Borghese’den Louvre’a taşınan bu alçak rölyef, esasen Roma’daki Capitol Tepesi’nde bulunan Mithraeum’da yer almaktaydı. Bkz. Cumont, The Mysteries of Mithra Şek. 4.
1838 senesinde Heidelberg yakınlarındaki Neuenheim’da keşfedilen bu alçak rölyefte merkezde tanrı Mitra ve etrafındaki çerçevede ise yaşamının on iki önemli olayı gösterilir. Bunlar arasında en açık şekilde görünenler (çerçevenin sol üstünde) kayalardan doğumu, (çerçevenin sağında) boğayı yakalayıp mağaraya götürmesi ve (çerçevenin üstünde) Ahura Mazda’nın huzuruna çıkmasıdır. Çerçevenin solunda üstten ikinci sahne, Zeus’a (Ahura Mazda’ya) evrenin asasını veren Kronos’u (Zarvan ya da “Zaman”) simgeler. Bkz. Cumont, The Mysteries of Mithra, Şek. 15.
Vourukasha Denizi’nin yeri ve “Suların Oğlu”nun (Apâm Napât) tabiatı konusunda çok fazla belirsizlik olsa da hâkim görüş, bunların göklerdeki sular ve bulutlardan doğan ateş olduğu şeklindedir.
Ne var ki Avesta’nın göklerdeki çekişmeye dair en şiirsel anlatıları, Azhi Dahâka’yla yapılan savaşların tasvirleri değil, köpek yıldızı (Sirius) Tishtrya’nın kuraklık ifriti Apaosha karşısındaki zaferinin canlı resimleridir. Kuraklık ve yaz sıcağı, İran ülkelerindeki iki büyük dertti. Yazın en bunaltıcı günlerinde gökte beliren Sirius yıldızının faydalı yaz yağmurlarını getirdiğine inanılırken kötü ifrit Apaosha’nın ise köpek yıldızı Sirius’un tanrısı tarafından serbest bırakılan suları yakaladığı söylenirdi. Buna uygun olarak inananlar şu duayı okur:
Yıldız Tishtyra’ya tapınırız,
Işık saçar, görkemlidir.
Suyun nüvesini tutar, kudretlidir,
Uzakları görür gözü, uzun ve güçlüdür,
Kutsal diyarlarda işler,
…
Onu ister sürüler ile insanlar,
“Ne zaman doğacak ışık saçan görkemli Tishtrya?
Ne zaman, ah, ne zaman akacak kaynakların suları, eskisinden de kuvvetli?”
Tishtrya inananların duasına kulak verir. Sunulan kurban ve şaraplardan memnun olarak altın kulaklı ve altın örtülü beyaz ve güzel bir at şeklinde Vourukasha denizine iner. Fakat ifrit Apaosha kara bir at kılığında karşısına çıkmak için hemen aşağı iner. Bu korkutucu atın kulakları, sırtı, kuyruğu hep tüysüzdür. Toynak toynağa karşılaşırlar. Tam üç gün üç gece savaşırlar. Daha güçlü olan ifrit Apaosha, parlak ve görkemli Tishtrya’yı alt eder ve onu Vourukasha Denizi’nden tam bir mil uzaklaştırır. Büyük sıkıntı içindeki parlak ve görkemli Tishtra’ya haykırır:
Eyvahlar olsun bana, Ahura Mazda!
Yazık olsun size ey bitkiler ile sular!
Mazda’ya tapınanların dini perişan!
Şimdi insanlar adımı anarak tapınmıyor bana,
…
Eğer ki tapınacaksa insanlar bana adımı anarak,
…
İşte o zaman ben kazanırdım,
On atın gücünü,
On devenin gücünü,
On öküzün gücünü,
On dağın gücünü,
Geçilebilir on nehrin gücünü.
Onun figanını işiten inananlar Tishtrya’ya bir kurban sunarlar. Parlak ve görkemli Tishtrya bir kez daha altın kulaklı ve altın örtülü güzel ve beyaz bir at kılığında Vourukasha Denizi’ne iner. İfrit Apaosha yine kulakları tüysüz, kara bir at kılığında onun karşısına çıkmak için aceleyle aşağı gider. Karşılaşırlar ve öğle vaktinde dövüşürler. Tishtraya’nın Apaosha’dan daha güçlü olduğu görülür, onu alt ederek Vourukasha Denizi’nden çok uzaklara sürükler ve şöyle haykırır:
Selam bana, Ahura Mazda!
Selam size ey bitkiler ile sular!
Selam Mazda’ya tapınanlara!
Selam olsun size ey ülkeler!
Ey su kanalları! Haydi gidin de yukarı,
Akın haydi maniniz olmadan,
İri taneli ekinlere,
Küçük taneli otlara,
Maddi dünyaya.
Sonra Tishtrya, Vourukasha Denizi’ne gider ve denizi kıyılarına akacak şekilde fokur fokur kaynatır. Öyle ki yalnızca denizin kıyıları değil tam ortası da kaynamaktadır. Ardından Vourukasha Denizi’nin ortasında duran Ushindu Dağı’nın üzerinden buharlar yükselir ve bulutlar oluşturup refah bahşeden Haoma’nın geçtiği yolları takip ederek ilerler. Tishtrya’nın arkasından Mazda’nın kuvvetli rüzgârı, yağmur, bulutlar ve dolu, köylere, tarlalara ve yeryüzünün yedi bölgesine akın eder.
Tishtrya mücadeleye yalnızca bir at kılığında girmez, aynı zamanda bir boğa kılığında belirir. Bu da bize fırtına tanrısı Zu’nun bir boğa şeklinde dövüştüğü Semitik miti hatırlatır. Söz konusu mit, fırtınaların şiddetine ve suyun dünyaya getirdiği berekete bir göndermedir.
Nihayet Tishtrya harika bir delikanlıya dönüşür. İşte bu yüzden erkek çocuklarına talih vermesi için ona yakarılır. Bu avatarla kendini gösterir:
On beş yaşında pırıl pırıl,
Keskin görüşlü, uzun ve gürbüz,
Güçlü kuvvetli, pek de hünerli,
Bir genç adamın bedeninde görünür.
Bu yağmur miti daha sonra kozmik bir hikâyeye dönüşür. Tishtrya’nın sağanak yağmurunun Mazda’nın yaratımının karşıtı olarak Angra Mainyu tarafından meydana getirilmiş kötü yaratıkları yok etmek amacıyla henüz yeryüzünde insanların olmadığı ilkel zamanlarda gerçekleştiğine inanılmıştır. Tishtrya’nın yardımcıları Vohu Manah, Amesha Spentalar ve Haoma’dır. Ayrıca Tishtrya büründüğü bu üç kılığın her birinde on gün ve on gece yağmur yağdırır. Bu, otuz gün olduğu varsayılan yazın en bunaltıcı günlerine bir atıftır. “O yağmurun her bir damlası bir kâse büyüklüğüne ulaşır ve sular bu yeryüzünün tamamında bir insan boyuna ulaşır. Yeryüzündeki habis yaratıkların tamamı yağmurlarla ölüp yerin deliklerine gider.” Ardından rüzgâr eser ve sular çekilip dünyanın sınırlarına götürülür. İşte Vourukasha (“Geniş Körfezli”) Denizi bu sulardan doğmuştur. “Habis yaratıklar yerin içinde ölü olarak kalır. Zehirleri ve pis kokuları toprağa karışır. Bu zehri topraktan temizlemek için Tishtar uzun toynaklı beyaz bir at kılığında okyanusa iner.” Apaosha’yı alt ederek nehirlerin yayılıp akmasını sağlar.
Vourukasha Denizi’nden suları toplama ve dağıtma görevinde Tishtrya’ya üç bacaklı eşek adı verilen tuhaf bir mitsel yaratık yardım eder. “Engin okyanusun ortasında dikilir. Üç ayaklı, altı gözlü, dokuz ağızlı, iki kulaklı ve tek boynuzludur. Gövdesi beyazdır, gıdası manevidir ve kendisi ise hakşinastır. Altı gözünden ikisi gözlerin bulunduğu yerde, ikisi başının tepesinde ve ikisi ise hörgücünün üstündedir. Bu altı gözünün keskinliği sayesinde her şeyi alt edip yok eder. Dokuz ağzından üçü başının içinde, üçü hörgücünün içinde ve üçü de böğürlerindedir. Her bir ağız (denizden üç bin beş yüz kilometre yükseklikteki) Alvand Dağı kadar büyüktür. Bu eşek okyanusun içinden boynunu uzattığında kulakları herkesi dehşete