Aldivan Teixeira Torres

Karşıt Güçler


Скачать книгу

ediyorum ve labirentin sonu yokmuş gibi duruyor. Hiç umutsuz hissettiniz mi? Hissettiğim şey buydu, tamamen umutsuz. Bu yüzden adı umutsuzluk mağarası. Son kalan gücümü de toplayıp ayağa kalkıyorum. Neye mal olursa olsun çıkışı bulmam gerekiyor. Son bir düşünceyle çarpılıyorum; tavana bakıp birçok yarasa görüyorum. Onlardan birini takip edeceğim. Ona “büyücü” diyeceğim. Bir büyücü labirentten çıkmayı başarabilir. İhtiyacım olan şey bu. Yarasa çok hızlı uçuyor ve ona yetişmem lâzım. Fiziksel olarak neredeyse bir atlet gibi fit olmam iyi. Tünelin sonunda, hatta daha da iyisi, labirentin sonunda ışığı görüyorum. Kurtuldum.

      Labirentin sonu beni mağaradaki tünelde tuhaf bir sahneye götürdü. Aynalardan yapılmış bir oda. Bir şeyleri kırarım korkusuyla dikkatlice yürüyorum. Aynadaki yansımamı görüyorum. Ben artık kimim? Kaderini keşfetmek üzere olan zavallı, genç bir hayalperest. Belirli bir endişeye sahip görünüyorum. Bütün bunlar ne anlama geliyor? Duvarlar, tavan, her şey camdan oluşuyor. Bir aynanın yüzeyine dokunuyorum. Malzemesi çok kırılgan ama kişinin kendi görünüşünü dürüstçe yansıtıyor. Bir anda aynaların üçünde farklı görüntüler beliriyor, bir çocuk, tabut taşıyan genç bir kişi ve yaşlı bir adam. Hepsi de benim. Bu bir imge mi? Gerçekten de saflık, masumiyet ve insanlara inanmak gibi çocuksu yanlarım var. Bu özelliklerden kurtulmak istediğimi sanmıyorum. On beşindeki genç hayatımın acı dolu bir evresini temsil ediyor: Babamın kaybı. Sert ve mesafeli tarzına rağmen babamdı. Onu hâlâ özlemle hatırlıyorum. Yaşlı adam geleceğimi temsil ediyor. Nasıl olacak? Başarılı olacak mıyım? Evli, bekâr, hatta dul mu? Nefret edilen veya canı yanmış yaşlı bir adam olmak istemiyorum. Bu kadar görüntü yeter. Ben şimdiki zamandayım. Yirmi altı yaşında genç bir adamım, matematik diplomam var ve bir yazarım. Artık ne bir çocuğum, ne de babasını kaybetmiş on beş yaşında bir genç. Yaşlı bir adam da değilim. Geleceğim önümde duruyor ve mutlu olmak istiyorum. Bu üç görüntüden biri değilim. Ben kendimim. Bir vuruşla insanların göründüğü üç ayna kırılıyor ve bir kapı ortaya çıkıyor. Bu benim üçüncü ve son senaryoya girişim.

      Yeni bir tünele giriş sağlayan kapıyı açıyorum. Üçüncü senaryoda beni ne bekliyor? Hadi birlikte devam edelim okuyucu. Yürümeye başlıyorum ve hâlâ ilk sahnedeymişim gibi kalbim hızla çarpıyor. Birçok görev ve görünmez tehlikenin üstesinden geldim ve şimdiden kendimi kazanmış sayıyorum. Zihnimde, geçmişte küçük mağaralarda oynadığım zamanların anılarını arıyorum. Şimdi durum tamamen farklı. Mağara büyük ve tuzaklarla dolu. Fenerim neredeyse sönüyor. Yürümeye devam ediyorum ve hemen önümde yeni bir tuzak beliriyor: iki kapı. “Karşıt güçler” içimde yankılanıyor. Yeni bir seçim yapmak gerekli. Görevlerden biri aklıma geliyor ve üstesinden gelecek cesarete nasıl sahip olduğumu hatırlıyorum. Sağdaki yolu seçtim. Karanlık, nemli bir mağaranın içinde olduğum için durum farklı da olsa. Seçimimi yaptım ama aynı zamanda öğrenmekten bahseden koruyucunun sözlerini hatırlıyorum. Onları tamamen kontrol edebilmek için iki gücü de tanımalıyım. Soldaki kapıyı seçiyorum. Yavaşça açıyorum; ne saklıyor olabileceğinden korkarak. Onu açarken bir görüntüye bakıyorum: sunaktaki bir kadeh ve aziz resimleriyle dolu bir tapınağın içindeyim. Bu Kutsal Kâse, Mesih’in ondan içenlere sonsuz gençlik veren kayıp kadehi olabilir mi? Bacaklarım titriyor. İçgüdüsel olarak kadehe doğru koşup içmeye başlıyorum. Şarap cennetten gelmiş, Tanrıların şarabıymış gibi lezzetli. Başım dönüyor, dünya dönüyor, melekler şarkı söylüyor ve mağaranın zemini titriyor. İlk görüntüyü görüyorum: havarileriyle beraber İsa adlı bir Yahudi tedavi ediyor, özgürleştiriyor ve insanlara yeni bakış açıları öğretiyor. Mucizeleri ve sevgisinin tüm yörüngesini görüyorum. Aynı zamanda Yehuda’nın ihaneti ve şeytanın onun arkasından hareket etmesini de görüyorum. Nihayetinde yeniden diriliş ve görkemini de görüyorum. Bana seslenen bir ses duyuyorum: Dileğini söyle. Sesim neşeyle yankılanarak haykırıyorum: Kâhin olmak istiyorum!

      Dileğimden kısa bir süre sonra tapınak sarsılıp dumanla doluyor ve değişmiş sesler duyuyorum. Ne söyledikleri tamamen sır. Kadehten küçük bir ateş yükselip elime konuyor. Işığı etkili ve tüm mağarayı aydınlatıyor. Mağaranın duvarları değişiyor ve küçük bir kapının belirmesine imkân sağlıyor. Açılıyor ve güçlü bir rüzgâr beni ona doğru itiyor. Bütün çabalarım aklıma geliyor: Okumaya olan adanmışlığım, Tanrı’nın kurallarına mükemmel biçimde uymam, dağa tırmanış, görevler ve hatta mağaraya şimdiki geçişim. Bütün bunlar bana hayret verici bir olgunluk sağladı. Artık mutlu olmaya ve hayallerimi gerçekleştirmeye hazırdım. Çok korkulan umutsuzluk mağarası beni dileğimi söylemeye zorlamıştı. Aynı zamanda bu muhteşem anda, zaferime doğrudan veya dolaylı olarak katkı sağlayanları da hatırlıyorum: Bana okuma yazmayı öğreten ilkokul öğretmenim Bayan Socorro, hayatımdaki tüm öğretmenler, okulum ve çalışma arkadaşlarım, ailem ve görevlerle mağaranın üstesinden gelmeme yardım eden koruyucu. Güçlü rüzgâr beni kapıya doğru itmeye devam ediyor ve yakında gizli odanın içinde olacağım.

      Beni iten güç sonunda duruyor. Kapı kapanıyor. Yüksek ve karanlık olan son derece geniş bir odadayım. Sağ tarafta bir maske, bir mum ve İncil var. Solda bir pelerin, bir etiket ve haç var. Ortada ise yukarıda demirden yapılmış ilginç görünümlü yuvarlak bir alet var. Sağa doğru yürüyorum: maskeyi takıp mumu tutarak İncil’den rastgele bir sayfa açıyorum. Sola yürüyorum: Pelerini giyip etikete adımı ve imzamı atarak diğer elimde haçı tutuyorum. Ortaya doğru yürüyüp kendimi tam olarak aletin altına konumlandırıyorum. Beş sihirli harfi söylüyorum: K-â-h-i-n. Aniden aletten bir ışık halkası yayılıp beni tamamen sarıyor. Büyük hayalperestlerin anısına her gün yanan tütsünün kokusunu alıyorum: Martin Luther King, Nelson Mandela, Rahibe Teresa, Assisi’li Francis ve İsa Mesih. Bedenim titreyip sallanmaya başlıyor. Hislerim uyanmaya başlıyor ve bunlarla duyguları ve niyetleri daha derinden hissedebiliyorum. Yeteneklerim güçlendi ve onlarla zamanda ve boşlukta mucizeler gerçekleştirebilirim. Halka büyüyerek yaklaşıyor ve bütün suçluluk, hoşgörüsüzlük ve korku duygusu zihnimden siliniyor. Neredeyse hazırım: Bir dizi görüntü ortaya çıkıyor ve beni rahatsız ediyor. Nihayet halka çekiliyor. Bir anda bir dizi kapı açılıyor ve ben yeni yeteneklerimle mükemmel biçimde görüp hissedip duyabiliyorum. Kişilerin çığlıkları bir araya gelmek istiyor, farklı zaman ve mekânlar belirmeye başlıyor ve anlamlı sorular kalbimi aşındırmaya başlıyor. Her şeyi görebilme görevi başladı.

      Her şeyi yerine getirince bana kalan tek şey mağaradan ayrılıp gerçek yolculuğuma başlamaktı. Hayalime erişmiştim ve şimdi işler hale gelmeliydi. Yürümeye başlıyorum ve kısa süre sonra gizli odayı geride bırakıyorum. Başka hiçbir insanın oraya girme zevkine erişemeyeceğini hissediyorum. Umutsuzluk mağarası ben muzaffer, kendine güvenli ve mutlu bir şekilde çıktıktan sonra bir daha asla aynı olmayacak. Üçüncü senaryoya geri dönüyorum: Azizlerin resimleri dokunulmamış halde duruyor ve zaferimden mutlu gibi görünüyorlar. Kupa düşmüş ve kuru. Şarap lezzetliydi. Üçüncü senaryoda sakince yoluma devam ediyor ve mekânın atmosferini hissediyorum. Burası gerçekten de mağara ve dağ kadar kutsal. Neşeyle bağırıyorum ve çıkan yankı mağaraya dağılıyor. Dünya, Kâhin’den sonra bir daha asla eskisi gibi olmayacak. Duruyorum, düşünüyorum ve her şekilde kendimi inceliyorum. Son bir veda öpücüğüyle üçüncü senaryodan ayrılıp solda seçtiğim aynı kapıya dönüyorum. Kâhin’in yolu kolay olmayacak çünkü kalbin karşıt güçlerinin tüm kontrolünü ele geçirmeye ve ardından bunu başkalarına da öğretmeye çalışacak. Seçeneğim olan soldaki yol, gizli güçler, pişmanlık veya ölümün kendisi olsun veya olmasın bilgi ve sürekli öğrenmeyi temsil ediyor. Mağara geniş, karanlık ve nemli olduğundan yürüyüş