David S. Kidder

Entelektüelin kutsal kitabı - modern kültür


Скачать книгу

Dostoyevski, yirmili yaşlarının sonlarına doğru gizli bir sol grubun toplantılarına katıldığı için idama mahkum edilmiştir. Çar 1. Nicholas (1796–1855) son anda cezayı hafifletmiş, yazar dört yıllığına Sibirya’daki bir çalışma kampına gönderilmiştir. Bu deneyim yazara “Suç ve Ceza”nın kimi bölümleri için ilham kaynağı olmuştur.

      3- Dostoyevski yıllar boyunca kumar bağımlılığı nedeniyle sorunlar yaşamıştır. 1866 yılında yayınladığı “Kumarbaz” adlı romanı kumar bağımlılığı nedeniyle yaşadığı deneyimleri yansıtmaktadır.

      Pyotr İlyiç Çaykovski

      Rus besteci Pyotr İlyiç Çaykovski (1840–1893) müzik tarihinin en popüler balelerinden bazılarını bestelemiştir. Bunların arasında Kuğu Gölü Balesi (1877), Uyuyan Güzel (1890) ve bir Noel klasiği olan Fındıkkıran (1892) bulunmaktadır. Çaykovski, dans bestelerinin yanı sıra aralarında yedi senfoninin de yer aldığı çok sayıda orkestra eseri yazmıştır.

      Çaykovski küçük bir Rus kasabası olan Votkinsk’te doğdu. Piyano çalmaya beş yaşında başladı. Başlarda ebeveynleri müziğe olan ilgisini desteklemediler. Bu “tutkulu” hobinin zayıf ve hastalıklı çocukları için tehlikeli olabileceğini düşünüyorlardı. Çaykovski daha sonra Rusya’nın başkenti St. Petersburg’a gitti. Burada müzik eğitimini tamamlayacaktı. Çar 3. Alexander (1845–1894) çalışmalarının hayranıydı. Nadezhda von Meck (1831–1894) isimli bir başka destekçisi ise ona müzik çalışmalarına devam edebilmesi için yıllık bir ödenek tahsis edecekti.

      Balelerinin yanı sıra Çaykovski günümüzde 1812 Uvertürü (1880) isimli gösterişli eseriyle tanınmaktadır. Bu eser Rusların Fransız lider Napolyon Bonapart (1769–1821) karşısında kazandıkları zaferi işlemektedir. Eserde top atışları ve kilise çanlarına da orkestrasyonun bir parçası olarak yer verilmiştir. Çaykovski aynı zamanda 11 opera yazmıştır. Bunların en ünlüleri Eugene Onegin (1879) ve Maça Kızı (1890) eserleridir. Her iki eser de 19. yüzyılın ünlü Rus şairi Aleksandr Puşkin’in (1799–1837) dramatik şiirleri üzerinde temellendirilmiştir.

      Çaykovski yaşadığı dönemde dünya genelinde popüler olmuş ve 1891 yılında ABD’ye gitmiştir. Amerikalılara günümüzde klasikleşmiş olan eserlerini sergilemiştir. Eserlerinden ikisi, 1812 Uvertürü ve Fındıkkıran, Amerikan kültürünün duygusal gözdesi olmuştur. 1812 Uvertürü Amerikan Bağımsızlık Günü olan 4 Temmuz’larda, Fındıkkıran Noel günlerinde sahnelenmektedir.

Ek Bilgiler

      1- Çaykovski’nin son eseri, “Pathétique” (1893) adını verdiği 6. senfonisidir. Eserin ilk sergilenişinden dokuz gün sonra ünlü bestekar ölmüştür. Eseri cenazesinde çalınmıştır.

      2- Çaykovski’nin eşcinsel bir ilişki sırasında yakalanınca kendini öldürdüğü yönünde söylentiler bulunmaktadır. Günümüzde ise pek çok uzman, ünlü bestecinin koleradan öldüğüne inanmaktadır.

      3- Çaykovski’nin “Eugene Onegin” operası bir başyapıt olarak görülmekle beraber Rus yazar Vladimir Nabokov (1899–1977) onu aceleci ve aptalca bulduğunu söylemiş, eserdeki her şeyin kendisine Puşkin’in eserine bir hakaret gibi göründüğünü ifade etmiştir.

      Lumière Kardeşler

      Fransız kardeşler Louis ve Auguste Lumière sinemayı keşfetmediler. Fakat 1895 yılında patentini aldıkları ilkel hareketli görüntü yansıtıcıyla modern film sektörünün kurucuları oldular. Kardeşler, Amerikalı mucit Thomas Edison’un (1847–1931) çalışmalarından ilham almışlardı. Edison 1893 yılında kinetoskop adlı bir makine geliştirmişti. Aletin parçalarının içinde yer aldığı tahta kutudan bakanlar film izleme şansına sahip oluyorlardı.

      Aile meslekleri fotoğraf donanımları üretmek olan Lumière’ler, aynı zamanda hem bir kamera hem de yansıtıcı olan, hafif ve elle çalıştırılan sinematografı kullanarak kinetoskopu daha da geliştirdiler. Yalnızca bir kişinin film izlemesine izin veren kinetoskoptan farklı olarak, sinematograf filmleri perdeye yansıtabiliyordu. Böylece bir izleyici topluluğunun filmi birlikte izlemesi mümkün olabiliyordu.

      Lumière’ler sinematografın patentini 1895 yılının Şubat ayında aldılar. Pek çok tarihçi, 28 Aralık 1895’i sinemanın doğuşu olarak kabul etmektedir. Bu tarihte Lumière kardeşler Paris’teki Boulevard des Capucines’te bulunan Grand Cafe’de film gösterimi yaptılar. Programda aralarında Workers Leaving the Lumière Factory (1895) gibi çalışmaların da yer aldığı on film bulunuyordu. Gösterim toplamda yirmi dakika sürmüştü.

      1896 yılında Lumière kardeşler, sinematograf ve filmleri ile birlikte bir dünya turuna çıktılar. Londra ve New York City de durakları arasındaydı. Efsaneye göre bazı izleyiciler Arrival of a Train at La Ciotat (1895) isimli kaydı izlerken dehşete kapılmış, panik halinde oradan oraya koşuşturmuşlardı.

      1900’lerde yaklaşık iki bin film yaptılar. Ne var ki sinemanın geleceği olmadığına inanan Lumière’ler, kameralarını diğer film yapımcılarına satmayı düşünmemişlerdi. Bunun yerine çalışmalarını fotoğraf üzerinde yoğunlaştırdılar.

Ek Bilgiler

      1- Louis Lumière (1864–1948) fizik eğitimi almıştı.

      2- Fotoğraf donanımları üreten aile şirketlerini Auguste Lumière (1862–1954) işletiyordu.

      3- Lumière’ler Paris’teki ilk gösterimlerinde müzik yapması için bir piyanistle anlaşmışlardı.

      Komünizm

      “Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor. Komünizmin hayaleti.” Karl Marx (1818–1883) ve Friedrich Engels’in (1820–1895) 1848 yılında yayınladıkları Komünist Manifesto bu sözlerle başlıyordu. Bu eser 19. ve 20. yüzyılın en güçlü politik hareketlerinden birine kaynaklık edecekti.

      Marx ve Engels eserlerini yayınladıkları sırada komünizm, Alman felsefesinin zor ve anlaşılmaz metinleri ve bir dizi başarısız isyanla ilişkilendirilen marjinal bir hareketti. Bir yüzyıl sonra ise bu düşünce, dünyanın büyük bir kısmında hakim hale gelecekti.

      Komünistler, 19. yy Sanayi Devrimi’nin derin eşitsizlikler yarattığına inanıyorlardı. İşçiler yoksulluk içerisinde yaşarken fabrikatörler ve girişimciler muazzam kârlar elde ediyorlardı. Komünistler, kapitalizmin büyük bir servet yarattığına ama burjuvazinin bunu işçilerle paylaşmak istemediğine inanmışlardı. Bunun yerine sahip oldukları güçlü pozisyonu korumaya çalışıyorlardı.

      Marx ve Engels çözümün üretim araçlarının işçiler tarafından kontrol edilmesi olduğunu ileri sürdüler. Onlar kurulmasını istedikleri bu sisteme “proletarya diktatörlüğü” adını vermişlerdi. Burjuvazi gönüllü bir biçimde teslim olmayacağına göre şiddetli bir devrimin yaşanması bu idealin hayata geçebilmesi için zorunluydu.

      Komünistler sadece kapitalizme değil aynı zamanda emperyalizme ve dine de düşmandılar. Marx’ın gözünde din “halkların afyonu” idi. Karşıtlarının gözünde komünizm, Batı yaşam tarzına karşı doğrudan bir meydan okuma olarak görülmüştür.

      19. yy Avrupa’sının yoksulluk koşulları ve sosyal çalkantıları nedeniyle komünizm çok sayıda taraftar buldu. Marx’ın manifestosunun yayılmasından birkaç yıl sonra komünizm hızla yaygınlaştı. 1917