Mihail Sinelnikov

Geçitten Sonra


Скачать книгу

tercümeler etmeye başlayacaktır.

      Doğu-İslam dini ve Hinduizm, Budizm gibi düşünceler şairin hayalini kanatlandırmış ve onu uzak seferlere seslemiştir. Himalaya, Tibet, Bengal körfezi, Çin, Moğol çölleri, Kore, Siri-Lanka, İsrail, Kafkas, Türkiye, İran ve Arap ülkeleri onun seyahat güzergâhı olmuştur. Elbette M. Sinelnikov Avrupa ülkelerine de seyahat etmiş ve bu seyahatin izleri de şiirlerinde yer almıştır. Ama onun için Doğudan aldığı izlenim bir başkadır. Bunu tercüme ettiği şairlerin metinlerinde de görmek mümkündür. Bu seferlerin zengin birikim ve teessüratı ona Uzak Doğu ve Kuzey Kafkas şairlerini, Fars klasiklerini, Türk dilli şairlerin eserlerini büyük bir başarı ile Rus diline çevirmesini sağlayacaktır. Bunların arasında Karaçay ve Çerkezlerin Nart Destanı’nın seçkin bir yeri vardır. Tercüme ettiği şairlerin sadece adları bile çekilen zahmetin mikyasını görmek bakımından çok önemlidir: Aleksandr Çavçavadze, İlya Çavçavadze, Akakî Sereteli, Qalaktion Tabidze, Rudakî, Ömer Hayyam, Yunus Emre, Celâlledin Rumî, Sâdî, Hafız, Enverî, Attar, Camî, Muhammed İkbal, Lâhutî, Şamkarimşira, Kaysın Kuliyev, Abdulla Tukay, Ali Akbaş, Togtogul, Suyunbay Eraliyev ve diğerleri. Amma M. Sinelnikov’a şöhret getiren hiç kuşkusuz en mükemmel tercümesi XII asrın büyük Azerbaycan şairi Hakanî’nin geniş hacimli divanıdır. M. Sinelnikov’un Azerbaycan şiirine hayranlığı örnek aldığımız şu şiirinden de anlaşılacaktır:

      Çok katmanlı bir sözün uzak derinliğinde

      Kapalı manaların en can alan yerinde.

      Ve hayat akışında düzenleri yıkarak,

      Mana ardınca mana, katmanlardan çıkarak

      Sonra zaman içinde sese dönüşür fikir

      Hantal ayrılıkları egale eder bir bir

      Bu müzik eşliğinde sonsuz dünya nizamı

      Fuzuli ve Nizami!

      Fuzuli ve Nizami!

      M.Sinelnikov Hakanî Dîvanı’nın yanı sıra Azerbaycan edebiyatından M. Şefî, H. Cavid, R. Rza, B. Vahabzade ve bir sıra başka şairimizin de eserlerini Rus diline çevirmiştir. Bu hizmetlerine göre de ona Nesimi, Necef Necefov ve Mikayıl Müşfik mükafatları verilmiştir. Bu tercümelerden bir çoğu 2011. Yılında Moskova’da yayımlanan “Doğu Şiiri” tercümeler kitabında yer almıştır.

      Mihail Sinelnikov’la dostluğumuzun nerdeyse kırk yıldan uzun bir tarihi var. Bu yazı onun hakkında olsa da, öyle bilirim, sonradan dostluğa çevrilecek ilk görüşümüzle ilgili daha 2007 yılında Drujba narodov (Halkların Dostluğu) dergisinde yayımlanan bir dizi şiirlerime yazdığı sunumda aşağıdaki satırları burada hatırlatmak yersiz olmaz sanırım:

      “1975 yılında geçici olarak “Drujba narodov”(“Halklar Dostluğu”)dergisinde şiir şubesinin müdürü görevinde çalışıyordum. Beni esas işimden ayıran bu görev asla gönlümce değildi… Artık tercüme işi ile meşgul olmağa zamanım da kalmamıştı, bak böyle bir dönem de “Sovyet yazarı” neşriyatının editörü German Valikov’la azemetli, siyah bıyıklı, siyah saçlı bir güneyli çalışma odama geldi. Bana bu tanımadığım güneylinin yayıma hazırlanan kitabının tercümesini önerdiler. O dönemde tercüme işim fazlasıyla çoktu. Hem de Azerbaycan dünyasından uzaktım, çağdaş Azerbaycan şiiri hakkında bilgim yeterince değildi. Açığı sadece nezaket adına “Metinleri görmem gerek”, cevabını verdim. Başka ne cevap vere bilirdim ki?! Ve bu cevabımdan sonra Valikov’un kederlendiğini, Azerbaycan’dan olan ziyaretçinin ise yüzünün sertleşip gerildiğini hissettim. Ama evde kitabı bir iki saat okuduktan sonra anladım ki, çok güçlü ve kendine özgü edebi hadise ile karşı karşıyayım. Memmed İsmail’le dostluğum böyle başladı ve şiirleri aracılığı ile onun vatanını yakından tanıdım. Geothe’nin böyle bir meşhur sözü var: “Şairi yakından tanımak için önce onun vatanını görmek lazım.”diyor. Ama iş öyle getirdi ki, ben Memmed İsmail’in şiirleriyle, vatanından önce tanış oldum. Ve artık uzaktan gel gel diyen, güzel Azerbaycan’ı hafızamda büyük Azerbaycan şairi Memmed İsmail’in bu veya diğer mısralarını tutarak tanımağa başladım. Memmed’i talih adamı olrak tanıyorum, ve sanki onu bana talihin kendisi göndermiş…”

      Bu uzun alıntının sonuncu cümlesi benim içim çok önemlidir, o cümleyi burada kendi adıma yürekten tekrarlayabilirim: Sanki Mihail’i bana talihin kendisi göndermiş! (Aradan geçip giden kırk yıldan uzun bir sürenin olup biten hadiselerinin sınavları arkasından bu cümleyi tekrarlama hakkımın olduğunu sanıyorum..)

      Sonraları Mihail defalarca Azerbaycan’a gelip gidecek ve bir dizi şiir de ithaf edecekti:

      Dağların boğazında devasa kahkahalar

      Sis içindedir her yan

      Ruhunda bir kocaman davul gümbürtüsü var,

      Azerbaycan!

      Şeffaf su akışında bir çakıl taşısın sen,

      Ya da muhteşem meşe.

      Düğün yap sevenlere yine canı gönülden

      Bakır borularınla durup yüzü güneşe.

      Yahut “Alevler Ülkesi şiirinde denildiği gibi:

      Orada, tepsilerde alev servis edilir,

      Taçlandırır meclisi eve gelen ışını.

      Sıcak huylu insanlar görüp hissedebilir

      Gaz yağının öfkeli altın kâlp atışını.

      Arasan her diyarın kendi geleneği var,

      Erkekler kötü gözle görülmüyorsa eğer

      Kah samimi ve kah da parlak, koyu ışıklar

      Akşamdan sabaha dek coşan meclisi süsler.

      …Yanan güçlü hayatta bir ateş çemberi var

      Güzellik mi diyorsun sonunda bu güzellik

      Bazen zarif utangaç, ve bazen acımasız

      Odlu çiçekler gibi etrafa ışık saçar.

      VE O GÜN…

      Güz sabahının alacakaranlığında telefonuma gelen mesaj ruhumu kanatlandırdı. İki hafta önce, Rusya’nın ünlü Literaturnaya Gazeta’da (Edebiyat Gazetesinde) kıymetli İslâm Araştırmacısı Bunin Ödülü’nü kazanmak için yarışan adaylar arasında onun adını gördüğümde sevinmiş, hatta dualar da etmiştim. Çünkü dostum bu mükafatı almak için Rusya’nın çok yetenekli yazar ve mütercimleri ile yarışmalı idi. Ama ben bu yarışta onun galip gelmesini istiyordum. Zîra ona verilecek mükafat nerdeyse, Azerbaycan edebiyatına verilecek mükafat olacaktı. Kendisine telefon etmek istemiştim ama düşer mi, düşmez mi diye ertelemiştim. Sanki içimden geçenleri göze görünmez ilham perisi işitmişti. Böyle olmasaydı, arzum gerçekleşmez ve sabahın alacakaranlığında telefonumun demir zili güzel haberler getirmezdi: “Azizim Memmed bu gün Hakanî “Divanı”’nın çevrisiyle Bunin ödülüne layik görüldüm. Nasılsın? Seni bağrıma basıyorum. Mihail.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно