Анонимный автор

Süyinbay Aronulı


Скачать книгу

olanların belirtisi,

      Az şeye kanaat etmezler.

      Soylu doğan ırkların,

      Örnek olacak gelenekleri var.

      İyi ile kötünün

      Hududunu iyi bilesin

      Yer ile gök arası farkı var.

      İyi adamlar, dikkatle dinleyin,

      Sohbetimizin devamı var.

      Dünya, eski bir saray,

      Yolcu olan insanlar,

      Güzelliğine onun bakarlar.

      Yine dünyanın eski tarihi:

      Göçerek giden kervanlar,

      Nice kervanı uğurladılar.

      Hayatının yıldızı parlar,

      Sevinme, görüp de yeni ayı.

      Kötü adamların belirtisi,

      Alıp veriştirdiklerini

      Dışarıda bulunarak sayarlar.

      İyi ise arkadaşların,

      Yüzüne bakarlar.

      Dünyayı karıştırıp bitirdiysen de,

      Kötü sözü olmaz.

      Kötü arkadaşların belirtisi,

      Gri balıkçıl gibi boynu uzatarak,

      Burunları büyütürler.

      Kötüler ise sözden anlamazlar.

      Konuya vakıf olanlar,

      Üretici iş yaparlar.

      Eğitimli olanlar öğretseler,

      Cahillerin kalpleri dolar.

      Tembel at adım atmazsa,

      Yorulmaz mı yerinde tepinerek.

      Yarışa hazır olan atın,

      Ağzında köpürür dökülerek.

      HÜRRİYET KUŞU

      Eskimiş olan kasabam,

      Eskitti hayat serüvenini,

      Kaldırın hiç bıkmadan,

      Elemlerin nicelerini!

      Hürriyet kuşu yakalatmadı

      Arkasını okşatmadan.

      Günü ise gün değil,

      Sözü ise söz değil,

      Fakir ile fukaranın!

      Zenginler aheste yürürler,

      Gamın yerler karnının,

      Kokan’a elini sattılar,

      Bi’lerse, elden attılar.

      Starşın, pisar, auılnay,

      Rüşvet denizine daldılar.

      Ödemezlerse vergiyi,

      Kemiğini kırdılar.

      Kiyıkbay denen auılnay,

      Kokan’la herşey çaldılar.

      Kokan’ın bir cansız aleti gibi,

      Eli kendilerinden soğuttular,

      Elini satan vefasız

      Dolan mesane gibi.

      Kalmaz böyleler cezasız,

      Saldıran divane gibi.

      Aladağların Akdoğanı

      Prof.Dr. Darhan KIDIRALİ

      Uluslararası Türk Akademisi Başkanı

      Bu sene kuruluşunun 550. Yıldönümünü kutladığımız Kazak Hanlığının en belirgin anları hakkında söz edildiğinde tarihin beyaz sayfalarından da bahsetmek gerekir. Bu açıdan tarih boyunca nice zorlukları, kanlı anları yaşayan Kazak halkının maruz kaldığı en şiddetli zaman 19. yüzyıldan itibaren başladığı malumdur. Orta cüzden Veli Han 1819 yılında vefat ettikten sonra Rus Çarı 1.Aleksandr’ın fermanıyla 1822 yılında onaylanan “Sibirya Kırgızları (Kazakları) Hakkında Yasa” yürürlüğe girerek hanlık hükümetini resmiyette yok etmiştir. Böylece at üzerinde hayat geçiren, atların gidebildiği topraklara sahip çıkan bahadır dedelerimiz devletten ayrılarak sömürgeciliğin pençesine düşmüşlerdir. Küçük cüzden İsatay ayaklanıp Mahambet destek vererek milleti yeniden ayağa kaldırmış olsalar da, 1838 yılında yine nice eziyetlere maruz kaldı. Yedisu topraklarında çadırını kurarak milleti yeniden birleştirmeyi amaçlayan Kenesarı Han 1847 yılında şehit düştükten sonra binlerce yıl durmadan devam edegelen devletçilik geleneği kesildi, halk tarihinde daha önce yaşanmamış korkunç kabuslar yaşanmaya başladı.

      Toplumsal sistemlerin yer yer değişime uğrayarak nice tartışmalarıyla kavgalara sebebiyet verdiği çok zor bir dönemde yaşayan mümtaz şahsiyetler, karmakarışık devirlerin omuzlarına yüklediği o ağır yükü büyük bir sorumlulukla taşıdılar.

      Zamanı aşan ve zamanla eskimeyen büyük zatlar olduğu malum. Kaymaoluşum değişiklikler sürecinde milli ruh ve iradeyi muhafaza ederek hakikatin tercümanı olan bu şahsiyetler kesilen ümitleri yeniden ihya ederek sönen ocakları yeniden yakma niteliğine sahiptirler. Bu açıdan söz sanatıyla ilgilenen serdarlar, yüce kudretin özel donanımlı olgusu ve göstergesi hükmündedirler. İşte yazımıza konu teşkil olan Süyinbay Aronulı’yı milletin sesi ve soluğu olarak görmekteyiz.

      Bir taraftan Alaş Elini zulmüyle sarıp sarmalayan Çarlık sistemi, bu sistemin gelişmesine katkıda bulunan makamsevdalı valiler ile bolıslar, töreler ile muhtarlar ve diğer taraftan milleti sıkıştıran Kokan Hanlığının datka ve temsilcilerinin zulüm ile adaletsizliği ozanın şiirlerinde yer aldı ve eleştirildi. Bununla birlikte o, milleti sarsan her türlü saldırılara karşı mücadele vermeye davet ederek adeta davul gibi uyaran ses oldu, özellikle, Suranşı ile Saurık bahadırlarla birlikte at üzerinde mücadelesini veren bir ozan idi.

      Ondan dolayıdır ki, o:

      “Ey, Suranşı, Saurık,

      Kokan’ın cenahı çoktu,

      Yedisu’da yerleşen.

      Güzelliği tarumar edip,

      Namusuna el uzattı!”

      diye uranını, ilanını haykırarak askerlere Karasay Batır’ı örnek olarak gösterdi:

      “İşte o Karasay dedemiz ki,

      Meşeden mızrak elde ederdi.

      Kırk bin düşman hücum etse de,

      Cesurca mücadele verirdi!”

      Süyinbay Aronulı’nın bu enfes sözleri ile coşkulu nakaratı aynı dönemde yaşayan Mahambet, Şerniyaz gibi şairlerle aynı ses ve soluğa sahip olduğundan dolayı, onların şiirlerinde işledikleri cesaret ruhuyla aynı çizgide zikrettiğini görmek mümkündür.

      “Han değilsin, çöplüksün,

      Milletin malını yiyerek,

      Elbisene zar zor sığmışsın…

      Yoktur kıymetin halk önünde,

      Akan su gibi sığ kalmışsın!”

      Süyinbay’ın Tezek Töre’ye, Mahambet’in Jangir Han’a, Şerniyaz’ın Baymağambet Sultan’a karşı söyledikleri şiirsel uyarı sözleri birbirinden pek farklı değillerdi; ki, bu, sıkıntılı dönemin ayan beyan göstergesiydi. Söz konusu olan üç şair, yıkılan Kazak devletinin yerine Ruslara tabi olan maşa hanların, çaresiz idarecilerin, satılan sultanların