Amy Blankenship

Kalbe Meydan Okuma


Скачать книгу

kalktı. Toya’nın kendisinden kat kat güçlü olduğunu biliyordu. Ama aynı zamanda kendisinin, Toya’nın sandığı kadar zayıf olmadığını da biliyordu. Yalnızca farklı güçlere sahiptiler.

      “Kyoko’ya hoşçakal demeye geldim. Eğer ona yaptığın muameleden sonra bir daha geri gelirse şanslı olacağız. Hem bezelye beyninin içinde neler oluyor?” Shinbe’nin sakin sesi gizli bir tahrik belirtisi barındırıyordu.

      Toya, Shinbe’nin söylediği şeyin doğru olduğunu bilerek hafifçe homurdandı. Belki, yalnızca belki aşırı tepki göstermişti, ama yine de öpüştüklerini görmüştü. Kyoko zampara koruyucuyu öpmüştü. Sahne Toya’nın zihninde tekrar canlandı ve ruhu haykırdı, ‘hayır, Kyoko’yu öpen Shinbe idi, başka türlüsü olamaz.’

      Shinbe’ye sırtını dönüp, “neler çeviriyorsun bilmiyorum koruyucu, ama eğer Kyoko’ya tekrar dokunursan… seni öldüreceğim.” Toya bunu söyledikten sonra, geride yalnızca rüzgarla beraber uçan gümüş bir tüy bırakarak havalandı.

      Shinbe içini çekerken, uzaktan Kamui’nin neşeli kahkahasını duyduğunda taşa yaslanarak tekrar oturdu. Biraz sonra Sennin, Kamui ve Suki ellerinde yaşlı adamın topladığı bitki ve sebze sepetleriyle alana geldiler.

      Shinbe, ‘onunla barakaya dönerken karşılaşmış olmalılar,” diye düşündü.

      Sennin, tapınağın yakınlarındayken kaldıkları barakanın sahibi olan yaşlı adamdı. Suki ile erkek kardeşini, karısı, onların anneleri, köye yapılan bir saldırıda iblisler tarafından öldürüldüğünde tek başına Sennin büyütmüştü. Suki, benzediği annesini hatırlayamayacak kadar küçüktü ama alemdeki en iyi iblis avcısı insan o olmuştu.

      Köydekilere göre Sennin bir eczacıydı ama koruyucular gerçeği biliyordu. Büyü yapmada bir uzmandı ve kendi dünyasındaki insanların çoğundan daha fazlasını biliyordu. Shinbe yaşlı adamın yaklaşmasını izlerken buruk bir şekilde gülümsedi.

      Sennin yaklaşırken, “neden suratın bu kadar asık Shinbe?” diye sordu. Gözlerini kısıp yaşlanan görme yetisiyle ona baktı. Ametist koruyucu son zamanlarda biraz tuhaf davranıyordu… ve bu çok şey ifade ediyordu çünkü ona göre bütün koruyucular biraz tuhaftı.

      Onlar yaklaşırken Shinbe, neredeyse Toya ile kavga etmeye başlayacakmış gibi değil de sanki onları bekliyormuş gibi ayağa kalktı.

      Suki onun arkasındaki kız heykeline baktı, “Kyoko şimdiden eve mi gitti?”

      Shinbe cevap vermeden önce boş boş ona baktı, “evet, evet gitti.”

      Kamui sepette yiyecek bir şeyler aramayı bırakıp gülümsemesi yerini endişeye bırakırken dikkatle Shinbe’ye baktı. “Neden gitti?” Sonra kafasına yeni dank etmiş gibi gözlerini kıstı, “Toya bu sefer ne yaptı?”

      Shinbe, onu sakinleştirmek için elini uzatıp Kamui’nin omzuna koydu. Kyoko’nun evine dönmesinden Kamui’nin de kendisi kadar nefret ettiğini biliyordu. “Önemli değil Kamui. Yakında dönecek,” dedi, en azından böyle olacağını umuyordu. İçinden homurdandı.

      Suki sıkıntılı bir şekilde arkasına baktı. Kyoko gece gelip çok az kalmıştı. Sabahki birkaç dakika dışında onunla konuşma fırsatı bile bulamamıştı. “Yani, onu uysallaştırması mı gerekti?”

      Shinbe kıza bakıp sırıttı, “korkarım ki. Toya çok iyi bir ruh halinde değil.”

      Sennin gözlerini ona doğru kısıp sepetini kenara çekerken, “öyle olmadığını düşünüyorum. Bu defa ne konuda anlaşamadıklarını biliyor musun?” diyerek barakaya doğru yürümeye başladı. Suki, atıştıracak bir şeyler aramak için tekrar sepete dalan Kamui ile beraber arkasından gitti. Shinbe bu soruya nasıl cevap vereceğini düşünmeye çalışarak onları takip etti.

      Shinbe omuzlarını silkerek kimsenin suçluluğunu hissetmeyeceğini umarak hiçbir fikri yokmuş gibi, “Toya’nın ona bağırmak için bir nedene ihtiyacı var mı?” diye sordu.

      Toya, Sennin’in barakasının yakınlarında bir ağaçta arkasına yaslanmış, yaklaşırlarken yaptıkları konuşmayı dinliyordu. Shinbe’nin yaptığı yorumu duyup onu bir külçe haline gelene kadar dövmek istedi. Ama tekrar düşününce en iyisi onlara ne gördüğünü söylememekti. Öpücük aklına gelince gözleri gümüş kıvılcımlarla parladı. Bunu, şimdilik içinde tutmaya karar vererek ağaca yaslanıp uyuyormuş gibi yaparak gözlerini kapattı.

      Senin “uyanık mısın Toya?” diye seslendi.

      Toya, yaşlı adamı görmezden gelmeye devam etti. Ona hiçbir şey borçlu değildi.

      Sennin yine de düşüncesini söylemek isteyerek duraksadı, “tabii ki bu sefer yaptın. Burada biraz daha kalmasını bekleyemedin değil mi?”

      Toya ileriye doğru eğilip Sennin’e öfkeyle baktı, “kapa çeneni yaşlı adam. Neden bahsettiğini bile bilmiyorsun.” Aşağı atlayarak ormana yöneldi.

      Shinbe rahatlayarak iç çekti. Toya’nın onlara masum öpücükten bahsetmesinden ve bir açıklama yapmak zorunda kalmaktan korkuyordu. Karın boşluğuna sert bir şeyin oturduğunu hissederek, ‘masum olduğunu mu düşündüm?’ diye aklından geçirdi. Eğer o kadar masumsa neden dudakları onunkilere değdiğinde ne kadar yumuşak olduklarını düşünüp duruyordu? Bu düşünceyle inledi ve barakaya girdi.

      Koruyucuların müttefiki olan ve daha iyi bir biçimde ateş perisi diye tanımlanabilecek Kaen, bir sırıtışla Kamui’nin önünde belirdi. Sık sık Kamui’nin antrenman yapmasına yardım ediyordu ve savaş esnasında ona karşı çok koruyucuydu. Kaen’in insan şeklinden sıyırılıp bir ejderhaya dönüşmesi çok yardımcı oluyordu… bu antrenmanın çok daha yoğun olmasını sağlıyordu. Onlar barakanın dışında antrenman yaparken Sennin ve Suki birbirlerine baktı.

      Suki omzunu silkti ve barakaya girdiler. Shinbe dirseğine dayanmış bir şekilde, sırtı onlara dönük olarak şiltede uzanıyordu. Onu izlediler, ama ikisi de bozuk moraliyle ilgili bir şey söylemedi. Sennin akşam yemeğini hazırlarken Suki yemek için ateşi yaktı ve Shinbe içini çekerken ikisi de ona baktı.

      *****

      Toya, güneş gökyüzünde batmaya başlayana kadar bütün gün barakadan uzak durdu. Sennin ve Suki’nin usulca konuştuğunu duyunca sessizce yaklaştı. Gelişmiş koruyucu işitme yetisiyle fısıldadıkları her kelimeyi duymuştu.

      Suki endişeyle hala battaniyesinin üzerinde yatıp uyur gibi sesler çıkaran Shinbe’ye bakarak, “sence hasta mı Sennin?” diye sordu.

      Yaşlı adam yemek kaselerini temizlerken, “evet, tek bir lokma bile yemedi,” diye cevap verdi.

      “Umarım hastalık belirtileri göstermez. Kyoko’nun yardımı olmadan kayıp tılsımı aramada ona gerçekten ihtiyacımız olacak,” diyen Suki omuzlarını silkerek uyku tulumunu açtı.

      “Evet, uyandığında ona bitki çayı yapacağım.” Sennin, insan hastalıklarına karşı çok güçlü bir bağışıklıkları olduğu için koruyucunun hasta olduğunu düşünmüyordu. Aslında… hasta olanını hiç görmemişti. Bu çok daha derin bir şey olmalıydı.

      Kayıp tılsımı düşünürken yaşlı kahverengi gözleri keskinleşti. Koruyucu Kalp Kristali parçalandığından beri küçük tılsım parçaları heryerde ve genellikle yanlış ellerde ortaya çıkmaya başlamıştı. Tılsıma sahip olan herhangi zayıf bir iblis çok güçlü ve tehlikeli bir hale geliyordu. Hyakuhei’nin şeytani ordusu her geçen gün büyüyormuş gibi görünüyordu. Son zamanlarda kötülüğün yaklaştığını hissediyordu.

      Toya