W.M. Flinders Petrie

Mısır Masalları


Скачать книгу

kulübeden çıktı. Bunu gören kâhya, ‘Gidip Uba-aner’e bu olanları anlatmalıyım,’ dedi.

      O gün böylece geçti. Ertesi gün kâhya, Uba-aner’e giderek bütün bu olanları anlattı. Bunun üzerine Uba-aner şöyle dedi: ‘Hemen bana abanoz ve kehribardan yapılmış kutumu getirin.’

      Hizmetçileri kutuyu getirdi. Uba-aner balmumundan bir timsah yaparak onu efsunladı ve şöyle dedi:

      ‘Uşak benim gölümde yıkanmaya gelince hemen onun üzerine çullan.’

      Sonra timsahı kâhyaya vererek şöyle dedi: ‘Uşak her gün âdeti olduğu üzere göle inince bu timsahı arkasından suya at.’

      Kâhya timsahı alıp götürdü. Sonra Uba-aner’in karısı bahçeden sorumlu kâhyayı çağırıp şöyle dedi: ‘Bahçedeki kulübeyi hazırlayın çünkü orada kalacağım.’

      Kulübe mükemmel şekilde hazırlanıp donatıldı. Kadın da gelip uşakla birlikte keyif çattı.

      Akşam karanlığı çökünce uşak, âdeti olduğu üzere gölde yıkanmaya gitti. Kahya ise balmumundan yapılmış timsahı uşağın hemen arkasından suya attı. Bir de ne olsun! Üç metre uzunluğunda kocaman bir canavar haline gelen timsah, uşağın üzerine çullandı.

      Uba-aner Yukarı Mısır ile Aşağı Mısır’ın kralı aziz Nebka ile yedi gün daha geçirdi. Bu sırada uşak, timsahın karnında zapt edilmiş haldeydi.

      Yedi gün sona erdiğinde Yukarı ve Aşağı Mısır’ın kralı Nebka oradan ayrıldı. Uba-aner önden giderek ona yolu göstermekteydi. Bu sırada Uba-aner majestelerine şöyle dedi: ‘Majesteleri acaba benimle gelip burada bulunduğunuz zaman içinde bir uşağın başından geçen şu mucizeyi görmek isterler mi?’

      Bunun üzerine Kral, Uba-aner’le gitti. Uba-aner timsaha seslendi: ‘Uşağı buraya getir.’

      Timsah uşakla birlikte gölden çıktı. Uba-aner krala döndü: ‘Dikkat ediniz, bu timsaha ne dersem yapacaktır.’

      Majesteleri şöyle karşılık verdi: ‘Rica ederim, bu timsahı geri yolla.’

      Uba-aner eğilerek timsahı kaldırdı. Onun elinde hayvan, balmumundan bir timsaha dönüşecekti. Ardından Uba-aner, evinde karısı ile uşak arasında yaşananları majestelerine anlattı. Bunun üzerine majesteleri timsaha şöyle dedi: ‘Avını alıp buradan git.’

      Timsah hemen avıyla birlikte göle daldı. Nereye gittiğini kimse bilmiyordu.

      Yukarı ve Aşağı Mısır’ın kralı aziz Nebka’nın emri üzerine Uba-aner’in karısını haremin kuzeyine götürdüler ve onu orada ateşe atarak yaktılar. Küllerini nehre attılar.

      İşte atanız Yukarı ve Aşağı Mısır kralı aziz Nebka’nın devrinde baş hatip Uba-aner’in kerametlerinden biridir bu.”

      O zaman Yukarı ve Mısır’ın haşmetli kralı Khufu şöyle dedi: “Aziz kral Nebka’ya bin somun ekmek, yüz içimlik bira, bir öküz, iki kavanoz tütsü sunulsun. Ayrıca baş hatip Uba-aner’e de bir somun ekmek, bir şişe bira, bir kavanoz tütsü ve bir parça et sunulsun zira onun bilgeliğini gördüm.”

      Majestelerinin tüm emirleri yerine getirildi.

Baufra’nın Anlattığı Masal

      Bundan sonra Firavun’un diğer oğlu Baufra öne çıkarak şöyle konuştu:

      “Ben majestelerine babanız aziz Seneferu zamanında yaşamış baş hatip Zazamankh’ın işlerinden bahsederek o günlerde gerçekleşmiş bir mucizeyi hikâye etmek istiyorum.”

      Böylece masalı anlatmaya başladı:

      “Günlerden bir gün kral Seneferu, çok yorulup bunalmıştı. Sarayını dolaşarak yüreğini ferahlatacak bir eğlence aradı ama hiçbir şey bulamadı. Bu yüzden şöyle dedi: ‘Hemen gidip baş hatip ve tomarların kâtibi Zazamankh’ı bana getirin!’

      Hizmetçiler hemen gidip onu getirdi. Kral şöyle dedi: ‘Sarayımda biraz eğlence aradım ama hiçbir şey bulamadım.’

      Bunun üzerine Zazamankh şöyle cevap verdi:

      ‘Majesteleri sarayın önündeki göle gitsin. Bir tekne hazırlansın. Haremin bütün güzel kızları da teknede olsun. Kızların suda kürek çekişini, kuşların göl üzerinde oluşturduğu şirin havuzları seyretmek majestelerini ferahlatacaktır. Ayrıca güzel tarlalar ile yemyeşil kıyıları seyretmek kalbinizdeki sıkıntıyı hafifletecektir. Ben de sizinle geleceğim. Bana abanoz ağacından yapılmış ve altın kakmalı yirmi kürek getirin. Küreklerin palaları kehribar kakmalı çıradan yapılmış olsun. Sonra her biri bakire olan dolgun vücutlu ve sırma saçlı yirmi genç kız getirin bana. Yirmi ağ getirin. Genç kızlar işte bu ağları giysinler.’

      Majestelerinin emri üzerine tüm bunları yaptılar. Sonra kızlar akıntı boyunca kürek çekmeye başladılar. Onları seyretmek, majestelerinin neşesini yerine getirecekti. Fakat kızlardan birinin küreği saçlarına çarpınca kızın malahit taşından mücevheri suya düştü. O zaman kız şarkı söylemeyi ve kürek çekmeyi bıraktı. Arkadaşları da aynı şekilde durup kürek çekmeyi bıraktılar. Majesteleri, ‘Daha fazla kürek çekmeyecek misiniz?’ diye sordu.

      ‘Baş kürekçimiz burada durup kürek çekmeyi bıraktı,’ diye cevap verdiler.

      Bunun üzerine majesteleri, ‘Niçin durdun?’ diye sordu baş kürekçiye.

      Kız cevap verdi: ‘Malahit taşından mücevherim suya düştü, o yüzden durdum.’

      Majesteleri ona şöyle dedi: ‘Kürek çekmeye devam et zira ben kaybettiğin mücevherin yerine yenisini vereceğim.’

      Kız şöyle cevap verdi: ‘Ama ben kendi mücevherimi istiyorum.’

      Majesteleri hizmetçilerine seslendi: ‘Çabuk bana baş hatip Zazamankh’ı getirin!’

      Onu kralın huzuruna getirdiler. Majesteleri şöyle dedi: ‘Zazamankh, kardeşim, söylediğin gibi yaptım. Kızların kürek çekişini izlerken kalbim ferahladı. Fakat küçüklerden birinin malahit taşından mücevheri suya düştüğü için kız kürek çekmeyi bırakıp kendi tarafındaki düzeni bozdu. Ona ‘Niçin kürek çekmiyorsun?’ diye sordum. Kız da bana ‘Malahit taşından mücevherim suya düştüğü için,’ diye cevap verdi.

      Kıza, ‘Kürek çekmeye devam et. Ben mücevherin yerine yenisini koyacağım!’ diyerek cevap verdim. Kız ise ‘Ama ben kendi mücevherimi istiyorum,’ dedi.

      Bunun üzerine Zazamankh sihirli sözlerini söyledi. Sonra göl suyunun bir bölümünü alıp öteki suların üzerine yerleştirdi. O zaman mücevherin kırık bir çömlek parçasının üstünde olduğunu gördü. Hemen onu alıp sahibi olan kıza verdi. Göl ortasında beş metre derinlikte olan su, Zazamankh’ın onu tersyüz edişinden sonra on metre derinliğe ulaştı. Sihirli sözlerini tekrar etti ve böylece gölü eski yerine yerleştirdi. Bu sayede majesteleri tüm saray halkıyla birlikte eğlenceli bir gün geçirdi. Sonra baş hatip Zazamankh’ı en güzel şekilde mükafatlandırdı.

      İşte bu olay, Yukarı ve Aşağı Mısır’ın kralı babanız Seneferu döneminde baş hatip ve papirüs tomarlarının kâtibi Zazamankh’ın işleri arasında sayılan bir mucizedir.”

      Bunun üzerine Yukarı ve Aşağı Mısır’ın kralı aziz Khufu konuştu: “Bin çörek, yüz içimlik bira, bir öküz ve iki kavanoz tütsü hazırlayıp Yukarı ve Aşağı Mısır’ın kralı aziz Seneferu’ya sunulsun. Ayrıca baş vaiz ve papirüs tomarlarının katibi Zazamankh’a bir somun, bir şişe bira ve bir kavanoz tütsü sunulsun zira onun bilgeliğini gördüm.”

      Majestelerinin