nkara’da doğdu, 1997’de Kardiyoloji uzmanı oldu.
1996 yılında İngiltere’de Leeds Üniversite Hastanesi’nde ‘NATO Science Program’ (NATO Bilim Programı) desteğinde araştırma yaptı.
1998-1999 yıllarında ‘NASA Grant NCC9-60’ (NASA bursu) desteğinde Amerika’nın son 20 yıldır en iyi kalp merkezi seçilen ‘Cleveland Clinic’te araştırmalar yaptı, NASA bursu destekli 5 uluslararası yayını yayınlandı.
2004 yılında İngiltere’de ‘Outstanding Scientists of the 21st Century’ (21. Yüzyılın Önde Gelen Bilim Adamları) ve yine 2004 yılında Amerika’nın ‘Great Minds of the 21st Century’ (21. Yüzyılın Büyük Beyinleri) listelerinde yer almış bir bilim adamıdır. Önemli bilimsel çalışmalarını, University of California San Franciscoda Kardiyoloji Bölümü’nden Kalp Görüntüleme Direktörü Prof. Dr Theodore Abraham ve New York Albert Einstein Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mario Garcia ile yapmıştır.
2007 yılında Almanya’da, Berlin’de (Erasmus Akademik Programı desteğiyle) Charite Üniversitesi, Kalp-Damar Araştırma Merkezi’nde Akademik Ziyaretçi Profesör olarak bulundu.
Dünyada halen en prestijli burs olarak kabul edilen ‘US Government Fulbright Scholarship’ (Amerikan Hükümeti Fulbright) desteği ile Amerika’nın yıllardıren iyi Tıp Fakültesi unvanını elinde bulundurmuş Johns Hopkins Üniversitesi’nde ‘Visiting Professor’ (Ziyaretçi Profesör) unvanını almıştır.
2009’da Johns Hopkins Üniversitesi’nde hazırladığı, Amerika’da hipertansiyon ve buna bağlı kalp yetmezliği hastalarının ne kadar yanlış ve yetersiz takip edildiğini eleştiren ve ‘Hipertansif Hastaların izlenmesinde yeni ve pratik yaklaşımı’ değerlendiren 62 referanslık derlemesi 2011 yılında Journal of Human Hypertension’da yayınlanmıştır.
Akut ve hipertansiyona bağlı kronik stresin kalp üzerine olan tehlikeli etkileri konusunda daha önce de bilimsel toplantılarda konuşmalar yapmıştır. 2009 yılında, Uluslararası Kardiyoloji Dergisi’nde (International Journal of Cardiology) ‘Stressed Heart Morphology’ (Stres Altında Kalp Yapısı) tanımı tıp literatürüne geçmiştir.
Dünya’da ilk kez hipertansif kalp hastalığının bölgesel geometrik ve fonksiyonel ilerleyişini gösteren çalışması ‘Fulbright Programı’ tarafından desteklenmiş ve Amerikan Fizyoloji Dergisi’nde (Journal Applied Physiology) 2019 yılında yayınlanmıştır.
Avrupa Kardiyoloji ve Avrupa Hipertansiyon uzmanlık diplomasına sahiptir.
Halen Antakya Mustafa Kemal Üniversitesi Kardiyoloji Bölüm Başkanlığı görevini yürütmektedir.
Teşekkür
Bu eseri yazmam da yıllardır bana destek olan annem Neşe, babam Adnan, eşim Hülya, kızlarım Neşenaz ve Bengisu'ya sonsuz teşekkür ediyorum.
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’dan Sunuş: Modern tıp sağlıklı yaşamayı keşfetti
Başta kalp-damar hastalıkları olmak üzere obezite, diyabet, kanserler gibi kronik enflamatuar hastalıkların son senelerde salgın gibi tüm ülkelerde artmasında hayat tarzımızdaki değişikliklerin büyük önemi var.
Modern tıp, adam gibi beslenme, yeteri kadar hareketli olmak, 7-8 saat sağlıklı uyku, sigara ve alkol kullanmamak, stresten uzak kalmak ve huzurlu bir hayatın bu hastalıklardan korunmanın en önemli unsurları olduğunu iyiden iyiye anlamaya, benimsemeye ve tavsiye etmeye başladı.
Dünyanın önde gelen tıp kurumları ve hekimleri artık hastalarına ilaçtan önce “sağlıklı yaşamayı” tavsiye ediyorlar.
Kedi beslemek kalp krizi riskini yüzde 30 azaltıyor
Amerikan Kalp Derneği ve Amerikan Felç Derneği’nin en son haber, bilgi ve kaynaklarını yayınlayan HeartNews bir tweetinde kedi beslemenin kalp krizi riskini yüzde 30 azaltacağını bildiriyor. Bu sayede daha iyi uyunabileceği, stresin hafifleyeceği, enerjinin artacağı ve iyi duyguların artacağı vurgulanıyor (1).
Indiana University Bloomington daha da ileri gidiyor: 7 binden fazla kişi üzerinde yaptıkları araştırmaya göre internette kedi videosu seyretmek enerjiyi ve müspet duyguları artırırken olumsuz hisleri de azaltıyor (2).
Dünya tıbbının merkezlerinden Cleveland Kliniği’ ne göre de “sarılmanın” yerini tutabilecek bir ilaç yok. Sarılmak, stres hormonu olan kortizol salgılanmasını ve kan basıncını azaltıyor, kalp hızını düşürüyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor (3).
Bildiğim kadarıyla hem stresi ve tansiyonu azaltan, hem kalp hızını yavaşlatan ve hem de bağışıklığı güçlendiren tek bir ilaç henüz keşfedilmedi.
Danimarka’da kültür vitamini içiliyor
Danimarka’da depresyon hastalarının kültürel aktivitelere katılması teşvik ediliyor. Bu “kültür vitamini” dört şehirde denenmeye başladı. İnsanlar, küçük gruplar halinde konserden beraber şarkı söylemeye kadar birçok etkinlikte bir araya getiriliyor. Müzik dinlemenin depresyonla birlikte olan stres ve kaygıyı azalttığı biliniyor.
Katılımcılar sanat galerileri ve müzeleri de ziyaret ediyor ve çeşitli yaratıcı aktivitelerde yer alıyorlar. Programda hikâye okuma ve deniz kenarında yürüme gibi faaliyetler de var.
Katılımcılar, bu aktivitelerin ve dışarıda bir şeye odaklanmanın faydalı tesirlerini hissettiklerini dile getiriyorlar. Kültür, insanları birleştiriyor ve yaşamak için yeni istekler yaratan yeni kapılar açıyor (4).
Ben de “kültür vitamininin” yani bu tür “meşguliyetlerin” ruh hâline ve beden sağlığına çok iyi geldiğine inanan ve bunları kendi üzerinde tatbik eden biriyim.
İskoç doktorlar hastalarına tabiat yazıyor
İskoç doktorlara hastalarına “tabiat” yazabilmeleri için onay verildi. Birleşik Krallık’ta ilk kez uygulanacak olan programa göre amaç hastaların kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlamak: Bağda, bahçede, ormanda gezmek, deniz kıyısında yürümek, köpek gezdirmek, çayırlara uzanmak, piknik yapmak, denize girmek, kuşların uçuşunu takip etmek, çiçek yetiştirmek, bahçe işleri yapmak ve hatta tabiatın sesini dinlemek bu ilaçlardan bazıları.
Tabiatta zaman geçirmek sadece depresyon, dikkat eksikliği, kaygı bozukluğu, stres, panik atak gibi ruhsal hastalıklara iyi gelmiyor. Tabiatın kalp ve tansiyondan astıma, diyabetten obeziteye, romatizmadan alerjilere kadar tüm kronik hastalıkların tedavisinde önemli faydası var. Çünkü tabiat bağışıklık sistemini güçlendiriyor, kronik enflamasyonu azaltıyor. Çıplak ayakla toprağa basmak yani “topraklama” bilinen en kuvvetli antioksidandır (5, 6).
Frontiers in Psychology isimli dergide yayınlanan araştırmaya göre de tabiatta 20 dakika geçirmek stres hormonu (kortizol) ve alfa-amilaz seviyesini azaltıyor (7).
Yoga adeta ilaç gibi
Dünyanın iki önemli kardiyoloji derneğinden biri olan Amerikan Kardiyoloji Koleji (American College of Cardiology=ACC) yogaya methiyeler yağdırıyor. ACC’ye göre yoga kan basıncını (%7), kan yağlarını (%23 veya daha fazla), kortizolü düşürüyor, interlökin-6 ve Hs-CRP dâhil enflamasyon belirteçlerini azaltıyor (8).
Yeni ilacımız: Sanat tedavisi
Kanada’da Fransızca Konuşan Doktorlar Derneği (Médecins francophones du Canada) Başkan yardımcısı Dr. Hélène Boyer “Sanat tedavisinin fiziksel sağlığa da iyi geldiğini gösteren araştırmalara her gün bir yenisi ekleniyor” diyor:
“Sanat kanda kortizon ve serotonin seviyelerini artırıyor. Bir müzeyi ziyaret ettiğimizde kendimizi iyi ve mutlu hissetmemizin sebebi de bu hormonlardır. İnsanlar bu hormonların sadece ruh sağlığı için iyi olduğuna inanırlar. Depresyonu olan veya psikolojik problemleri olanlar için bu düşünce doğrudur ama olay bununla sınırlı değildir. Bu, diyabeti olanlar, palyatif bakım ihtiyacı olanlar ve kronik hastalıkları olanlar için de geçerlidir. 1980’lerden beri hastalarımıza egzersiz tavsiye ediyoruz çünkü egzersiz de bu hormonları artırıyor.”
Montreal