Oliver Tearle

Gizemli Kütüphane


Скачать книгу

/>

      Issız adaya düşse yanına almak isteyeceği kitap sorulduğunda G. K. Chesterton, Thomas’ın Pratik Gemi Yapımı Kılavuzu cevabını vermişti. Böylesine muzip bir cevap muhtemelen insanları gülümsetmişti ancak aynı zamanda Chesterton’ın bir daha asla ıssız ada geyiklerine dahil edilmemesine yol açtı. Chesterton’ın nüktesi bize basit ancak sıklıkla unutulan bir gerçeği hatırlatıyor: Kitap dediğimiz şey, sadece harika edebi eserler olmayabilir. Kitaplar her zaman “daima okumak istediğiniz ancak gerekli zamanı veya cesareti bulamadığınız romanlar”dan da ibaret değildir. Dönemine teknik açıdan fayda sağlamak için yazılmış bir kitabın söz konusu toplumun tarihine etkisi çok büyük olabilir.

      Öklid’in iki bin yıldan uzun zaman önce yazılmış olan Elementler’ini ele alalım. Muhtemelen pek az kitap kurdu uzun bir iş günü sonrası yatağında Öklid okur, ancak Elementler’in önemi ölçülemeyecek kadar büyüktür (konusuna bakıldığında bu, biraz da ironiktir). Aynı şekilde pek az okur akşamları eline Dr. Johnson’ın Sözlük’ünü alıp sıcak su dolu bir küvete uzanmayı düşünür; ama Webster’ın Sözlük’ünden dünyanın en bilinen sözlüğü sayılabilecek Oxford İngilizce Sözlük’e kadar o zamandan beri yazılan tüm sözlükler Johnson’a borçludur. Bu türden kitaplar yazıldıkları dönemi yansıtmakla birlikte kültürel ve entelektüel gelişimi yönlendirmeye de yardımcı olmuştur. Elinizdeki kitabın konusu da bu eserlerdir.

      Gizemli Kütüphane, kitaplara dair bir süredir merak ettiğim soruların cevaplarını bulmayı ve yeni şeyler keşfetmeyi amaçlıyor. Bu soruların bazılarını blog sayfam “İlginç Edebiyat: Edebiyatın İlginçlikleriyle Dolu Bir Kütüphane”de cevaplamaya çalıştım. Ancak birçoğuna, özellikle de edebi olmayan metinlere dair sorulara ilk kez bu kitapta yer verdim. Öklid’in bu kadar önemli ve çığır açan çalışmaları nelerdi? Bilimkurgu metinleri geleceği hiç doğru tahmin edebildi mi? İlk yemek kitabını kim yazdı? Victoria dönemi yazarları o kadar iffetli miydi ve romanlarında cinselliğe gerçekten utangaçlıkla mı yaklaşmışlardı?

      Gizemli Kütüphane’de bunları ve benzer soruları cevaplamaya çalışacağım. Kitabın birbirine bağlı iki amacı var: tanınmış kitapların az bilinen yanlarını ve az bilinen, gizli kalmış kitapların dünyayla olan şaşırtıcı ilişkilerini açığa çıkarmak. Bu kitap bilinende bilinmeyen, bilinmeyendeyse tanıdık bir yan arıyor. Kısacası daktiloyla, kalemle veya dikte edilerek yazılan, çizilen ya da intihal edilen tüm iyi bilinen ve bilinmeyen eserler hakkındaki bazı gizli gerçekleri ortaya çıkarmayı amaçlıyor.

      Kitap dünyasının derinlerine indiğimizde anlatılmayan birçok hikâyeyle karşılaşıyoruz. Klasik dönem Yunan şairi Homeros’u herkes bilir, peki ya Homeros hakkında parodiler yazanları? Edgar Allan Poe’nun kısa hikâyelerine hayranlık duyuyoruz; ancak pek az kimse kendisinin ömrü boyunca yalnızca bir kitabının, hem de şaşırtıcı bir kitabının iyi sattığını bilir. Hepimiz Shakespeare’in Hamlet adlı oyunu yazdığını biliriz, ancak Hamlet’i yazan ilk kişi o değildi.

      Bu kitabın konusu gözden kaçan, kütüphane raflarının arkalarına düşen ve büyük ölçüde unutulan kitaplar. Ancak bazen sayfaları çevrilmekten yıpranan kitapları da ele alacağız: Dante’nin İlahi Komedya’sının az bilinen bir kitap olduğunu iddia edemem, ama kaç kişi bu kitabı okumuştur? Dolayısıyla ortaçağ edebiyatının en iyi saklanan sırları böylesine havalı eserlerde saklanmış olabilir.

      Gizemli Kütüphane’nin amacı tüm zamanların en önemli doksan dokuz kitabı veya “herkesin okuması gereken doksan dokuz kitap” listeleri oluşturmak değil. Özellikle de söz edeceğim kitapların birçoğunun modern zamana ulaşmamasından dolayı bu mümkün değil. Hatta bir tanesi muhtemelen hiç var olmamıştı bile. (Bu eserlerin hepsi kitabın ilerleyen bölümlerinde açıklanacaktır.) Bu kitap, hem bilinen hem de adları unutulmuş eserlerle dolu hayali bir kütüphanenin etrafında yapılan kısa bir tren gezisi, ilginçliklerle dolu bir derlemedir. Bahsettiğim her eser, yazıldığı çağa dair bir şeyler anlatıyor ve sorduğum sorulara ilgi çeken cevaplar sunuyor.

      Bu kitap antikçağdan günümüze tarihi ve kültürel açıdan önem taşıyan dönemleri ana hatlarıyla kapsayan dokuz bölümden oluşmaktadır: antikçağ, ortaçağ, Rönesans ve sonrası. On yedinci yüzyılın ortalarından sonra her şey, yeni keşfedilen Amerika kıtasında kitap basılmaya başlanmasıyla daha ilginç ve karmaşık bir hal aldı. Amerika’da edebiyatın gelişiminin tarihini ayrı olarak on yedinci, on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıl bölümlerinde anlattım; aynısı kıtada yaşanan diğer gelişmeler için de geçerlidir. Yirminci yüzyıl Batı modernizmini konu alan son bölüme ise her ülkeyi dahil ettim.

      Kütüphane turumuza başlamadan önce bir şey daha belirtmek istiyorum. Dokuz bölümdeki başlıkların her biri, bir öncekiyle bir şekilde ilişkilidir. Bazen iki kitap arasındaki bağlantı oldukça belirgin olurken, bazen bu bağlantının farkına varmak biraz zaman alacaktır. Ancak bu ilişki kesinlikle mevcuttur. Umarım bu bağlantıları ararken en az benim kadar keyif alırsınız.

Oliver Tearle

      KLASİK DÖNEM

      Klasik dönemin mirası günlük hayatımızın birçok alanına ulaşmıştır. Demokrasi, tiyatro, lirik şiir, olimpiyatlar, felsefe ve mimarinin önemli bir bölümünün kökleri Antik Yunan’a dayanmaktadır. Ancak klasik dönem atalarımızın kurduğu dünyanın izleri, hayatın her alanında az da olsa görülmektedir. Örneğin modern İngilizceyi ele alalım: Horace’ın şiirindeki “anı yaşa” anlamına gelen carpe diem deyimi ve Yaşlı Plinius’un “gerçek şarapta gizlidir” anlamındaki in vino veritas söyleyişi sıklıkla kullanılmaktadır. İngiltere’de çoğu kişi her gün Virgil’in şiiri Aeneid’den bir parçayı yanında taşımaktadır: Madeni sterlinlerin kenarlarına Virgil’in şiirinde geçen “bir süsleme ve muhafız” anlamındaki decus et tutamen mısrası işlenmiştir. Amerikalıların paralarında da Latince bir deyim yer almaktadır: “birçok şeyden meydana gelen tek şey” anlamındaki E pluribus unum. Bu söyleyiş de Virgil’e ait bir metne dayanmaktadır ve dahası bu metin, fesleğenli makarna sosu tarifidir.

      Klasik dönemden bugüne ulaşamayan edebi ve felsefi eserleri, bilimsel ve matematiksel çalışmaları düşününce bu, çok daha etkileyicidir. Günümüze dek varlığını sürdürememiş klasik dönem eserlerinin bugün kültürümüzün bir parçası olduğunu düşünün. Sofokles’in yüzlerce oyunundan sadece yedi tanesi yerine hepsi korunabilseydi ne kadar da zengin bir kültüre sahip olurduk. Şu an hiç kimsenin üniversite edebiyat derslerinde Aristoteles’in komedi teorisi ve şiir kitabının ikinci kısmı üzerine çalışamamasının tek nedeni, kopyalarının günümüze ulaşamamış olmasıdır.

      Hem elinizdeki kitabın ana konusu kitaplar olduğu için hem de kitap kavramının kendisi tam olarak antik dünyada ortaya çıktığı için antik dünyayla başlamak makul gözüküyor. Dünya üzerindeki en eski kitabın Etrüsklerin yaklaşık 2.500 yıl önce yazılmış ve sadece birkaç sayfadan oluşan Altın Kitap’ı olduğu söylenir. Kitabın 24 ayar altından altı adet sayfası mevcuttur ve sayfalar birbirine halkalarla tutturulup tek bir parça haline getirildiği için bu eseri “kitap” olarak sınıflandırabiliriz. Maalesef bu eser yirminci yüzyılın ortalarında keşfedildi ve yazıldığı Etrüsk dili hakkında çok az şey bildiğimiz için deşifre edilmesi biraz zor oldu demek hafif kalır. Bugün bile eserin konusu hakkında en ufak fikrimiz yok.

      Neyse ki deşifre edip okuyabileceğimiz birçok şiir, kurgu, tiyatro oyunu, felsefi ve bilimsel eser mevcut. Bu yüzden Etrüsk yazmasının anlaşılmaz gariplikleri üzerine kafa patlatmaktansa bu eserlerin birkaçına göz atalım.

      Homeros’un Destanları

      Homeros’u iki epik şiiriyle tanıyoruz: Truva Savaşı hakkındaki İlyada ve Odisseas’ın evi İthaka’ya dönerken başından geçenleri konu alan Odysseia. MÖ sekizinci yüzyıl civarında yazılan İlyada, Batı edebiyatının ilk büyük eseridir. Truva ve birkaç Yunan şehir devleti arasında on yıl süren savaşı, özellikle son safhalarına vurgu yaparak anlatmaktadır. İlyada’da korku saçan Amazonlara (Homeros’un “erkeklerle eşit” anlamına gelen “antianeirai” adını verdiği kadın savaşçılar), Agamemnon ve Aşil gibi kahraman fatihlere değinilmiştir ki bunlar değindiği figürlerin sadece küçük bir kısmıdır.

      Homeros’un