Ion Deaconescu

Anıların Uykusu


Скачать книгу

Ion Deaconnescu

      Anıların Uykusu

      SONBAHAR MEYVELERİNDE VE MUTLU ÇİNGENE ŞARKILARI

      Mihai Eminescu Uluslararası Edebiyat Akademisi Başkanı Ion Deaconescu Romanya’nın önde gelen şair ve bilim adamlarından biridir. Adı dünya edebi çevrelerinde yeterince tanınan Ion Deaconescu ile 2015 yılında Romanya’nın Craiova kentinde dünya şiir festivalinde tanıştık. Ion Deaconescu’nun dünya edebiyatına hizmeti büyüktür. Düzenlediği şiir festivallerinde dünyanın çeşitli yerlerinden gelen sanatçılar birbirleriyle yakından tanışma fırsatı kazanıyorlar. Bu tanışma da daha sonra güçlü dostluk ilişkilerine, edebi coğrafyaların genişlemesine vesile oluyor. Ion Deaconescu hakkında yazarken daha önce de çeşitli nedenlerle dile getirdiğim fikri bir kez daha tekrarlamak istiyorum: Bir adam az değil, milyon adam çok değil. Ion Deaconescu’nun yaptıklarını tek tek yazacak olsam, herhalde uzun bir yazı ortaya çıkar. Yalnızca şunu belirteyim ki, onun Dünya edebiyatının tanıtımına olan katkıları kıyaslanamaz bir düzeydedir.

      Ion Deaconescu 1947’de Romanya’nın Tırqu-Loqreşti bölgesinde dünyaya geldi. Lisans eğitimini Bükreş Üniversitesi Filoloji bölümünde aldı. Doktora tezini de aynı üniversitede savundu. Uzun yıllar Crayevo Üniversitesinde öğretim üyesi olarak görev yaptı. Roman edebiyatı ve kültürünün çeşitli sorunlarına dair yazıları birçok ülkede yayımlanmıştır. Ayrıca şair M. Emunescu’nun yaratıcılığına adanmış çok sayıda çalışmaları da vardır. Ion Deaconescu’nun birçok dilde şiir kitapları, romanları, bilimsel makaleleri yayımlanmıştır. Bunlardan şu eserlerini örnek verebiliriz: “Ruhun Fotoğrafını Çekme Cihazı” (1981), “Anın Kısırlığı” (1986), “Ses Maskesi” (1987), “Gramer Davası” (1991), “Dinamik Sıfır” (1995), “Şafak Titreşimi” (1995) “Sahra Bahçesi” (1997), “Karanlık Yarası” (1998), “Üzüntü Bayramı” (2001), “Boş Yankı” (2002), “Işığın Kanatları” (2009), “Lanetlenmiş Şair” (2011), “Gelecek Gözyaşı” 2013, “Şans” (2013), “Tapecaria De Areia” (2013), “Hikâye Devam Ediyor” 2014, “Günümüzün Evrensel Şiirinin Antolojisi” (2014), “Yerleşik Pencereler” (2015), “Dülerler Ormanında” (2015), “Şairin Laneti” (2016), “Gjahu i Dasfurise” 2016, “Belgrad Çevresi” (2016), “Suton Godisnjeg Doba” (Mevsim Alacakaranlık) (2016).

      Uzun yıllardır kurucuları arasında Nobel ödüllü Soyinka ve Ceslav Miloş gibi dünyaca ünlü sanatkârların bulunduğu ve Avrupa bilim ve kültürünün saygın adamlarını bir araya getiren Mihai Eminescu Uluslararası Edebiyat Akademisinin başkanıdır.

      İon Deaconescu’nun yaratıcılığı hakkında Ejen Qiyvik, Refael Alberti gibi dünyanın birçok önde gelen söz adamları önemli fikirler söylemişlerdir. Fransız edebiyatının klasiği Ejen Qiyvik’in diliyle söylersek “Onun eserleri, ruhun yokluğuna, yalnızlık ve hassasiyetin tükenmez kuyusuna dalış gibidir.”

      Emperyalist güçlerin hâkim olduğu dünyamızda gruplar arasındaki zıtlıkların bu denli ortaya çıktığı bir dönemde “Vatanım” şiirinde dile getirilen fikirlerin etkili gücü açıkça görülmektedir:

      O ülkede ki, biz fakir doğduk.

      Sokaklarda çığlık atan çocukların sayısı daha az,

      Çünkü ebeveynleri ceplerindeki bozuk paraları saymakla

      Ve geçmiş yılların güzel hatıralarını anmakla meşgul.

      Vatanım benim;

      Artık bana,

      Sana değil

      Onlara-

      Onu istedikleri birine satanlara ait.

      Ion’un şiirlerinde hayalle gerçekliğin kaynaştırıldığı görüntüler her ırsatta karşımıza çıkar:

      Sevinç belirtisinde

      senin etrafında uçuyorlardı bulutlar.

      Seni kaybetmemek için

      uyanmaktan korkuyorum…

      Rüya gelin

      Ve kar…

      Bu mısralarda sözün gerçek anlamında “Anıların uykusuna yolculuk” var: Âşık kör adamın gözü gibi kaç sır saklıyor beyaz kağıt? Bu sır dünyadan büyük.

      Ömür geçip gider, birçok fırsatları da kendisi ile birlikte götürür. Nasıl geri dönmeli ve unutup gittiğin çocukluğunun vatanı olan fırınından duman çıkan ebeveyn evine nasıl heykeltıraş olmalı?:

      Çok yıllar sonra

      Kelimelerden, gözyaşlarından ve çiyden

      Duvarlar ve kaleler inşa etmek için

      Şimdi diliyorum

      Fırınından duman çıkan

      Ebeveyn evine

      Heykeltıraş olmayı…

      Ayna dünya edebiyatında şairlerin sık sık şiire yansıttıkları nesnelerin başında gelir. Her aynaya baktığımızda Necip Fazıl’ın şu mısraları içimizden az geçmemiştir: “Aynalar söyleyin bana ben kimim”. Ama “Bakma adice tahtadır aynanın arka tarafı” mısraları da aklımıza düşmüştür mutlaka. Ayna kendisinin anlamını biliyor mu, bu ayrı bir sorudur. Galiba her şairin kendi ayna tutkusu var. Ion’un gönül aynasında ise farklı bir görüntü bulunuyor:

      Aynaya bakıyorum.

      Onu görmek isterim,

      Bende saklı çocuğu.

      Sadece ciddi bir yüz görüyorum.

      Yardım çağrısı,

      Esir gözyaşı…

      Şair “Altın Tekerlek” şiirinde daha farklı bir anlamdan hayalle gerçekliğin kesiştiği bir noktaya çeker fikrimizi:

      Sanki görmek istiyormuş gibi

      İlkbaharı

      Pencerenin önünde duran

      Alnı cama yapışmış

      Dünyaya bakan

      Babamı hayal ettim.

      Hiçbir nehir, çıktığı kaynağa geri dönmek istemez. Onun yolu ileriye, yalnız ileriyedir. Sanat adamının özellikle çocukluğu köylerde, kasabalarda geçmiş sonraları büyük şehirlere, dünyaya açılmış yaratıcı insanların kaderi bu olsa gerek. Dahası onların elinden yalnız “Alıcısı Olmayan Mektuplar” yazmak gelir:

      Yağmur yağıyor, rüzgâr esiyor, soğuk…

      Görünmeyen korkunun kederli sayfasında

      Kelimeler titremeye başladı.

      Bir mektup yazmak istiyorum

      Evde, annem, babam,

      Ama bu yaz bitti

      Ve benim yazacak iki üç cümlem bile yok.

      Onlar ise hala kapıda bekliyorlar,

      …Yağmur yağıyor, rüzgâr esiyor, soğuk.

      Harfler beyaz sayfaya düşer.

      Sonbaharda dut yaprakları gibidir,

      Alıcısı olmayan mektup.

      Böyle mektupların adresi ise bir değil, beş değil. Bu mektuplar; geçip giden tren penceresinden aniden görebildiğin bir hanıma, yapayalnız kalan bir ağaca ya da “Meleklerin Ve Yerin Ötesine” gönderilebilir:

      Madam, sana kalbimi gönderdim

      Rüzgârın götürdüğü bir yaprakta,

      Meleklerin ve yerin ötesinde.

      Lütfen, ona asla ihanet etme.

      Ödünç almaya da uğraşma

      Gizli veya başlangıç sözler.

      Güzün ve sisin ötesinde

      En zor zamanlarında ara beni,

      Oku bırakmanı bekliyorum

      Göğsümde kalan boşlukta.

      Ion Deaconescu’nun şiirlerinde sözün yeri dar, fikrin yeri