>
Arthur Berriedale Keith
Pers Mitolojisi
Yazarın Önsözü
Pers mitolojisi üzerine yazılmış olan bu kitabın amacı, tam olarak başlığıyla izah edildiği gibidir. Pers anlatı geleneklerindeki mitolojik unsurların ne olduğuna dair oldukça kapsamlı bir açıklamadan ibarettir. Bu çalışma yalnızca mitlerle ilgili olduğundan dini, tarihi ya da arkeolojik konular bilinçli olarak dışarıda bırakılmıştır. Hakikaten bu çalışma, türünün ilk örneğidir çünkü Pers gelenekleri ve Zerdüştlük inanışlarının pek çok mükemmel açıklaması yapılmış olsa da bu açıklamalarda mitler, söz konusu gelenek ve inanışlar üzerinde etkiye sahip olduğu için yalnızca ikincil olarak ele alınmıştır. Bu durumun mitoloji meraklıları bakımından beraberinde getirdiği sıkıntılar aşikârdır. Bahsi geçen çalışmaların ya Perslerin dini tarihiyle ilgili olması ve çoğunlukla daha eski dönemden söz etmesi ya da Pers edebiyatına adanmış olup Mazdekçiliğin ortaya çıktığı döneme sadece kısa göndermelerde bulunması, mitoloji meraklılarının karşılaştığı güçlükleri daha da artırmaktadır. Şahnâme1 tercümesindeki çeşitli bölümleri açıklayan mukaddimeleri için Warners’ı tebrik etmemiz gerekse de bu Pers destanını Avesta mitleriyle birleştirmek amacıyla çok az şey yapılmış olduğu açıktır.
Bununla birlikte, Pers mitolojisi hakkında yapılacak bir çalışma hem çok değerli hem de ilgi çekicidir. Bir uzmanın bakış açısından yalnızca Pers medeniyeti ve düşüncesine dair sağlayacağı bilgi bakımından değil, genel olarak mitoloji uzmanlarına sağlayacağı malzeme bakımından da böyledir. Mitlerin efsane ve geleneksel tarihe doğru tedrici (derece derece) evrimini başka hiçbir yerde bu kadar açık olarak izleyemeyiz. Çoğu zaman Vedalardaki dönem ve yaratıcı mitolojiye ait aynı hikâyeleri daha belirgin ve sistemli hale gelmiş mitlerin Avestik dönemleri boyunca Pehlevi kitaplarındaki teolojik ve mistik anlatılara ve nihayet Firdevsî’nin destansı ve tarihi efsanelerine kadar takip edebiliriz.
İran’ın tarihi hikâyelerinin gelişimindeki genel hareketin böyle olduğuna hiç şüphe yok. Bu evrim kimi zaman ters yönde gerçekleşmiş midir? İran mitolojisine dair engin bilgiye sahip olan Dr. L. H. Gray, Yima mitiyle ilişkili olarak böyle düşünüyor gibi gözükmekte zira Encyclopedia of Religion and Ethics’te (ii. 702-704, Edinburgh, 1909) yer alan “Blest, Abode of the (Persian)” başlıklı makalesinde ilginç bir hipotez sunar. Buna göre Yima’nın dünyayı ardı ardına ziraata açması, Aryan göçlerine işaret ediyor gibi gözükmektedir. Yima’nın kişiliği hakkındaki yorumumla uyumlu olarak bu hikâyenin mitsel bir karaktere sahip olduğunu düşünüyorum. Fakat her halükârda tek bir çalışma, Pers mitolojisinin evrimi hakkındaki genel kanılarımızı değiştirmeyecektir.
Pers mitolojisinin ilginç bir özelliği de medeniyetimizin iki büyük ırksal unsuruyla yakından ilişkili olan iki kaynaktan çıkmış efsaneleri derleyip tutarlı bir sistemde birleştirmesidir. Vedalardaki Aryan mitleri, İran’da karşımıza çıkar ama Sümerler ve Asurlular gibi Dicle ve Fırat vadilerinin komşu halklarının etkisiyle büyük ölçüde değişmiştir. Pers mitolojisi açıklanırken zaman zaman Pers hikâyeleri Veda mitleriyle ya da Babil efsaneleriyle karşılaştırılmıştır. Bunun nedeni okuyucunun dikkatini bazı ilginç tesadüflere çekmektir fakat mevcut bilgimiz bu tesadüfleri doyurucu biçimde açıklamak için yeterli değildir. Bu yıl American Oriental Society’ye sunduğum bir makalemde bu mukayese yöntemini daha sistematik bir biçimde uygulamaya çalıştım. Ne var ki tamamen belge ve sunuma dayalı günümüz tezinde bu tür çalışmalara yer yoktur. Dolayısıyla, hipotezlerin kullanımı, mitler hakkında tutarlı ve akılcı bir açıklama getirmeye ve muhtemel tabiatlarına uygun olarak sınıflandırılmalarına izin verecek ölçüde kısıtlanmıştır. Aynı temel hikâyenin çok sayıdaki kopyasına da vurgu yapılmıştır. Çalışmam boyunca kişisel görüşlerimi de elbette belirttim fakat cüretkâr ve şüpheli hipotezlerde bulunmaktan kaçınmaya çalıştım.
Yalnızca Pers mitlerini tutarlı bir izah oluşturacak şekilde derlemekle kalmayıp gerçekleri açıklayan bu çalışmaya kolayca okunan bir biçim de vermek için gayret ettim. Gerçi Pers mitolojisi çoğu zaman çok sadedir. Şayet bu izlenim bazı bölümlerde hafiflerse, Darmesteter’in Avesta çevirisi ile Warners’ın Şahnâme versiyonunun şiirsel rengi sayesinde olacaktır. Bu serinin editörü, Avesta’dan yaptığı pek çok alıntıyı orijinalindeki gibi nazım haline getirerek de kendi yeteneğini kullandı. Elbette bunu yaparken Avesta’nın bu bölümlerinin yazıldığı ölçüye uydu. İngiliz okuyucular Longfellow’un Hiawatha’sı ile Finlerin Kalevala’sından bu ölçüye aşinadır. Nesir ile nazımın karıştığı bu pasajlarda ise Dr. Gray orijinal kaynaştırmayı yeniden sağlamıştır. Övgüye değer tercümeleri için Dr. Gray ile birlikte Darmesteter, Mills, Bartholomae, West ve Warners’a minnettar olsam da bu versiyonlar, gerekli tüm durumlarda orijinal metinlerle kıyaslanmıştır.
Columbia Üniversitesi’ndeki Indo-Iranian Seminar kütüphanesini kullanabilmeme olanak sağlayan ve İran’da kendisinin çektiği ve Persia Past and Present adlı kitabında kullandığı fotoğrafların negatiflerini bana veren Profesör A. V. Williams Jackson’a tüm kalbimle teşekkür ediyorum. Louvain’deki kütüphanemin zarar görmesinin ardından araştırmalarımı sürdürebilmem, Prof. Jackson’ın misafirperverliği ve Pennsylvania Üniversitesi sayesinde oldu. Görseller için Şahnâme’nin elyazmalarını cömertçe kullanımıma sunan New York’taki Metropolitan Museum of Art’a teşekkür borçluyum. Ayrıca Mysteries of Mithra adlı eserdeki dört görseli kullanmama izin verdiği için Open Court Publishing Company of Chicago’ya teşekkür ediyorum.
Transkripsiyon ve Telaffuz
Bu çalışmada Avesta, Pehlevi ve Pers metinleri ele alınırken benimsenen transkripsiyon çok yaygın türden değildir zira (kh için x, gh için γ, th için θ kullanmanın ya da vairya için vaᶤrya örneğindeki gibi artık kaybolmuş olan diftongları belirtmek amacıyla “üst” harflerden faydalanmanın, bu konuda uzman olmayan okurlarda akıl karışıklığına yol açacağı düşünülmüştür. Bu teknik transkripsiyon mitoloji uzmanları için değil filologlar için değerlidir.
Ünlüler genellikle İtalyancadaki gibi olup kısa yahut uzundur. Uzun ünlüler uzatma işaretiyle belirtilmiştir. Notlar bölümündeki birkaç pasaj haricinde ə sesi e şeklinde yazılmış olup hızlı söylendiğinde İngilizcedeki the man kelimesindeki e gibi “nötr ünlülerin” monoton sesiyle telaffuz edilir; ã ise kabaca Fransızcadaki am veya an sesine benzeyen bir nazal sestir; ão İngilizce all kelimesindeki a sesi gibidir (katı transkripsiyon kuralına göre ão sesi ãə şeklinde yazılmalıdır); ãi ve ãu İngilizcedeki aisle ve Latince aurum kelimelerindeki gibi söylenir; aē, ao, eu, ēu (tam olarak əu, ə u) ve oi seslerinde ise iki ses de okunur; ere (tam olarak ərə) İngilizcedeki better (bettr) kelimesindeki gibi vokalik r’yi temsil eder. Kimi zaman ölçüye göre bir diftongun tek ses haline gelmesi ya da tek bir uzun sesin iki kısa sese dönüştürülmesi gerekmektedir (cf. Ch. V, Not 54, Ch. Not 13). Bu, esas olarak etimolojiye bağlıdır ve bu tür durumların tamamını yönetecek bir kural verilememektedir.
Ünsüzler genellikle İngilizcedeki gibi telaffuz edilmektedir. Sapmalar şu şekildedir: c İngilizce church kelimesindeki ch ya da İtalyanca cicerone kelimesindeki c gibi söylenir; g daima serttir; t, t ile d arasında bir sestir; zh İngilizce azure kelimesindeki z ya da Fransızca jour kelimesindeki j gibidir; khv İskoçça ya da Almanca ch +v sesini temsil eder; kh, gh, th, dh, f ve w ise sırasıyla İskoçça loch ya da Almanca ach, Almanca Tag, İngilizce thin, this, far ve win kelimelerindeki gibidir.
Şahnâme’den yapılan alıntılarda Arapça d, h ve q sesleri bulunur; d ve h çok vurgulu telaffuz edilirken q ve k ise gırtlaktan çıkartılır. Firdevsî’nin Warner tercümesinde kullanılan transkripsiyon biraz farklıdır fakat kafa karışıklığına yol açacak kadar farklı değildir. Mesela, Arapça telaffuzdan ziyade Farsça telaffuza uyarak Dahhâk yerine Zahhâk yazılır. Ayrıca uzun sesleri belirtmek için uzatma çizgisi yerine aksan işaretini kullanır: i yerine î gibi.
Giriş
Etnolojik