçük’ün eşi Süheyla Küçük; “Çok yakın akrabam olayların ardından 23 Aralık 1963 tarihinde Kaymaklı’yı işgal eden Nikos Sampson tarafından esir alınarak Güney Kıbrıs’ta bulunan Cikkko Manastırı’na götürülmüştür. Onların anlattıklarına göre kilisenin etrafında dozerlerle kazı yapıldığı ve orada bulunan Kıbrıs Türkü’nü katlederek oraya gömecekleri, Türk uçaklarının ihtar uçuşu yapmasıyla bu emellerinden vazgeçtikleri anlaşılmaktadır. Nitekim Dr. Fazıl Küçük de o gece gözüne hiç uyku girmeden sürekli yaşananları takip etti. Makarios’la Baf Kapısı Polis İstasyonunda görüştü. Fakat buna rağmen zaman kazanıp tekrar Türklere saldırı düzenleyip bizim insanlarımızı esir aldılar. Makarios 21 Aralıktan 25 Aralığa kadar Dr. Küçük’le hiçbir şekilde görüşmedi. Katliamlar devam etti ve insanlarımız evlerini terk etmek, Hamitköy’e göçmek zorunda kaldı. Ne zaman ki 25 Aralık’ta Türk uçakları ihtar uçuşu yaparak Lefkoşa’nın üzerinde alçaktan uçtu, Makarios Dr. Küçük’ü arayarak görüşmeyi kabul etti. Esir alınan insanlarımızda böylece kurtulmuş oldu2.” demektedir. Yaşanan süreç Kıbrıs