Hüseyn Abdul

Amanhor


Скачать книгу

Abdul-Hüseyn , İbrahimov-Kızlarlı

      Amanhor

      Kitabı Atayurdum Kızlar’a armağan ediyorum.

Yazar

      Yiğidin kendisi ölse de adı ölmüyor.

Kumuk Halk deyişi

      ÖNSÖZ

      Amanhor, bu gün yoğunlukla Kuzey Kafkasya’nın, Dağıstan bölgesinde yaşayan Kumuk Türklerinin konuştukları Türkçe’nin, Kumukça lehçesinde yazılan, modern anlamdaki ilk roman olarak kabul edilmektedir. Hatta Amanhor, bütün Dağıstan’da yazılan ilk roman olarak da kabul görmektedir

      Fikir ve estetik bakımından kendisinden önce yazılan Nuhay Batırmurzayevin anlatımlarından hayli öne çıktığı, anlatım gücünü ve estetiğini de hayli geliştirdiği görülüyor.

      Kumuk Edebiyatının, çok eski yıllarda yazıya alınmış şiirlere, anlatımlara ve diğer el yazması eserlere sahip olması, şüphesiz Kumukça’nın sınırlarını genişletmekte, tarihi değerini ortaya koymaktadır.

      Günümüz Türkiye Türkçesinin, Macarların-Kumanların ana dillerinin kökenlerinin araştırılmasında, eski dönemlerde konuşulan Türk dillerinin araştırılmasında, önemli bir kaynak olan Kumukça, çağdaş bir Türk lehçesi olarak varlığını sürdürmeyi başarabilmiştir.

      “Amanhor”, bir roman olarak, kendi ana fikri çerçevesinde incelendiğinde Kumuk edebiyatının, edebi gücü ve kaynaklarının çok öncelerden var olduğu, geleneksel yapısını bu gün bile korunduğu görülüyor.

      Kumukça üzerinde çalışan değerli bilim adamlarından, Prof. Zeki Velidi Togan, Ünlü Macar dil bilimci Prof. Dr. Gyula Nemeth, Prof. İstvan Mandoki Kongur ve Prof. Çetin Pekaçar’ın tespitlerinden anladığımız kadarıyla Kumukça, Kıpçak Türkçesini günümüze taşıyan en iyi Türk Lehçesidir.

      Halen, Venedik şehrindeki San Marco Kütüphanesinde bulunan ve 1303-1362 yılları arasında, Latin harfleri ile yazılan ilk Türkçe metin kabul edilen, Codex Cumanicus (Kuman kitabı)’nı, Kumukça anadili biri olarak, birkaç kelime takviyesi ile rahatlıkla anlamlandırdığımı belirtmek isterim.

      Romanın çevrisi sürecinde bilmediğim sözcüklerle karşılaştım. Sözlüklerde de bulamadığım bu kelimelerin, yüz yıldan fazla bir zaman önce Anadolu’ya göç etmiş bu halkın çocukları arasında hala, özellikle de hanımların dilindeki Kumukça’da yaşadıklarını mutlulukla fark ettim.

      Amanhor’un yazarı Zaynulabidin’in oğlu Abdul Hüseyin İbrahimov 1890 yılda Dağıstan’ın kuzeyinde yer alan Kızlarkala şehrinde doğmuştur. Abdul Hüseyin dedesinin, abisinin ve diğer aile fertlerinin kütüphanelerindeki kitapları 13-14 yaşından itibaren okumaya başlamış ve bu kitaplardan etkilenmiştir.

      Özellikle, Arap ve Fars klasiklerini okumak için duyduğu büyük istek, O’nu Osmanlı Türkçesi, Rus, Arap, Fars ve Kalmuk dillerini genç yaşta çok iyi derecede öğrenmeye itmiştir. Yazar, o dillerde yazılan çok önemli kitaplarla tanışmış ve dönemin halklarına ilişkin birçok haberi toplamış ve kayıt altına almıştır.

      Yazar bir konuşmasında: Akılda kalır sözüne inanmaktansa, basit de olsa alınan notlara inanmak daha doğru”, demiş ve Gerçekten de Abdul Hüseyin, yaşamında başından geçenleri, her duyduğunu, her gördüğünü, önemli gördüğü her şeyi not defterine kaydetmiştir.

      Abdul Hüseyin 1910 yılından itibaren, Kızlar şehrinde “Yaşav (Hayat)” adıyla açılan okulda, Türk dillerini öğretmek üzere öğretmenlik yapmaya başlamıştır. Açılan okulda Arap, Fars, Kumuk dillerine ilave olarak Rus dilinde de öğretim yapılıyor ve dünyanın yeni ilimlerinden dersler veriliyordu.

      1917 yılına geldiğimizde, Abdul Hüseyin’i, Sovyetler Birliğinin kurucu yapıları içerisinde işçilerin, çiftçilerin, sözcüsü olarak görüyoruz. Sovyet devriminin askeri Abdul-Hüseyin Kızlar bölgesi ve diğer bölgelerde Kumuk partizan komiserliği yapmış, 1957 yılında emekliye ayrılmıştır.

      Başlıca serleri; Amanhor – roman, Absiyahkentin tarihi, Tatar Han’ın vilayet tarihi, Şiir mecmua – Türkçe, Nasihat haberler: Kötü gelin ve iyi kaynana, İyi gelin ve kötü kaynana, Serdtse materi – Rusça, Zapisi komissara – Rusça olarak yayınlanmıştır.

      Ata yurdum Kızlar ve diğer şiirlerinin yer aldığı eserleri; Arap, Fars, Türkçe dillerinde yayınlanmıştır.

      Abdul Hüseyin’in Benim çocukluğum, Ananın yüreği ve Amanhor romanlarını ayrıca değerlendirmek gerekiyor.

      “Amanhor” Abdul Hüseyin İbrahimov’un 1915 yılında yazdığı önemli eserlerinden biridir. Yazılış tarzına bakıldığında bu esere, halk romanı denilebilir. Romanı yazmak için Abdul Hüseyin, halkın kültürünün sözlü kaynaklarından, efsaneler, şiirler, el yazması kitaplardan ve Evliya Çelebinin “Seyahat-Name” kitaplarından materyaller toplamıştır. Farsça, Türkçe, Rusça yazılan kitaplardan yararlanmıştır.

      Romanın kahramanı Amanhor, tarihi kayıtlara göre 17nci yüzyılda yaşamış, yaşadığı zamandaki Hanların zalimliklerini, halkın çektiği çileleri, çocuk yaşında hissetmiştir. Daha sonra da Tatar Han’ın Han sarayında memurluk yaptığı yıllarda, hâkimiyet sürdüren kişilerin halka yaptıklarını kendi gözleri ile görmüş, kendi yoldaşlarıyla birlikte zalimliğe karşı mücadeleyi başlatmıştır. Kızlar civarındaki fakir halkın beylere, hanlara karşı ayaklanmasında hareketin başını çekmiştir. Kendisi yalnız olarak Tatar Han’ın Han sarayına girip, onu öldürmüştür. Halk kahramanı, şair ve tarihçi olan Amanhor, beyler tarafından yakalanarak 1706 yılında asılarak idam edilmiştir.

      Amanhor ismi iki kelimeden oluşmaktadır. Aman; sağlam, selametle, emin, esen anlamlarımda, hor siyah anlamında kullanılmaktadır. Her iki kelime birlikte “esmer güzeli” anlamında kullanılmaktadır. Kafkasya’dan Hindistan’a kadar olan coğrafyada hem erkek hem kadınlar için ancak günümüzde daha çok hanımlar için kullanılan bir isimdir.

      Amanhor’un yazdığı şiirler, verdiği haberler el yazması kitaplarda saklanmıştır. Onun hakkında, o dönemde yaşayan âlim Mahammat Efendi, kitaplarında bu bilgilere yer veriyor. Bu gün bile Dağıstan’ın kuzeyindeki Terik boy Kumukları ve yerleşik Nogaylar gibi diğer halkların arasında da onunla ilgili sözlü anlatımlara, şiirlerine, yırçıların (halk ozanlarının) yırlarına (deyişlerine) rastlanmaktadır.

      Kızlar şehrinin güneyinde, Terek nehrinin eski yatağının olduğu yerde bir yükselti var, o yere şimdi de Aman-hor töbe (Amanhor tepe)” denilmekte ve Kızlar şehrinde yaşayan gençler Amanhor tepeye” gezeme, eğlenmeye gidiyorlar.

      Romanın asıl motifi, kötü yöneticilere karşı verilen mücadelede, Amanhor’un en önünde yer alması, fakir çocukların güçlü savaşçılar olabilmeleri ve gösterdikleri yiğitliklerdir.

      Eleştirilere baktığımızda kitabın, Dağıstan’da yoğun olarak incelendiğini ve her seviyede öğretildiğini anlıyoruz.

      Yazarın, romanın başlangıç bölümünde kendi topladığı materyalleri ve tarihi ögeleri ön plana çıkararak, dönemin ahvalinin anlaşılması için bir çaba içerisinde olduğu görülüyor. Ortalara doğru yazar, romanı bu türlü anlatılardan kurtarmaya çalışsa da tarih anlatımların devam ettiğine rastlıyoruz.

      Sonraki bölümlerde ise romanın manasını güçlendirmek için ana temaya odaklandığı görülmektedir. Asırlardır verilen değerli ve büyük mücadelelerin, üretilen fikirlerin, halkın fakir kitlelerinin yüreklerinde hiç sönmeyen dostluk ve zalime karşı mücadelelerde birlik, halkın refahı için çalışma, iyi insan olma, dürüst ve temiz duygular ve sevgi, romanın bütününde korunuyor.

      Yazar devrin gerçekliklerinden sapmamıştır. Amanhor’un dışındaki diğer kişilere ilişkin tasvir ve tanımlamalar ustaca başarmıştır. Romanın her kahramanı, eski dünyanın zalimlerine karşı kendince başkaldıran yiğitler oluyorlar.

      Amanhorun, günümüze kadar söylene gelen derin manalı şiirleri, nasihatleri, halktan verdiği haberleri korunmuş ve kolay okunan bir roman olarak ortaya konulmuştur.

      Bu çevri için açıklanması gereken bir husus da bu romanda da geçen ve Dağıstan da Sultan Mahmut isminin çok yaygın oluşudur. Tarihi kişiliklerin anlaşılması konusunda karışıklığa neden