Скачать книгу

için canımı feda etmekten çekinmem.”

      BEHREVER: “Söyle bakayım… Ağla ağla… Gözleri çıkası! Bir de şimdi kalk da bu sitemin için ölürüm falan diyerek kendini pencereden aşağı atmaya çalış… Ben inanırım değil mi? Hâlâ gözünüzde beş altı yaşında çocuk gibi görünüyorum ya!” (gidip hışımla Mihridil’in iki elini tutarak) “Sen bana şunu söyle bakayım: Şirretlik, müzevirlik, ağlamak, sızlamak lazım değil. Ben kendi hâlimde oturuyor, kendi derdimi kendim düşünüyordum; âdeta derdimle eğleniyordum. Bahçeye gidelim, şöyle gülelim böyle eğlenelim diyerek beni getirdin. Orada şeytan gibi damarıma girdin, bin türlü hile ile beni boş bulundurdun, âdeta aldattın, âleme rezil ettin! Sırrımı o merkep kıyafetli Arap’a söyleyeceğine, deste deste kâğıtlara yazaydın da dünyaya dağıtaydın. Bu ettiğin hıyanetten muradın ne idi? Söyle bakalım! Nasıl da korkunç bakıyor… Hainliğin cezası cellat kıyafetine girmiş de gözünün önüne gelmiş gibi tiril tiril titriyor.” (Acı acı gülerek, Mihridil’in elini elinden silkip atar.) “Ne cevap verecek? Dili tutuldu. Hain melunlar! İkiniz de kahrolun; o Arap da sen de… Mademki işi bu dereceye götürdünüz! İşte seviyorum, işte seveceğim. İnadınıza, rağmınıza o muhabbetten el çekmeyeceğim. Ne yapacaksınız bakalım? Çadırda münasebetsizce söylene söylene beni bayılttın, şimdi de vırlanmaya başlar da mevtime sebep olabilir isen aferin sana!”

      MİHRİDİL: “Efendim elverir. Siz beni öldürdünüz. Bahçede ne rezalet oldu, kim ne lakırtı söyledi ki tehevvür buyuruyorsunuz?”

      BEHREVER: “Daha dün söylediği lakırtıyı inkâr edecek de beni aldatacak. Nasıl kimse bir şey işitmedi? Bağırdı, çağırdı, hem de kaçırdı diyen sen değil miydin? O bağırdığı çağırdığı vakit herkesin kulağı da senin aklın gibi yok mu olmuştu? O berikini kaçırdıysa herkesin gönlü de senin hıyanetin gibi taş mı kesilmişti?”

      MİHRİDİL: “Anladım, anladım velinimetim! Hata etmişim. Budalalık, sersemlik etmişim. Vallahi Arap beni can korkusuna düşürdüğünden söyledim; sizin için birtakım sözler çıkar diye onun için söyledim. Dilim kuruya idi de söylemeyeydim. Söylemesem Arap beni öldürürdü. Keşke öldürse idi, kurtulur giderdim. Kurtulalı da şimdiye kadar yirmi dört saat olurdu. Şimdi her dakikada bir kere ölüyorum. Hakkın var efendiciğim, ben gerçekten budala imişim. Haysiyetinizi düşündüm de gönlünüzün hâli hiç hatırıma gelmedi.”

      BEHREVER: “Sus canın çıksın! Yine durur durur da insanın gönlünden bahseder… Gel bari yerinen kopar, belki o vakit rahat edersin!”

      MİHRİDİL: “Allah aşkına beni affediniz! Söyledim fakat gürültü çıkmadı. Ötekine… Yüzüme öyle gazaplı gazaplı bakmayınız; ötekine Arap’ın ne söylediğini bilmiyorum… Şayet gönlünü kırdı…”

      BEHREVER: (kemal-i hiddetle lakırtısını keserek) “Şimdi o fellahı bana çağır, şimdi ben ona gösteririm!”

      (Mihridil gider.)

      İKİNCİ MECLİS

      BEHREVER: (kendi kendine) “Şayet onun gönlünü kırdıysa… Bir Arap, vücudunun, hayatının bedelini esirci avcunda görmüş bir fellah, onun gönlünü kıracak! Benim dünyada onun gönlünden başka ele alacak bir muradım olmadığını düşünmeyecek. Benim hayatım, eğlencem, telezzüzüm, ikbalim, emelim, rahatım bir yere toplanı-verse de vücut bulmak lazım gelse tıpkı onun gönlü gibi olacağını bilemeyecek de yine onun gönlünü kıracak, öyle mi? Yine ben saltanatımda devletimde rahat rahat güleceğim, eğleneceğim; o mihnetiyle, belasıyla mahzun mahzun ağlayacak ha!” (acı acı gülerek) “Buna da sebep bu fellah! Hem şimdi o kara gönlünü yerinden çıkarmaya, o fıtrat-ı siyahını çamurlar içinde yuvarlamaya muktedir olduğum Arap! Allah Allah insan ne kadar büyük olur ise o kadar alçakların kahrı altında kalıyor!.. Geçmesin nasibinden… Ben ona gösteririm.”

      ÜÇÜNCÜ MECLİS

      Behrever, Mihridil, Ahşid

      BEHREVER: (nihayet derecede hışımla) “Çingene suratlı Arap! Gelebildin öyle mi?”

      AHŞİD: “Bir emriniz mi var efendim?”

      BEHREVER: “Emrim var! Gebereceksin; ama benim emrimle olmaz! Yakın vakitte padişah babama söylerim, o emreder; sen emrine kail olsan da olmasan da gebertirler. Nankör hınzır, velinimet haini köpek!”

      AHŞİD: (lakırtısını keserek) “Nasıl hıyanet efendim, acaba sadakat mi buyurmak istemiştiniz? Bu kadar zamandır hizmet-i hümayununuzda ne hıyanetimi gördünüz? Ne vakit bir fermanınıza muhalefet ettim? Ne söyledim, ne yaptım? İhsan buyurunuz, sadıkların düşmanı çok olur. Çünkü hiçbir hain bir sadığı çekemez. Dünyada hain ne kadar çok ise sadık o kadar azdır. Zannederim ki efendimize aleyhimde lakırtılar söylenilmiş.” (dayeye bakarak) “Söyleyenleri bilmek de güç bir şey değil!”

      BEHREVER: “Arap! Ben sana devletten, ikbalden bahsetmiyorum; kendi hâlimi söylüyorum.”

      AHŞİD: “Bizim devletimiz, ikbalimiz efendimizin hâlidir. Emir buyurun arkamdan lakırtı söyleyen her kim ise meydana çıksın, söylediklerini yüzüme karşı söylesin. O zaman hıyanet, sadakat belli olur.”

      BEHREVER: “Dün bahçede beraber değil miydik? Sen gürültüler çıkarmadın mı, benim için ötekini berikini taciz etmedin mi? Söyle bakayım!”

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

/9j/4AAQSkZJRgABAQEASABIAAD/2wBDAAMCAgICAgMCAgIDAwMDBAYEBAQEBAgGBgUGCQgKCgkICQkKDA8MCgsOCwkJDRENDg8QEBEQCgwSExIQEw8QEBD/2wBDAQMDAwQDBAgEBAgQCwkLEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBD/wgARCAHEAScDAREAAhEBAxEB/8QAHAAAAgIDAQEAAAAAAAAAAAAAAgMAAQQFBgcI/8QAGQEBAQEBAQEAAAAAAAAAAAAAAAECAwQF/9oADAMBAAIQAxAAAAH6ixpWa3UKxeaVh2LlsZYuWDLAlgepUBDKoCDqxcpWFS82w9RebA7AlqVmouVeadjdRWbdjNQM2oZqVKMrNZoCDqwFIKwJbCsCWB2BLUHqDAynVQEp6lis07CpctQ3UGBlZqQXKdyQEpUVgTUQ7Blxsay+mBlpTsoGCqAQRdgZt2Eq4gdBAynYVLlJDsXLYeoMRTsGWg7KWowDxrh167rj0febQZbLsGWBWBLArBipTsFQyZpQERW2BFDLKBlPSAwVWgylZR88c+nltmDZ9l3O9LqooKhloKqBlKyIvIqJVyxDqgM1mpAZC1SAgi7KltLqo1fLpgcOsNbp5t6OXv2+ci6hUSrBiLdgy0HYEVKdgygpIdgSyjspZBWVFl1Co0i6zx+nMiIZwnWYvo4ey2VFkqohdVAqVlKMpWSRcpUSBLEPSpRVlkSoIlVFlV4By6cUe1cevC7z6ny3x/THknbP1LvluakUQhUXUBiLdgTUQrAzRVlzYK3RAwSXVRAqo03Hr4hNdjjXW4uFWfHD9MfNHfn9C89+59+MIQkUSKLqoFSsFRg0lBldp0MQOyohdQusHGuS8nq8s7cc2awbPXuW3x5n2x8x9uX1h5e/pvblte3OEIQkUVF1AJbqxcSD0gMFVpIuoQuhjz/yetWb4p6OPh/Tl2E1spfXeW/L+uNIfUfm7ZrXa+vy5OswhCFRCohdDLQVlAzRJdlS2l1IvSEOE4duF5dcyz5g9Xn5NnrM72suk1NpBHr3Lp6Dy69HrPa+vy2QhCFRCRRKgE1EOypaDsokFpCGjxrxzh6MGvOunHyTtzVGTLt5p5lRy+sWvaY365y6e1bx13blCEIQkVEqopbspRlKy0kWSrqCo8V8/p831nxzry0dztLThSZquaQmqZyFSZC9JL9p6x1hCEIQqKi6qBWC7OXW5LqF1CGsl4XN5TWaLMm3IhJlGEiQxRdQOXrbPRyEIQhDdxsIuoAsg7IVBaQhCEIQhCEIQhCEIQhCEIQhCohUUS20kWSrqEODN4dAcIbo2BzpszRnYHOGyNAdCUac24Is6MhCEIQHK6gEtoVSJV1CHLHHHYmkN4c6dEGcwejHAHWnKG6NUZYBRnnUEIQhCEgYhKpbkuoXUIKIQaYwwhCFFlGlNuMIQo1xtyEIQhCohUCpWWVBaQhCEPPjqzmCzJME9BNGcebE3pZrzbm2IQhCEIQhAcrqiRC6slQhCHxSv0Un