pişman olmayacaksınız. Şimdi, son üç yılda neler olduğunu öğrenmek istiyorsanız, size güzel bir hikâye anlatabilirim.”
Dick Forrest vasilerine kafasının zehir gibi olduğunu ve kitapları yutacağını söylediği zaman haklıydı. Böyle bir eğitim hiç görülmemişti ve Dick bunu kendi idare etti… ama tavsiye alarak. Yanında akıllı insanlar çalıştırmayı babasından ve Jingle-bob’daki John Chisum’dan öğrenmişti. Çobanlar kamp ateşinin ve yemek arabasının yanında uzun uzun konuşurken sessizce oturmayı ve düşünmeyi öğrenmişti. İsim ve mekân sayesinde randevular ayarlayarak profesörlerle, üniversite rektörleri ve iş adamlarıyla görüşmeler yaptı. Saatlerce konuşmalarını dinlerken hemen hiç konuşmadı, nadiren soru sordu, sadece anlatabilecekleri en güzel bilgileri dinledi. Saatler süren bu görüşmelerden, ne tür ve nasıl bir eğitim alması gerektiği konusunda bir fikir, bir bulgu çıkmasıyla mutlu oldu.
Sonra sıra özel hocaların bulunmasına geldi. Daha önce bu kadar çok bulma ve çıkarma, işe alma ve kovma yaşanmamıştı. Dick bu konuda alçakgönüllü değildi. Bir ay veya üç ay tuttuğu birine karşılık, ilk günde veya ilk haftada bir düzine hoca kovduğu oldu. Tabii kovulan hocalara, onu eğitme girişimleri bir saat sürmese bile, bir aylık maaş ödedi. Bu tür şeyleri adil ve görkemli bir şekilde yapıyordu; çünkü adil ve görkemli davranabilecek kadar parası vardı.
Arka kamaralarda makine görevlilerinin kovalarındaki artıkları kemiren ve su tanklarındaki yahnileri “hapur hupur yiyen” biri olarak paranın değerini iyice öğrenmişti. En ucuz olduğundan emin bir şekilde en iyisini satın alıyordu. Üniversiteye girebilmek için bir yıl lise fiziği ve bir yıl lise kimyası okuması gerekiyordu. Cebir ve geometriyi ezberledikten sonra, Kaliforniya Üniversitesi’nin fizik ve kimya bölümlerinin başkanlarını aradı. Profesör Carey ilk başta kahkahalarla güldü.
“Sevgili oğlum,” diye başladı söze.
Dick, Profesör Carey konuşmasını bitirinceye kadar sabırla bekledi. Sonra o konuşmaya başladı ve sonuca ulaştı.
“Ben aptal değilim, Profesör Carey. Lise ve akademi öğrencileri daha çocuk. Dünyayı tanımıyorlar. Ne istediklerini veya kendilerine uzatılanları neden istediklerini bilmiyorlar. Ben dünyayı tanıyorum. Ne istediğimi ve neden istediğimi biliyorum. Bu çocuklar iki dönem boyunca –iki tatili de ekleyince bir yıl ediyor– haftada iki kere birer saat fizik görüyor. Siz fizik konusunda Pasifik kıyısındaki bir numaralı öğretmensiniz. Akademik yıl bitmek üzere. Tatilinizin ilk haftasında, her dakikanızı bana ayırırsanız, bu senenin fiziğini öğrenebilirim. O haftanın sizin için değeri ne kadar?”
“Bin dolara bile alamazsın,” diyen Profesör Carey meseleyi hallettiğini düşündü.
“Maaşınızın ne kadar olduğunu biliyorum,” diye başladı Dick.
Profesör Carey sert bir sesle, “Ne kadar?” diye sordu.
Dick aynı sertlikle, “Haftada bin dolar değil,” dedi. “Haftada beş yüz de değil, iki yüz elli de değil…” Profesörün araya girmesini önlemek için elini kaldırdı. “Biraz önce bana zamanınızın bir haftasını bin dolara alamayacağımı söylediniz. Öyle yapmayacağım. O haftayı iki bin dolara satın alacağım. Tanrım! Yaşayacak ne kadar çok yılım var…”
“Yılları da satın alabiliyor musun?” diye sordu Profesör Carey sinsi bir ifadeyle.
“Tabii. İşte bu nedenle buradayım. Üç yıl bir arada alıyorum ve sizden alacağım bir hafta anlaşmanın parçası.”
Profesör Carey kahkahayla gülerken, “Ama daha kabul etmedim,” dedi.
“Eğer miktar yeterli değilse,” dedi Dick sert bir ifadeyle, “Mantıklı olacağını düşündüğünüz rakamı söyleyin.”
Bunun üzerine Profesör Carey teslim oldu. Aynı şekilde kimya bölümünün başkanı Profesör Barsdale de…
Dick matematik hocalarını çoktan Sacramento ve San Joaquin’deki göletlere haftalar boyunca ördek avına götürmüştü. Fizik ve kimyadaki gösterisinden sonra edebiyat ve tarih hocalarını Oregon’ın güneybatısındaki Curry County avlanma bölgesine götürdü. Bu numarayı babasından öğrenmişti ve açık havada çalışıyor, oynuyor ve yaşıyordu. Üç yıllık geleneksel ergenlik eğitimini bir yılda, kendini sıkmadan tamamladı. Balık tuttu, ava gitti, yüzdü, spor yaptı ve aynı zamanda kendini üniversiteye gidecek düzeyde donattı. Hiç hata yapmadı. Babasının yirmi milyonu ona ustalık kazandırdığı için yaptığını biliyordu. Para bir araçtı. Ona gereğinden çok da değer vermedi, az da… Sadece istediklerini satın almak amacıyla kullandı.
Bay Crockett, Dick’in yıllık hesap dökümüne bakarak, “Hayatımda duyduğum en saçma israf şekli,” dedi. “Eğitim gideri on altı bin, hepsi de madde madde sıralanmış, tren ücretleri, hamal bahşişleri ve hocaları için av tüfeği fişekleri dahil.”
“Yine de sınavları geçti,” dedi Bay Slocum.
“Hem de bir yılda,” diye homurdandı Bay Davidson. “Kızımın oğlu aynı zamanda Belmont’a girdi ve şansı varsa, üniversiteye ancak iki yıl sonra girebilecek.”
Bay Crockett, “Şey, benim bütün söyleyeceğim şey şu, bundan böyle bu çocuk parasını harcama konusunda ne söylerse kabulümdür.”
Dick vasilerine, “Ben de hemen peki diyeceğim,” dedi. “İşte burada, yine onlarla başa baş durumdayım ve dünyayı tanıma konusunda onlardan yıllarca ilerdeyim. İyi veya kötü, büyük ya da küçük, kadınlar, erkekler ve hayat hakkında bir şeyler biliyorum ve bazen bunların doğru olup olmadığı konusunda kuşku duyuyorum. Ama bunları biliyorum.”
“Bundan sonra acele etmeyeceğim. Yaşıtlarımı yakaladım ve artık normal bir yaşantı süreceğim. Yapmam gereken tek şey, derslerin hızını yakalamak ve böylece yirmi bir yaşımda mezun olacağım. Bundan böyle eğitim için daha az –biliyorsunuz, artık özel hoca olmayacak– ama iyi vakit geçirmek için daha fazla paraya ihtiyacım olacak.”
Bay Davidson kuşkulanmıştı.
“İyi vakit geçirmek derken ne kastediyorsun?”
“Ha, okul dernekleri, futbol, konumumu korumak, bilirsiniz işte; ayrıca benzinli motorlarla ilgileniyorum. Dünyanın ilk okyanusta giden benzinli yatını yapacağım.”
“Kendini patlatırsın,” diye mırıldandı Bay Crockett. “Bütün bu çılgınların benzin için giriştiği işler çok saçma.”
“Kendimi güvenceye alırım,” diye cevap verdi Dick. “Tabii, bu deney yapmak anlamına geliyor, deney de para demek oluyor, bu nedenle vadesiz hesabım iyi durumda olsun. Eskisi gibi, dördümüz de çekebiliriz.”
6. Bölüm
Dick Forrest üniversitede dâhi olmadığını kanıtladı ama birinci sınıfta diğer tüm öğrencilerden daha çok ders astı. Bunun nedeni, astığı derslere ihtiyacı olmamasıydı ve bunu biliyordu. Hocaları onu giriş sınavına hazırlarken neredeyse üniversitenin birinci sınıfının tüm derslerini öğretmişlerdi. Bu arada, karşısına çıkan her liseye ve akademiye yenilen çok madara bir takım olan Birinci Sınıf takımına girdi.
Ancak Dick hiç kimsenin o güne kadar görmediği kadar uğraştı. Paralel olarak sürdürdüğü okuma işlemleri çok kapsamlı ve derindi. Yapmayı başardığı benzinli okyanus yatıyla ilk yaz gezisine çıktığında yanında neşeli gençlerden hiç kimse yoktu. Onun yerine konukları, aileleriyle birlikte edebiyat, tarih, hukuk ve felsefe hocalarıydı. Üniversitede uzun süre “entelektüel” yat gezisi olarak hatırlandı. Hocalar döndükten sonra çok eğlendiklerini anlattılar. Dick ise hocalarının bilim dalları hakkında sınıflarında