Maksütov
Türkistan’da Büyük İsyan 1916
ÖN SÖZ
Bu kitapta, 1916 yılında Kırgız halkının tarihinde kara bir sayfa olarak bilinen, binlerce hatta yüz binlerce insanın hayatına mâl olan, ‘kanlı isyan’dan, ‘kızıl kırgın’dan söz edilmektedir. İnsanoğlunun asla tahammül edemeyeceği kadar cehennem azabı gibi ıstırap veren olaylarla ilgili olan arşiv kaynaklarındaki bilgiler yer almaktadır.
Bu kitap; yetişmekte olan genç nesilleri nice asırlardan beri atalarımızdan miras kalan kıymetli Aladağlar’ı, muhteşem Isıkgöl’ü göz bebeği gibi korumaya, vatanımızı sevmeye, halkımızı desteklemeye, birlik ve beraberliğe davet etmektedir.
ÇEVİRMENLERDEN
Araştırmacı Baktıbek Maksütov’un “Uluu Kötörülüş; Büyük İsyan” adlı eseri 2013 yılında tarafımızdan Kırgızca ve Rusça’dan Türkiye Türkçesine aktarılarak Bişkek’te (ISBN 978-9967-13-933-6 )yayımlanmıştı. Eser, yazarı tarafından Ürkün hadisesinin 100. yılına ithafen “Uluu Ürkün 1916” adıyla bazı eklemeler yapılarak 2016 yılında yeniden düzenlenerek (ISBN: 978-9967-38-325-8) bastırılmıştır. Kaynak eserdeki değişiklikler ve eklemeler nedeniyle “Uluu Ürkün 1916” “Büyük İsyan/ Büyük Kaçış 1916”adıyla yeniden Türkçeye aktarılmıştır. Ayrıca eserdeki dipnotların ve kaynakçanın çevirisi yapılmamış olup yalnızca Lâtin harflerine aktarılmıştır.
Bu eser, Çarlık Rusyasının 1910-1916 yılları arasındaki Batı Türkistandaki zulümlerini belgeleriyle anlatan nadir eserlerden biridir. Tarihte “Ürkün” hadisesi olarak bilinen acı olayların yaşandığı dönemi anlatan bu kitabı 21. yüzyılın insanları vicdanları sızlayarak, gözyaşları çağlayarak ve yürekleri burkularak okuyacaklardır. Büyük Türk dünyasının çok kıymetli bir üyesi olan Kırgızların ve aynı yıllarda aynı acıları yaşayan bütün Türk topluluklarının tamamının acılarını paylaşıyoruz.
Ak iyilet; birok sınbayt. Kırgız atasözü
Hakikat eğilir ama asla kırılmaz.
KIRGIZ CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANININ GENELGESİ
Genelge No: 104
Tarih ve Yer: 27 Mayıs 2015, Bişkek
Konu: 1916 yılında meydana gelen hadiselerin 100. yılı hakkında
Kırgız halkının 1916 yılındaki millî mücadele ve başkaldırısından sonra meydana gelen “Ürkün” (Kaçış), Kırgızistan’ın tarihinde özel bir yere ve öneme sahiptir. Fakat bu hadiselerin vuku bulmasından bu yana 100 yıl geçmiş olmasına rağmen halkımız, bu hadiselerin sebeplerini ve yarattığı sıkıntıları tarihî bakımdan objektif bir şekilde değerlendirmeye ihtiyaç duymaktadır.
20. yüzyılın başında dünyayı bölüşmek için büyük imparatorukların mücadelesi Kırgızların ve Türkistan’daki diğer halkların da durumunu olumsuz yönde etkilemiştir. Rus İmparatorluğunun sömürgecilik siyaseti gütmesi, Çarlık yönetiminin ve onun yerel destekçilerinin halka yapmış olduğu ihanetin neticesinde olaylar daha da fena hâle gelmiştir. Türkistan vilayeti yönetiminin iskân ve sürgün siyasetinin neticesinde işgal amacıyla arazileri ve yerleşim yerlerini boşaltmaları 1916 yılındaki hadiselerin en temel sosyo – ekonomik sebebi olmuştur.
Birinci Dünya Savaşının başlamasıyla Çarlık yönetiminin uyguladığı siyasî karşı memnuniyetsizlikler millî mücadele hareketlerini güçlendirmiştir. Türkistan’daki yerli halkı askere (seferberliğe) çağırma ve ağır işlere yönlendirme işlemleri esnasındaki baskılara Çarlık yönetiminin fermanının yayınlanıp uygulanmasıyla birlikte insanların buna karşı gelmeleri işi çığırından çıkarmıştır. 4 Temmuz 916’da Hocend şehrinde Tacikler, Kırgızlar, Özbekler ve Fergana vadisindeki diğer halkların tepkisiyle ilk ayaklanma başlamıştır. Ardından çok fazla zaman geçmeden kitlesel isyanlar bütün Türkistan’a yayılmıştır. Bunun tesiriyle yerli halk ve Rus muhacirleri de acı çekmiştir.
Kırgızistan’daki kitlesel halk hareketleri isyana dönüşmüş, fakat bu doğrudan Rus halkına karşı değil Çarlık yönetiminin sömürgecilik siyasetine karşı olmuştur. Kırgızların bu isyanını başka etnik gruplar da desteklemiştir. Isıkgöl’de Rus çiftçilerin Çarlık yönetimine ait askerlere karşı kurşun attığı durumlar da olduğu kanıtlanmıştır.
Türkistan’ın bütün bölgelerinde Çarlık yönetiminin ceza timleri bu başkaldırıyı çok şiddetli şekilde bastırmıştır. Onlar Cetisuu (Yedisu) yöresinde özellikle insafsız bir şiddet uygulamıştır. O sırada bugünkü Narın, Çüy ve Isıkgöl bölgelerinde yaşayan Kırgızların çoğu canını kurtarmak için Çin’e çaresizce kaçmaya mecbur kalmışlardır. Kaçanları öz yurtlarından âdeta kovalamışlardır. Bu kovalama neticesinde çok sayıda insan açlıktan ve soğuktan donanarak ölmüşlerdir. Bu karmaşık durumdan tarihçilerimizin tahminine göre bu bölgedeki halkın %40’ı yok edilmiştir. Dağ geçitlerinde ve zirvelerinde vefat edenlerin kemikleri bugün hâlâ gömülebilmiş değildir.
Bu mesele Rusya’nın ileri görüşlü güçlerinin fedakârca davranışları neticesinde durduruldu. Türkistan’daki bu felaket Rus imparatorluğunun Devlet Yasama Meclisinde (DUMA) da görüşülmüştür. AleksandrKerenski’nin başında bulunduğu milletvekillerinden oluşan komisyon gelmiştir. Komisyonun çalışmaları neticesinde bölgedeki sömürge siyaseti çok sert biçimde eleştirilmiştir. DUMA’da 15 Aralık 1916’da A. Kerenski’nin hazırladığı rapor doğrultusunda bilgi verildiğinde infaz timlerinin yapmış olduğu davranışlar, meclisteki milletvekillerinin tepki göstermelerine sebep olmuştur. Parlamento olarak bu hadiselerin birer suç olduğu değerlendirilmiş, bu nedenle çar II. Nikolay’ın başını çektiği suçlular cezalarını çekmeliler demişlerdir. Çarlık Rusyasının siyasi elitinin büyük bir çoğunluğu A.Kerenski’nin komisyonunun hazırladığı raporu desteklemişlerdir.
1917 yılının Şubat ve Ekim aylarında gerçekleşen devrimler Kırgızların gidişatını baştan ayağa tamamen değiştirmiştir. Sovyet yönetimi geldikten sonra canını korumuş olan mültecilere Çin’den Kırgızistan’a dönme imkânı verilmiştir.
Çarlık yönetiminden farklı olarak Sovyet yönetimi Kırgızların ve Türkistan’daki diğer halkların da millî inkişafına yol açmıştır. 1924 yılında Kara Kırgız Muhtariyetinin kurulmasıyla Kırgız devletçiliğinin yeniden oluşmasının temeli atılmış oldu. Kırgız yurdunda yeni bir hayat başladı. Merkezî yönetimden gönderilen uzmanların endüstrileşmeyi gerçekleştirmek için çok büyük katkı sağladılar. Sovyet yönetimine kadar okuryazar oranımız % 1 ise, yeni dönemin ilk 20 yılında bu oran %70’e çıkmıştır. Böylece Kırgızistan’da profesyonel sanat ortaya çıktı, Kırgız dili ve medeniyeti gelişme dönemindeki yeni ve en yüksek derecesine ulaştı.
Kırgızistan halkı, millî siyasetin temelini teşkil eden değişimleri kabul ettiğinin işareti olarak İkinci Dünya Savaşındaki zafere Kırgızistanlıların katkısının çok fazla olduğu apaçık bilinmektedir. Seferberliğe yaklaşık olarak 365 bin insan katılmıştır. Savaşa gönüllü olarak gidenlerin sayısı oldukça fazladır. Kırgızistan halkı bu savaşı kendi başına gelen bir felaket olarak görmüştür. Sadece savaşın ilk aylarında Kırgızistan’a 140 bin insan tahliye edildi, savaş yıllarında ise ülkemize 300 binden fazla insan yer değiştirerek geldi.
1991 yılında devletimiz bağımsızlığını kazandıktan sonra Kırgız Cumhuriyeti egemenliğini rahatlıkla payidar kılmaktadır. Kırgızistan yabancı ülkelerle, özellikle Rusya Federasyonu ile millî menfaatlerimiz dikkate alınarak karşılıklı faydalı ilişkiler geliştirilmektedir. Kırgız Cumhuriyetinin Avrasya Ekonomik İşbirliği Teşkilatına katılması bölgesel entegrasyon sürecinin başarılı geçmesine önemli bir kanıt olmuştur.
Bununla birlikte 1916 yılında yaşanan trajediyi uzun zamanlar boyunca özellikle unutturmaya yönelik yanlış bir siyaset yürütülmüştür. Son 20 yıldaki vatandaşların bazılarının yapmış olduğu etkinlikler ve çalışmalar devlet organlarınca kabul edilen kararlar