Hasan Yılmaz

Endülüs Emevileri ve Emevi Halifeleri


Скачать книгу

href="#img0a3104addd4d4683b72f0e93c83724ec.jpg"/>

      ABBASİLER DÖNEMİ

      FÂTIMÎLER DÖNEMİ

      MEMLÛKLER DÖNEMİ

      OSMANLILAR DÖNEMİ

      HULEFA-İ RAŞİDİN VE HZ. HASAN DÖNEMİ

      HZ. EBU BEKİR (632-634)

      574 yılında Mekke’de dünyaya geldi. Anne ve babasının mensup olduğu Teym kabilesinin soyu Mürre b. Kâ’b’da Hz. Peygamber’in soyu ile birleşir. Kaynaklarda “güzel, soylu, eski, azad edilmiş” anlamlarına gelen Atîk lakabıyla anılır. Atîk lakabıyla anılmasının nedeni de Hz. Peygamber’in, “Sen Allah’ın cehennemden azat ettiği kimsesin.” şeklindeki iltifatıdır.

      Müslüman olmadan önceki esas adı Abdü’l Kâ’be’dir. İslam’ı kabul ettikten sonra, Hz. Muhammed onun adını Abdullah olarak değiştirmiştir. Arapçada “deve yavrusu” anlamına gelen Bekir adını verdiği bir çocuğu olmadığı hâlde kendisine Ebu Bekir künyesinin niçin verildiği konusunda yeterli bilgi yoktur.

      Servetini Allah yolunda harcayıp eski elbiseler giydiği için “Zü’lhilâl”, çok şefkatli ve merhametli olduğu için “Evvâh” lakaplarıyla da anılmıştır. Ancak onun en meşhur lakabı Sıddîk’tir.

      Hz. Peygamber’in vefatından sonra onun devlet yönetimi görevini üstlendiği için de “Halifetül Resulullah” unvanıyla anılmıştır.

      Hz. Ebu Bekir de çağdaşlarıyla benzer bir hayat sürecinden geçmiştir. Mekke’nin doğası gereği gençliğinde elbise ve kumaş ticaretiyle uğraştı. İslam inancını benimsediğinde 40 bin dirhem kadar sermayesi bulunduğu, ticaret kervanlarıyla Suriye ve Yemen’e yolculuk yaptığı bilinmektedir. Hz. Muhammed’in yirmi beş yaşındayken katıldığı Suriye kervanında o da bulunmuştur.

      İlk evliliğini Kuteyle binti Abdüluzzâ adlı bir hanımla yaptı. Bu evlilikten oğlu Abdullah ile kızı Esma doğdu. Hz. Muhammed, tebliğ görevini üstlendiğinde ona ilk inananlardan biri Hz. Ebu Bekir oldu. Karısı Kuteyle İslamiyeti kabul etmeyince onu boşayıp Ümmü Rûmân ile evlendi. Ümmü Rûmân’dan Abdurrahman ile Ayşe dünyaya geldi. Ümmü Rûmân vefat edince Esma binti Umeys ile evlendi ve bu hanımından Muhammed adını verdiği bir oğlu oldu. Vefatından birkaç ay sonra da diğer hanımı Habibe binti Harice’den Ümmü Gülsüm adlı kızı dünyaya geldi.

      Hz. Muhammed’in en yakın arkadaşı idi. İslam’ın Mekke’de yayılmasında Hz. Ebu Bekir’in, Kureyş’in ileri gelenlerinden biri olmasının etkisi büyük olmuştur. Mekke’deki birçok kişi, onun sayesinde Müslüman olmuştur. Bu kişiler arasında, cennet ile müjdelenen on kişiden Hz. Osman, Sa’d b. Ebu Vakkas, Talha b. Ubeydullah, Zübeyr b. Avvâm, Abdurrahman b. Avf ve Ebu Ubeyde b. Cerrah ile Osman b. Maz’ûn, Abdullah b. Mes’ud, Ebu Seleme el-Mahzümî, Halid b. Said b. Âs, Ubeyde b. Hâris, Habbâb b. Eret, Erkam b. Ebü’l-Erkam, Bilal-i Habeşi, Suheyb-i Rûmî gibi İslam tarihinin önemli isimleri vardır.

      Mekke’de, Müslüman olan köleleri, zayıf ve güçsüz kimseleri, yapılan ağır eziyetlerden büyük paralar ödeyerek kurtaran kişilerden biri de Hz. Ebu Bekir idi. İşkencelerden kurtardığı sahabiler arasında ezanı ilk okuyan Bilal-i Habeşi de vardır.

      Onun servetini bu şekilde harcamasından rahatsız olan babası Ebu Kuhâfe, güçsüz ve zayıf köleler yerine güçlü kuvvetli kimseleri satın almasını tavsiye ettiği zaman babasına, satın aldığı kölelerden faydalanmayı düşünmediğini, bu hareketiyle Allah’ın rızasını kazanmayı umduğunu söylemiştir.

      Araplar arasında soyculuk çok yaygın olduğu için aynı soydan olmak dostluk kurulmasını kolaylaştırırdı. Hz. Muhammed, Mekke’de insanları İslam’a davet ederken yanında çoğunlukla Hz. Ebu Bekir olurdu. Hz. Ebu Bekir soy ilmini iyi bildiği için Hz. Muhammed’in çeşitli kabile üyeleriyle kolayca dostluk kurmasına yardımda bulunurdu. Sözlü tarih denilebilecek neseb ve soy bilgisi, yani ensab, o dönemde bireyin toplum içindeki tüm hak ve yükümlülüklerini tesis ediyordu. Arapların o dönemde neseb konusunda diğer milletlerden çok ileri oldukları söylenir. Doğal olarak her kabilenin üyelerinin neseblerini takip eden bir nessabı bulunmakta ve kimi zaman önemli neseb kayıtları, kabilenin anlaşmalarının ve kayda değer olaylarının (ahbar) tutulduğu divana da yazılmaktaydı.

      İslam’ın beşinci yılında, Kureyşliler’in Müslümanlara işkenceyi iyice arttırdıkları bir dönemde dayısının oğlu Hâris b. Halid ile Habeşistan’a gitmek üzere Mekke’den ayrıldı. Yolda karşılaştığı arkadaşı İbnü’d-Düğunne, Kureyş ileri gelenleri ile görüşerek, inancını kimseyle paylaşmaması şartıyla Mekke’de kalmasını sağladı. Ancak Ebu Bekir bu duruma daha fazla dayanamadı ve Kureyşliler’le yaptığı anlaşmayı bozdu. Bunun üzerine İbnü’d-Düğunne artık kendisini himaye etmeyeceğini söylese de Hz. Ebu Bekir sadece Allah’ın himayesine sığındığını belirterek Mekke’de oturmaya devam etti.

      Hz. Muhammed’in Hicret Arkadaşı Oldu

      Mekke’nin Müslümanlar için son derece tehlikeli hâle geldiği bir dönemde diğer Müslümanlar gibi o da Medine’ye hicret etmek istedi. Hz. Muhammed, ona acele etmemesini, Allah’ın kendisine bir arkadaş bulacağını söyleyince çok sevindi. Çünkü birlikte hicret edeceği arkadaşının Hz. Muhammed olduğunu anlamıştı. Onun peygamber ile yakınlığını, aynı günlerde kızı Ayşe’nin Hz. Muhammed ile evlenmesi pekiştirdi.

      Aralarında geçen bu diyalogdan dört ay sonra Resul-i Ekrem, Kureyşliler kendisini öldürmeye karar verince Ebu Bekir’in evine gelerek Medine’ye hicret edeceklerini söyledi. O gece müşrikler tarafından evi kuşatılan Hz. Peygamber, yatağına Hz. Ali’yi yatırarak Ebu Bekir’le birlikte Sevr Mağarası’na doğru hareket etti. Resul-i Ekrem, kendilerini takip eden müşriklerin mağaranın ağzına kadar gelmesi üzerine korkuya kapılan Hz. Ebu Bekir’i teselli ederek onların kendilerine zarar veremeyeceğini söyledi. Daha sonra inen ve Ebu Bekir’in bu üzüntüsünü dile getiren ayette Allah’ın resulünün onu, “Üzülme, Allah bizimledir.” diye teselli ettiği belirtilmiştir. Hz. Ebu Bekir bu dostluğu nedeniyle edebî metinlerde mağara dostu, can yoldaşı olarak anılmıştır.

      Hz. Ebu Bekir, Medine’ye hicret ettiğinde yanında 5000 dirhem parası vardı. Bu para ile yaptığı ilk işlerden biri Hz. Muhammed’in mescit yapılmasını uygun gördüğü arsayı satın almak oldu. Geçimini ticaret yaparak sağlayan Hz. Ebu Bekir, Mekke döneminde olduğu gibi Medine döneminde de Hz. Muhammed’in yanından hiç ayrılmadı. Komutanlığını Hz. Muhammed’in yaptığı bütün savaşlarda, ayrıca Hudeybiye Antlaşması ve veda haccı sırasında da onun yanındaydı.

      Hz. Muhammed, Bedir Savaşı öncesinde onunla durum değerlendirmesi yaptı. Ebu Bekir, Hz. Muhammed için kurulan kumandanlık karargâhında onun yanında yerini aldı. Bu savaşta müşriklerin safında bulunan oğlu Abdurrahman ile savaşmasına Hz. Muhammed izin vermedi. Bedir’de alınan esirlere nasıl davranılması gerektiği konusunda Hz. Peygamber onun görüşüne uydu. Hz. Ebu Bekir,