temizlenmeli!”
Yaşlı kadın gülümsedi ve aynı alçak, gizemli ses tonuyla, “O kan Cantervilleli Lady Eleanore’a ait. Kendisi 1575 yılında tam olarak o noktada, kocası Cantervilleli Sör Simon tarafından öldürüldü. Sör Simon bir dokuz yıl daha yaşadıktan sonra esrarengiz bir şekilde aniden kayboldu. Cesedi asla bulunamasa da suçluluk duyan ruhu malikâneye musallat olmaya devam ediyor. Gerek turistler gerekse diğerleri bu kan lekesini çok ilginç buluyor. Ayrıca lekeyi çıkarmak mümkün değil.
“Saçmalık bu.” diye bağırdı Washington Otis. “Pinkerton’ın Şampiyon marka leke çıkarıcısı ile Paragon deterjanı kısa sürede temizler.” Washington, dehşet içindeki hizmetçi müdahale etme fırsatı bulamadan dizleri üzerine çöktü ve makyaj ürününe benzeyen siyah bir çubukla yeri ovalamaya başladı. Kısa bir süre sonra kan lekesinden hiçbir iz kalmamıştı.
“Pinkerton’ın halledeceğini biliyordum!” diye haykırdı muzaffer bir edayla, kendisini hayranlıkla seyreden ailesine bakarken. Fakat tam da bu sözleri söyler söylemez korkunç bir yıldırım loş odayı aydınlattı. Dehşete düşüren bir gök gürültüsü hepsini ayağa kaldırdı. Bayan Umney bayıldı.
“Ne kadar da korkunç bir hava.” dedi Amerikalı diplomat sakince, uzun purosunu yakarken. “Anladığım kadarıyla buralarda nüfus o kadar artmış ki herkese yetecek kadar güzel hava yok. Dış göçün İngiltere için tek çare olduğunu her zaman söylemişimdir.”
“Sevgili Hiram!” diye bağırdı Bayan Otis, “Bayılan kadını ne yapacağız?”
“Kırdıklarının parasını ödetirsin.” diye cevap verdi Bay Otis. “Bir daha bayılmaz.” Kısa bir süre sonra Bayan Umney kendine geldi. Çok üzgün olduğuna şüphe yoktu ve Bay Otis’i eve gelecek belalar konusunda ciddi bir şekilde uyardı.
“Bu gözler çok şey gördü, efendim.” dedi. “Herhangi bir Hristiyan’ın tüylerini diken diken edecek şeyler… Burada yapılan korkunç şeylerden dolayı çok geceler bir damla uyku uyuyamadım ben.” Ne var ki Bay Otis ve eşi bu dürüst kadına hayaletlerden korkmadıklarını söyledi. Yaşlı kadın, Tanrı’ya yeni patronlarını kutsaması için niyazda bulunduktan sonra maaşının yükselmesi için onlarla görüştü. Sonra da sendeleyerek odasının yolunu tuttu.
II
Fırtına bütün gece şiddetle devam etse de dikkate değer bir şey yaşanmadı. Kahvaltı yapmak üzere ertesi sabah aşağıya indiklerindeyse o korkunç kan lekesinin yerinde durduğunu gördüler. “Paragon deterjanının suçu olduğunu sanmıyorum.” dedi Washington. “Bu deterjanı her şeyle kullandım ben. Bu hayalet olmalı.” Böylece yeri bir kez daha ovaladı. Fakat leke ertesi gün tekrar ortaya çıktı. Leke üçüncü günün sabahında da yerinde duruyordu. Hâlbuki Bay Otis kütüphaneyi kilitlemekle kalmamış, anahtarı da beraberinde yukarıya götürmüştü. Bütün aile bu durumu fazlasıyla ilginç bulmuştu. Bay Otis ise hayaletlerin varlığını inkâr etmek konusunda fazla katı olduğunu düşünmeye başlamış, Psişik Topluluğu’na katılma niyetinden bahsetmişti. Washington’sa suçla alakalı kan lekelerinin kalıcılığıyla ilgili Bay Myers ve Bay Podmore’a iletilmek üzere uzunca bir mektup yazdı. O gece hayaletlerin varlığı ile ilgili bütün şüpheler ortadan kalkmıştı.
Gündüz vakti hava sıcak ve güneşliydi. Akşam serinliği çöktüğündeyse bütün aile araba gezintisine çıktı, saat dokuz oluncaya kadar da eve dönmediler. Hafif bir akşam yemeği yediler. Hiçbir şekilde hayaletlerden bahsetmediler. Psişik olayların ortaya çıkmasını sağlayan algı açıklığının ana koşulları oluşmamıştı bile. Kültürlü Amerikalı üst sınıfın konuşacağı türden şeylerden bahsettiler. Bir oyuncu olarak Bayan Fanny Devonport’ın Sarah Bernhardt’a üstünlüğü; yeşil mısır, karabuğday ya da mısır lapasını en iyi İngiliz evlerinde dahi temin etmenin zorluğu; Boston’un dünya ruhunun gelişimi için önemi; tren yolculuğunda bagaj kontrolü sisteminin faydaları ve New York aksanının ağır Londra konuşmasına kıyasla nasıl tatlı olduğu konuşuldu. Doğaüstü olayların ya da Cantervilleli Sör Simon’ın hiçbir şekilde bahsi geçmedi. Saat on birde bütün aile dinlenmeye çekildi. On bir buçukta ise ışıklar söndürüldü.
Bay Otis bir müddet sonra odasının dışında, koridordan gelen tuhaf bir ses üzerine uykusundan uyandı. Metal sesine benzer bu ses gittikçe yaklaşıyor gibiydi. Bay Otis derhâl ayağa kalkıp bir kibrit yaktıktan sonra saate baktı. Saat tam biri gösteriyordu. Kendisi fazlasıyla sakindi. Nabzını yokladı ve ateşi olmadığından emin oldu. Tuhaf ses hâlâ gelmeye devam ediyordu. Belirgin bir biçimde işittiği ayak sesleri de cabası… Terliklerini giyip tuvalet çantasından dikdörtgen şeklinde uzun bir şişe aldı ve kapıyı açtı. Tam karşısında, solgun ay ışığında, korkunç görünüşlü bir adam vardı. Omzundan düşen uzun gri saçları birbirine dolanmıştı. Parçalanmış eski moda kıyafetleri lekeliydi. El ve ayak bileklerinde paslı kelepçeler ile prangalar vardı.
“Sevgili beyefendi.” dedi Bay Otis. “Size bu zincirleri yağlamanız konusunda ısrarcı olmak zorundayım. Bunun için de size Tammany Yükselen Güneş yağından küçük bir şişe getirdim. Tek bir uygulamayla etkisini gösterdiği söyleniyor. Ne kadar etkili olduğu ile ilgili beyanlar etiket üzerinde mevcut. Bunu mumların yanına bırakıyorum. İhtiyacınız olursa daha fazlasını temin etmek de beni mutlu eder.” Bu sözlerle birlikte şişeyi mermer masaya bırakan Birleşik Devletler Diplomatı, kapıyı kapatarak dinlenmeye çekildi.
Hâliyle öfkelenen Canterville Hayaleti bir an için hareketsizce durdu. Sonra şişeyi cilalanmış zemine şiddetle fırlattı. Boğuk kükremelerle birlikte koridordan kaçtı. Soluk, yeşil bir ışık yayıyordu. Tam da meşe merdivenin ucuna geldiği sırada aniden bir kapı açıldı. Beyaz cüppeli iki silüet görmüştü. Kocaman bir yastık, başının yanından uçarak geçti. Ortadan kaybolmak için derhâl harekete geçmesi gerektiğinden aceleyle dördüncü boyuta geçti. Duvar kaplamasının ardında kayboldu. Ev iyice sessizliğe bürünmüştü.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.