Namık Kemal

Gülnihal


Скачать книгу

gibi görüyor. Mutlaka çektiğim azapların intikamını alacağım! Elbette istediğim gibi canını yakacağım!”

      PAŞO HANIM: “Oğlum! Ben soyumda senden yüreksiz adam görmedim! Aylardır çiftçinin, esnafın ağzında Muhtar’ın beyliğinden, büyüklüğünden başka söz yok da yine Muhtar ortada geziyor. Nesinden korkuyorsun da bu kadar kendini üzüyorsun? Zehrin mi yok? Sana güğümlerle zehir getireyim. Celladın mı eksik? Bir kere ayağını yere vursan karşına bin tanesi çıkar. Katırı ne yaşatır durursun?”

      KAPLAN PAŞA: “Sen, intikamın ne demek olduğunu bilir misin? Bir adam, ölmekle ne olur? Biraz ömür kaybeder, biraz rahat kazanır. Benim çektiğim, ölüm gibi birkaç saatlik bir eziyet midir ki ölümü intikama kâfi göreyim? Ah, çektiğimi bilmezsin ki meramımı anlayasın! Ben burada bir zabitim, üç yüz bin kişiye hükmüm geçiyor. Hangisine her ne istersem yaparım, üç yüz bin kişinin başı elimde duruyor. Hangisini istersem koparır, avcumda oynarım. Üç yüz bin kişi Allah’ın her emrini tutmuyor fakat benim bir tek emrime karşı duramıyor!

      İster misin, şu ovayı yarı beline kadar baş aşağı yere gömülmüş adamlarla donatayım? İster misin, şu bahçeyi anasından babasından ayrılmış yetimlerin gözyaşı ile sulayayım? İster misin, aşağı mahalleyi sel basacak kadar kan dökeyim? İster misin, bir çocuğu babasının eliyle ateşte yaktırayım? İster misin, bir adama, anasının derisini yüzdüreyim?

      Ben burada ne istersem olur, ne emredersem yapılır. Kim bir emrime itaat etmeyecek olursa şimdi söylediğim eziyetlerden bin kat ziyade azap içinde gebertirim!

      Bir kere bu kuvvete, bu kudrete bak; bir kere de Muhtar’ı yıldıramamayı düşün, Muhtar’dan aşağı olmayı gözünün önüne al!

      Katırın bir kere yüzüne baksam vücudumda ne kadar kan varsa ateş kesiliyor, beynime toplanıyor! Başıma sanki kızgın taçlar geçiyor, ben de zindanımdaki katiller kadar eziyet çekiyorum. Hem bütün memlekete büyük olup da hem bir kişiden kendini küçük görmek insana ne büyük azaptır, bilir misin? Ömründe kimseye haset etmedin mi?”

      PAŞO HANIM: “Oğlum, öldür dedim ona da kanmadın! Bilmem ne yapacaksın? Cehenneme gönderebilir misin? Ahirete de emrin işliyor mu?”

      KAPLAN PAŞA: “Cehennem azabını ben ona dünyada çektireceğim. Kalbini, ciğerini bin parça edeceğim!”

      PAŞO HANIM: “Yap oğlum, zevkin ne ise geri durma! Lakin nasıl yapacaksın?”

      KAPLAN PAŞA: “Nasıl mı yapacağım? İsmet’i elinden alacağım, kalbini vücudundan koparacağım. Beni eceli kadar sevmeyen İsmet’i, canından ziyade sever gibi görünmeye mecbur edeceğim. Her dakika bin hakaretle, bin eziyetle gönlünü zehirleyeceğim, verem döşeklerine yatıracağım. Muhtar yaşayacak. İsmet’in, sağ iken mezara gömülmüş adam gibi, acı acı iniltisini işitecek. Vücudunu çürümüş kefenlerden daha soluk görecek. Her dakika, türlü türlü ölüm eziyeti çekecek. Her dakika, bin türlü cehennem azabına düşecek. Anlıyor musun? Ben intikamımı böyle isterim!”

      PAŞO HANIM: “Ay oğul, sen çocuk musun? Sanki onu İsmet’ten ayırmak, canından ayırmaktan daha mı beterdir?”

      KAPLAN PAŞA: “Ömründe kimseyi sevmemişsin ki ayrılık azabının ne olduğunu bilesin.”

      PAŞO HANIM: “Bak, şu insaniyetsize bak! Ya sana olan muhabbetim?”

      KAPLAN PAŞA: “Bana olan muhabbetin mi? A anne! Bana olan muhabbetinin, avcının köpeğini sevişinden hiç farkı olmadığını ben bilmez miyim sanırsın? Beni küçükten beri elinde büyüttün, istediğin gibi ava alıştırdın, işine yarıyorum, sen de çaresiz okşuyorsun. Muhabbet dediğin bu, değil mi? Ben, seni babamdan kurtarmaya alet oldum, sen de beni amcamdan kurtarmaya yardım ettin. Birbirimizi sevdiğimizin ortada başka bir delili var mı? Ya bizim bunlardan daha alçak bir sırrımız mı var ki birbirimizden saklayacağız diye için başka türlü görünmeye çalışıp duruyoruz? Biz âdeta ana oğul değil, iki ortak katiliz! Gel, nafile zahmetlere düşmeyelim. Hâlimize layık olan ne ise aramızda da o olsun. Öyle davranalım, hâlimizce davranalım.

      Şimdi beni dinle! Muhtar hapiste. İsmet de içeriye gelmiş, onu kurtarmaya çalışacak. Yanına çağırırsın. Muhtar’ın kurtulması için bana varmasını şart koşarsın. Her ne yaparsa yapsın, kandırırsın. Mutlaka kandıracaksın. İsmet’i senden isterim!”

      PAŞO HANIM: “Ay oğul, o nasıl söz? Muradın intikamsa İsmet’i al, başkasına ver! Bu yaştan sonra konağımın içinde hanımlığıma bir ortak mı peyda edeceksin? Bu kadar cariyelerin var, elvermiyor mu?”

      KAPLAN PAŞA: “Bu sözleri söylediğin vakit hiç hatırına gelmiyor mu ki bugün oğlun buranın nasıl hâkimi ise senin de öyle hâkimindir. Nasıl terbiye ettiğini, nasıl yetiştirdiğini de bilirsin. Hayatın, senin keyfin için babasını zehirlemiş bir adamın elinde duruyor. O adam, acaba kendi keyfi için ne yapmaz? İsmet’i senden isterim, anladın mı? Söylediğim sözleri gözünün önünden ayırma! Ben, şu kapının arkasındayım.”

      İKİNCİ MECLİS

      Evvelkiler

      PAŞO HANIM: (kendi kendine) “Ah, canavar büyüdü! Şimdi pençesini kendini taşıyan ananın karnına salıyor. Babasının canını yiyen, anasının ciğerini niçin yemesin?

      Yürü, Allah’ın gazabına uğramış katil, yürü! Ardına bakıp da nafile geri dönmeye çalışma! Basacağın yerler, ayağının altından uçar. Önündeki mezarlardan mı korkuyorsun? Sen onları kendi tırnağınla kazdın! Bundan sonra sana kim yardımcı olacak? Bir kocan vardı, kıskançlığından bıktın, canına kıydın. Bir oğlun var, akrabasının etiyle besledin!”

      KAPLAN PAŞA: (kapıdan geri dönerek) “Akşama kadar deli gibi kendi kendine söylenip duracak mısın?”

      PAŞO HANIM: “Şimdi emrini yerine getiririm oğlum, şimdi yerine getiririm. Sen zevkine bak. Gel!.. Kim var orada?”

      ÜÇÜNCÜ MECLİS

      Paşo Hanım, Bir Halayık

      PAŞO HANIM: “Kız, İsmet Hanım içeride mi?”

      CARİYE: “Evet efendim. Sabahleyin gelmişti.”

      PAŞO HANIM: “Söyle de buraya gelsin. Dadısını da çağır.”

      CARİYE: “Peki efendim.”

      DÖRDÜNCÜ MECLİS

      Paşo Hanım

      PAŞO HANIM: (kendi kendine) “Ömrümde ilk defadır korkunun ne demek olduğunu gönlümde hissetmeye başladım. Zehirlemek istesem dairemde yemek yemez, su içmez. Vurdurmak istesem, iktidar onda, mülk onda. Benim için kim silah çekecek? Ah… Diyelim ki çekecek adam bulunmuş… Canavar gibi bu kadar günahsızın kanını içtim; engerek gibi, yatağıma sığınan adamı zehirledim; ama kızgın kediler gibi kendi yavrumu yemeyi bir türlü gönlüm almıyor! Zavallı ben… Yine de ben anneyim ama o evladım değil! Nasıl evladım olsun ki; babasının kanını kendi elimle içirdim.”

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить