Joseph Jacobs

Kelt masalları


Скачать книгу

bacağını da çıkarmaya başlayınca terzi o kadar uzun dikişler atmaya başlamıştı ki pantolonun neredeyse sonuna gelmişti. Adam bacağını zeminden çıkarmadan hemen önce, hayat dolu terzi görevini bitirip kandilini söndürdü, tabanları yağlayıp mezar taşından uzağa doğru koşmaya başladı ve kolunun altındaki pantolonla kiliseden uzaklaştı. Sonra korkunç yaratık yüksek sesle gürledi, iki ayağını da zemine vurdu ve kiliseden çıkıp terzinin peşine düştü.

      Vadide koştular, bir selin akıntısından daha hızlılardı; ancak terzi yola daha önce çıkmıştı ve bacakları çevikti, ayrıca ödülü de kaybetmek istemiyordu. Yaratık ona dur diye kükrese de, hayat dolu terzi bir canavarın dediğini yapacak biri değildi. Bu yüzden elindeki pantolonu sıkı sıkı tutup Saddell Kalesi’ne varana kadar adımlarının karanlığa karışmasına izin vermedi. Çok geçmeden kale kapısından içeri girdi ve kapıyı kapattı; onun ardından canavar geldi ve terziyi elinden kaçırdığı için sinirlenip kapının üstündeki duvara vurdu. Orada koskocaman beş parmağının izini bıraktı. Eğer yeterince yakından bakarsanız o parmakların orada durduğunu apaçık bir şekilde görebilirsiniz.

      Terzi ödülünü aldı, Macdonald pantolonun ödemesini cömertçe yaptı. Dikişlerin bazılarının biraz uzun olduğunu ise hiçbir zaman fark etmedi.

      Munachar Ve Manachar

      Bir zamanlar Munachar ve Manachar adında iki arkadaş vardı, bu çok uzun zaman önceydi. O kadar uzun zaman önceydi ki eğer şimdi yaşasalar, yaşları birkaç yüzü geçmiş olurdu. Munachar ve Manachar birlikte ahududu toplamaya çıkarlardı, Munachar ne kadar topluyorsa Manachar o kadar yiyordu. Munachar, tüm ahududularını yiyen Manachar’ı asmak için bir dal bulup darağacı yapması gerektiğine karar verdi; dalın yanına gitti. “Ne var ne yok?” diye sordu dal. “Bir şeyler arıyorum. Bir dal bulup darağacı yapacağım, darağacına tüm ahududularımı yiyen Manachar’ı asacağım,” diye cevap verdi Munachar.

      “Beni alamazsın,” dedi dal, “Ta ki bir balta bulup beni kesene kadar.” Baltaya gitti. “Ne var ne yok?” diye sordu balta. “Bir şeyler arıyorum. Bir balta bulacağım. Balta ile dalı kesecek, dal ile darağacı yapacak, darağacı ile tüm ahududularımı yiyen Manachar’ı asacağım.”

      “Beni alamazsın,” dedi balta, “Ta ki beni bilemek için bir taş bulana kadar.” Taşa gitti. “Ne var ne yok?” diye sordu taş. “Bir şeyler arıyorum. Bir taş bulacağım. Taş ile baltayı bileyecek, balta ile dalı kesecek, dal ile darağacı yapacak, darağacı ile tüm ahududularımı yiyen Manachar’ı asacağım.”

      “Beni alamazsın,” dedi taş, “Ta ki beni ıslatmak için su bulana kadar.” Suya gitti. “Ne var ne yok?” diye sordu su. “Bir şeyler arıyorum. Su bulacağım. Su ile taşı ıslatacak, taş ile baltayı bileyecek, balta ile dalı kesecek, dal ile darağacı yapacak, darağacı ile tüm ahududularımı yiyen Manachar’ı asacağım.”

      “Beni alamazsın,” dedi su, “Ta ki içimde yüzecek bir geyik bulana kadar.” Geyiğe gitti. “Ne var ne yok?” diye sordu geyik. “Bir şeyler arıyorum. Bir geyik bulacağım. Geyiği suda yüzdürecek, su ile taşı ıslatacak, taş ile baltayı bileyecek, balta ile dalı kesecek, dal ile darağacı yapacak, darağacı ile tüm ahududularımı yiyen Manachar’ı asacağım.”

      “Beni alamazsın,” dedi geyik, “Ta ki beni kovalayacak bir tazı bulana kadar.” Tazıya gitti. “Ne var ne yok?” diye sordu tazı. “Bir şeyler arıyorum. Bir tazı bulacağım. Tazı ile geyiği kovalayacak, geyiği suda yüzdürecek, su ile taşı ıslatacak, taş ile baltayı bileyecek, balta ile dalı kesecek, dal ile darağacı yapacak, darağacı ile tüm ahududularımı yiyen Manachar’ı asacağım.”

      “Beni alamazsın,” dedi tazı, “Ta ki pençelerime sürecek bir parça tereyağı bulana kadar.” Tereyağına gitti. “Ne var ne yok?” diye sordu tereyağı. “Bir şeyler arıyorum. Bir tereyağı bulacağım. Tereyağını tazının pençelerine sürecek, tazı ile geyiği kovalayacak, geyiği suda yüzdürecek, su ile taşı ıslatacak, taş ile baltayı bileyecek, balta ile dalı kesecek, dal ile darağacı yapacak, darağacı ile tüm ahududularımı yiyen Manachar’ı asacağım.”

      “Beni alamazsın,” dedi tereyağı, “Ta ki beni yalayarak temizleyecek bir kedi bulana kadar.” Kediye gitti. “Ne var ne yok?” diye sordu kedi. “Bir şeyler arıyorum. Bir kedi bulacağım. Kediye tereyağını temizlettirecek, tereyağını tazının pençelerine sürecek, tazı ile geyiği kovalayacak, geyiği suda yüzdürecek, su ile taşı ıslatacak, taş ile baltayı bileyecek, balta ile dalı kesecek, dal ile darağacı yapacak, darağacı ile tüm ahududularımı yiyen Manachar’ı asacağım.”

      “Beni alamazsın,” dedi kedi, “Ta ki bana süt verene kadar.” İneğe gitti. “Ne var ne yok?” diye sordu inek. “Bir şeyler arıyorum. Bir inek bulacağım. İnek bana sütü verecek; ben de sütü kediye verecek, kediye tereyağını temizlettirecek, tereyağını tazının pençelerine sürecek, tazı ile geyiği kovalayacak, geyiği suda yüzdürecek, su ile taşı ıslatacak, taş ile baltayı bileyecek, balta ile dalı kesecek, dal ile darağacı yapacak, darağacı ile tüm ahududularımı yiyen Manachar’ı asacağım.”

      “Sana süt veremem,” dedi inek, “Ta ki bana şuradaki harmancılardan saman getirene kadar.” Harmancılara gitti. “Ne var ne yok?” diye sordu harmancılar. “Bir şeyler arıyorum. Sizden saman alacağım, samanı da ineğe götüreceğim. İnek bana sütü verecek; ben de sütü kediye verecek, kediye tereyağını temizlettirecek, tereyağını tazının pençelerine sürecek, tazı ile geyiği kovalayacak, geyiği suda yüzdürecek, su ile taşı ıslatacak, taş ile baltayı bileyecek, balta ile dalı kesecek, dal ile darağacı yapacak, darağacı ile tüm ahududularımı yiyen Manachar’ı asacağım.”

      “Sana saman veremeyiz,” dedi harmancılar, “Ta ki bize şuradaki değirmenciden pasta malzemeleri getirene kadar.” Değirmenciye gitti. “Ne var ne yok?” diye sordu değirmenci. “Bir şeyler arıyorum. Sizden pasta malzemeleri alacağım, o malzemeleri harmancılara götüreceğim. Harmancılar bana saman verecek; ben de samanı ineğe götürecek, inekten sütü alacak, sütü kediye verecek, kediye tereyağını temizlettirecek, tereyağını tazının pençelerine sürecek, tazı ile geyiği kovalayacak, geyiği suda yüzdürecek, su ile taşı ıslatacak, taş ile baltayı bileyecek, balta ile dalı kesecek, dal ile darağacı yapacak, darağacı ile tüm ahududularımı yiyen Manachar’ı asacağım.”

      “Sana malzemeleri veremeyiz,” dedi değirmenci, “Ta ki şuradaki nehirden, şu elekle su getirene kadar.”

      Eleği eline alıp nehre doğru yola çıktı. Ancak ne zaman eleği daldırıp su ile doldursa, kaldırdığında su boşalıyordu; o zamandan bugüne kadar denemeye devam etse bile o eleği dolduramazdı. Başının üstünden bir karga uçuyordu. “Sıva! Sıva!” dedi karga. “Teşekkür ederim, verdiğin tavsiye çok iyi,” dedi Munachar. Kırmızı kili alıp bir sıva yaptı ve sıvayı eleğin altına sıvadı, tüm delikleri doldurdu. İşte o zaman elek suyu tutmaya başladı, suyu değirmenciye verdi, değirmenci de ona pasta malzemelerini verdi; pasta malzemelerini alıp harmancılara götürdü, harmancılar da ona samanları verdi; samanları ineğe götürdü, inek de ona süt verdi; sütü alıp kediye götürdü, kedi de tereyağını diliyle temizledi; tereyağını alıp tazıya götürdü, tazı da tereyağını pençelerine sürdü; tazı geyiği kovaladı, geyik de suda yüzü; su taşı ıslattı, taş da baltayı biledi; balta dalı kesti, dal ile darağacı yapıldı; tam Manachar’ı asmak için her şey hazırken Munachar öğrendi ki Manachar çok yemekten ŞİŞİP PATLAMIŞ.

      Конец