lu, Cıldız Alimova , Rahat Askarova , Bilge K. Selçuk , Döölötbek Eşkenov
Kırgızca-Türkçe Deyimler Sözlüğü
SÖZLÜK HAKKINDA
Sözlükler dillerin hazine sandıklarıdır. Deyimler sözlükleri bu sandıkların içinde en kıymetli hazineyi barındıranlarıdır. Tek tek kelimeleri canlı insanlara benzetirsek, deyimleri birden çok insanın bir araya gelerek sosyalleştiği, daha derin ve anlamlı birlikleri oluşturduğu yapılar olarak kabul edebiliriz. Bu yüzden deyimler, dilin en önemli yapıları arasındaki kalıp ifadelerden biri olarak düşünülebilir.
Elinizdeki deyimler sözlüğünün temelini büyük oranda daha önce iki cilt olarak hazırladığımız ve Manas Üniversitesi tarafından basılan büyük Kırgızca-Türkçe Sözlük oluşturmaktadır. Kırgızca-Türkçe Sözlükte bulunmayan deyimler çeşitli zamanlarda çıkarılan Kırgızca Deyimler sözlüklerinden derlenmiştir ki bu eserlerin listesi sözlüğün sonunda verilmektedir.
Deyimler ,“genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, kendine özgü bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbeği, tabir” şeklinde açıklanır. Biz de eserde bu tanıma uygun yapıları verdik. Böylece sekiz bin beş yüzün üzerinde deyim içeren elinizdeki eser ortaya çıkmış oldu.
Eserde önce kalıp yapının Latin alfabesine göre dizilmiş şekli, parantez içerisinde aynı yapının Kiril alfabesiyle yazılışı verildi. İki dilli deyim sözlüklerinin çoğundan farklı olarak deyimin kelime kelime aktarımını da verdik. Daha sonra Türkiye Türkçesindeki karşılığını veya açıklamasını yazdık. Varsa içinde geçtiği örnek cümleyi yatık yazı ve Latin alfabesiyle, bu cümlenin Türkiye Türkçesine aktarmasını parantez içerisinde gösterdik. Yatık yazı şeklinde verdiğimiz cümleden sonraki kısaltma cümleyi örnek aldığımız yazarı göstermektedir ve bu yazarların listesi eserin sonunda bulunmaktadır.
Arkadaşlarımızla birlikte uzun yılların emeğine dayanan bu çalışmanın gün yüzü görmesinden mutluyuz. Eserin yayımlanmasında emeği geçen sevgili İbrahim Sağlam kardeşimize ve Avrasya Yazarlar Birliği başkanımız Yakup Ömeroğlu’na teşekkür ederiz.
A
a dedirbey (А ДЕДИРБЕЙ) [a dedirmeden] Hiç konuşturmadan, laf ettirmeden, ağzını açtırmadan: “A dedirbey abañız / Kötörüp cerge salıptır.” -SO. (Ağzını açtırmadan amcanız / Kaldırıp yere vurmuş.)
a deerge alı kalba- (А ДЭЭРГЕ АЛЫ КАЛБА-) [a demeye gücü kalmamak] bk. a deerge alı kelbe-.
a deerge alı kelbe- (А ДЭЭРГЕ АЛЫ КЕЛБЕ-) [a demeye gücü gelmemek] 1. Çok yorulmak, konuşacak hâli kalmamak, dermanı kesilmek. “А dееrgе аlı kаlgаn cоk / Аzır ölsö аrmаn köp.” -ET2. (Konuşacak hâli yok / Şimdi ölse içinde ukdesi çok.) 2. Gülmekten ya da ağlamaktan katılarak anlatamamak.
a degende (А ДЕГЕНДЕ) [a deyince] Öncelikle, ilk olarak, her şeyden önce: “Cееnаlının а dеgеndе оygоnup, ооdаrılа bаştаgаnın tuyup…” -ЕB. (Öncelikle Ceenalı’nın uyandığını ve yatakta döndüğünü duyup…)
a dep (А ДЕП) [a deyip] İlk sırada, ilk önce: “А dеp ızаsınаn uñuldаp ıylаdı.” -АTC. (Önce gururuna dokunduğundan boğuk boğuk ağladı.)
a dese, b deyt (А ДЕСЕ, Б ДЕЙТ) [a dese b der] “Ben ne diyorum o ne anlıyor” anlamında anlayışı kıt, söyleneni yanlış anlayan.
a düynö (А ДҮЙНӨ) [o dünya] Öbür dünya: “Аcаl cеtsе ölörmün, a düynö cüzün körörmün.” –SK1. (Ecel gelse ölürüm, öbür dünya yüzünü görürüm.)
aa de- (АА ДЕ-) [aa demek] Hiçbir şey yapmadan oturmak.
aalamdan artık (ААЛАМДАН АРТЫК) [âlemden artık] Çok iyi, dünyada dengi olmayan, dünyada eşi benzeri olmayan: “Tеlеgеyi tеñ еkеn / Tеñir urgаn bul burut / Aаlаmdаn аrtık еr еkеn.” -SK1. (Her şeyi dört dörtlükmüş / Tanrı’nın kahrettiği bu Kırgız / Dengi olmayan er imiş.)
aalamdan aşkan (ААЛАМДАН АШКАН) [âlemden aşan] bk. aalamdan artık aalamdı buy kıl- (ААЛАМДЫ БУЙ КЫЛ-) [âlemde kargaşa çıkarmak] Kargaşa çıkarmak, dünyayı altüst etmek: “Amаn bоlsо körörsüñ / Aаlаmdı buy kılаt.” -SK1. (Sağ olursa görürsün / Dünyayı altüst eder.)
aalamdı buz- (ААЛАМДЫ БУЗ-) [âlemi bozmak] Kargaşa çıkarmak, ortalığı alt üst etmek: “Nayzakеrdеn mıktuu bar / Aalamdı buzar ıktuu bar.” -SK1. (Mızrakçıların en iyisi var / Kargaşa çıkaracak ustası var.)
aarının uyuguna katıl- (ААРЫНЫН УЮГУНА КАТЫЛ-) [arının inine katılmak] bk. aarının uyuguna tiy-.
aarının uyuguna tiy- (ААРЫНЫН УЮГУНА ТИЙ-) [arının inine değmek] Arının yuvasına çöp dürtmek (çomak sokmak), tehlikeli kişiyi kışkırtmak, birini kızdırmak.
aarının uyugunday (ААРЫНЫН УЮГУНДАЙ) [arı ini gibi] 1. Arı kovanı gibi, vızıltılı: “Efirden aarının uyugunday basıñkı ün uguldu.” -ÇA1. (Radyodan arı kovanı gibi uğultu duyuldu.) 2. Düzensiz, karışık: “Kımguut aarının uyugunday el agılat.” -İE. (Halk uğuldayarak düzensiz hareket ediyor.)
abıger çek- (АБЫГЕР ЧЕК-) [azap çekmek] Azap çekmek, zorluk çekmek, üzülmek: “Cuttun azabınan el katuu ele abıger çekti.” -CT. (Kıtlık yüzünden halk çok azap çekti.)
abiyiri aştay tögül- (АБИЙИРИ АШТАЙ ТӨГҮЛ-) [namusu aş gibi dökülmek] bk. abiyiri tögül-.
abiyiri ayranday tögül- (АБИЙИРИ АЙРАНДАЙ ТӨГҮЛ-) [namusu ayran gibi dökülmek] bk. abiyiri tögül-.
abiyiri cabıl- (АБИЙИРИ ЖАБЫЛ-) [ayıbı örtülmek] Ayıbı ortaya çıkmamak, namussuzluğu örtbas edilmek: “Agaların körgöndö / Elemandın Er Töştük / Toguzu aman tabılıp / Abiyiri mintip cabılıp.” -ET2. (Ağabeylerini görünce / Eleman’ın Er Töştük / Dokuz ağabeyi sağ bulunmuş / Ayıbı böylece örtülmüş.)
abiyiri küldöy tögül- (АБИЙИРИ КҮЛДӨЙ ТӨГҮЛ-) [namusu kül gibi dökülmek] bk. abiyiri tögül-.
abiyiri tögül- (АБИЙИРИ ТӨГҮЛ-) [namusu dökülmek] Rezil olmak, maskara olmak, ayıbı ortaya çıkmak: “Mından alar abiyiri tögülgöndön başka utaarı ne?” -KS1. (Bundan, onların rezil olmalarından başka kazancı ne?)
abiyirin cap- (АБИЙИРИН ЖАП-) [ayıbını örtmek] Ayıbını örtmek.
abiyirin sat- (АБИЙИРИН САТ-) [namusunu satmak] Namusunu, şerefini, haysiyetini satmak: “Egerde al öz ömürünün gana amandıgın tandap alsa – abiyirin satkanga barabar.” -ÇA1. (Eğer o, sadece kendi canını kurtarmayı seçerse şerefini satmış gibi olur.)
absi ce- (АБСИ ЖЕ-) [nefsini yemek] Pişman olmak, pişmanlık duymak: “Akmaktık kılgan ekenbiz dep kan ubazir eköösü absi cedi.” -EA. (Ahmaklık etmişiz diye han ve veziri pişman oldular.)
a-bu de- (А-БУ ДЕ-) [şu bu demek] 1. Hatır için konuşma yapabilmek, hâlini anlatıp bir şeyler söylemek. 2. Yapma etme demek, yaptırmamak, sakinleştirmek için bir şeyler söylemek: “Koşunalar menen cakındardın a-bu degenine karabay, üy tiriçiligin büt öz moynuna aldı.” -KB. (Komşuları ve yakınlarının “Yapma, etme!” demelerine aldırmadan evin bütün yükünü omuzlarına aldı.)
a-bu degençe (А-БУ ДЕГЕНЧЕ) [şu bu diyene kadar] Hızlıca, çabucak, şöyle böyle deyinceye kadar, sağa sola bakıncaya kadar, göz açıp kapayıncaya kadar: “Biz a-bu dеgеnçе bоlbоy zılday bоlgоn kaptı cоnuna silkiy kötörüp еñkеygеn Daniyar, kampanı közdöy bastı.”