üstüne serili şilte bembeyazdı. Şilteye serili örtü de bembeyazdı. Kız bu örtünün yarısını çaprazlama katladı, örtünün kalın görünen yerinden kaçınır gibi, sırtını pencereye vererek oturdu. Ayakları zemine ulaşmıyordu. Elinde örgü şişleri tutuyordu. Bir yün yumağı, yatağın üstünden yere yuvarlandı. Kızın elinden kırmızı bir iplik uzanıyordu. Sanşiro, yatağın altından yumağı alsam mı diye düşündü; ama kız yumağı umursarmış gibi görünmediği için bunu yapmaya çekindi.
Kızın annesi, odanın diğer yanından birkaç kez, geçen geceki yardımı için Sanşiro’ya teşekkür etti. “Onca işinizin arasında…” falan diyordu. Sanşiro, “Sorun değil, zaten boş vaktim vardı,” dedi. İkisi konuşurken Yoşiko susuyordu. Konuşmaya ara verdiklerinde aniden, “Geceki intihar olayını görmüşsünüzdür,” dedi. Sanşiro, odanın köşesinde duran gazeteyi fark etti.
“Evet,” dedi.
Kız, “Çok korkmuşsunuzdur, değil mi?” diyerek boynunu biraz yana eğdi ve Sanşiro’yu süzdü. Kızın boynu, ağabeyininki gibi uzundu. Sanşiro, korkup korkmadığını söylemeden kızın boynunu bükmüş halini seyretti. Sessizliğinin bir sebebi, sorunun çok safça, bu yüzden de cevaplaması zor oluşundandı. Sessizliğinin diğer nedeni, cevap vermeyi unutmasıydı. Kız onun bakışlarını fark etmişti, hemen boynunu düzleştirdi. Ve solgun yanakları biraz kızardı. Sanşiro, “Artık gitsem iyi olur herhalde,” diye düşündü.
Selam vererek odadan çıktı, ön kapının karşısına gelip ileriye baktığında, koridorun ucundaki aydınlık ve kenarları ışıkla çizilmiş dörtgen şeklindeki çıkışın önünde, göletten tanıdığı kadını gördü. Sanşiro afallamıştı, yürürken tökezledi. O an, saydam havadan bir tuvale gölgelerle çizilmiş kadın, ona doğru bir adım attı. Sanşiro da davet edilmişçesine ilerledi. İkisi, düz koridorun bir yerinde karşılaşmalarını buyuran kaderin buyruğuyla, birbirlerine yaklaştılar. Ama kadın birden döndü. O, sadece, dışarıdan gelen ışığın içinde, yeni başlamış güz mevsiminin yeşilliklerini görüyordu. Dönüp giden kadının gözlerinden bakınca, koridorun dörtgen çerçevesinde beliren hiçbir şey yoktu; kadının bakışını karşılayacak kimse de yoktu. Sanşiro, o saniyelerde kadının siluetini ve kıyafetini aklına kazıdı.
Kadının kimonosunun rengine ne diyeceğini bilemedi. Üniversitedeki göletin suyuna, her dem yeşil bir ağacın bulanık aksi düştüğünde nasıl görünürse, işte öyle bir renkti. Kimonoda, en yukarıdan başlayıp ta aşağıya kadar inen parlak şeritler vardı. Bu şeritler dalgalanıyor, birbirine yaklaşıp uzaklaşıyor, yan yana gelip kalınlaşıyor, tekrar ayrılıp iki şerit oluyordu. Şeritler gelişigüzel hareket ediyordu ama hareketlerinde yine de bir düzen vardı. Kimono, üst yarısının ortasından geçen geniş bir kuşakla ikiye ayrılmıştı. Kuşağın sıcak bir görüntüsü vardı. Herhalde, sarı renk içerdiği içindi.
Kadın döndükten sonra, sağ omuzunu geriye atıp sol elini kalçasına yaslayarak yürüdü. Elinde mendil vardı. Mendilin parmaklarının arasından taşan kısmı çiçek gibi açılmıştı. İpektendi herhalde. Kadının belden aşağısının duruşu düzgündü ve edepli olduğu izlenimi uyandırıyordu.
Kadın tekrar Sanşiro’ya doğru döndü. Yere bakarak Sanşiro’ya doğru iki adım yürümüştü ki, birden başını geri attı ve karşısındaki erkeği gördü. Gözleri geniş, göz kapakları kıvrımlıydı.45 Bakışları sakindi. Çarpıcı kara kaşlarının altında, gözleri ışıl ışıldı. Ağzını araladığında, güzel dişleri meydana çıktı. O dişler ve o ten rengi, Sanşiro’da unutulmaz bir izlenim bırakmıştı.
Beyaz pudrayla hafif bir makyaj yapmıştı. Ama yüzünün rengini örten, zevksiz bir makyaj değildi bu. Narin tenine güzel bir renk katacak şekilde, çok hafifçe sürmüştü pudrayı. Yüzünü beyaza boyamış değildi.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.