Hüseyin Rahmi Gürpınar

Hazan Bülbülü


Скачать книгу

ufak el çantasını açar, kartvizin bir fotoğrafı çıkarır verir

      REFİ EFENDİ: (Sağ eliyle resmi tutar, sol elini alnına götürerek kendi kendine) Aman ya Rabbi ne görüyorum? Neye uğradım? Bu bir hayal… Yoksa rüya mı? Dünyada insanlar çift yaratılır derlerdi de inanmazdım. Gerçekten bu söz doğru imiş… Ne kadar benziyor. Ağız, burun, alın, kaş, göz tıpkı Nezihe… Ölmüş bir kadının otuz yıl sonra böyle bir benzerine rastlamak… Bu ne garip şey! Ey Tanrı’m, öldürdüğün güzel yüzleri canlandırmada başka bir yaratma kudreti göstermek mi istiyorsun? Gençliğimde benden esirgediğin bir saadeti böyle düşkün bir zamanda bahşeylemendeki hikmet anlaşılmıyor. Bunca tecrübelerinden sonra bu imtihan cilvesi nedir? Son erkeklik kudretimi denemek için mi bu resmi ellerimin arasına gönderdin? Bunda gizli bir kader maksadı var fakat inanamıyorum. Bu bir hayal olabilir. Hastaydım, hummalar geçirdim. Acaba yine bir nöbet içinde miyim? (elleri titreyerek kılavuz kadına) Hanım, bu resmin sahibi küçük hanımın hayatta bulunduğundan emin misiniz?

      K. KADIN: (son derece şaşırarak) Pek garip bir sual. Daha dün kendisiyle beraber idim. Daha aradan yirmi dört saat geçmedi. Sapasağlam bıraktım. Niçin böyle söylüyorsunuz? Bendeniz o evden çıktıktan sonra acaba zavallı kıza bir şey mi oldu?

      REFİ EFENDİ: (titreyen elleriyle resmi gözlerine yaklaştırarak) Hanım, ben yine hastalandım mı? Yine nöbet mi geçiriyorum?

      K. KADIN: Bilmem efendi hazretleri… Bir tuhaflığınız var. Bir hâl geçiriyorsunuz ama nöbet mi? Hayalat mı? Hakikat mi? Anlayamadım…

      AYŞE KADIN: Haydi içeri girelim. Kılavuz karı efendiye büyü mü yapıyor? Ne yapıyor? Bizim pinpona bir şeyler oluyor… A… A… İnsan hâli bu… Dünyada neler olmaz?.. Ne idüğü bellisiz bir kadınla adamcağızı bu kadar zaman yalnız bırakmak olur mu? Bu yabanın kaltağı bildiğimiz değil, gördüğümüz değil…

Üçü birden odaya girerek efendinin karşısına sıralanırlar

      K. KADIN: (kendi kendine) Allah Allah! Şimdi bunları da kim çağırdı kuzum? Sebilhane bardağı gibi sıralandılar. Ne terbiyesiz karılar bunlar!..

      REFİ EFENDİ: (Hizmetçilere söylenir.) Karşıma ne dizildiniz kaltaklar?.. Nezihe ile olacak düğünümü bozmak için mi? Onu gençliğimde alamadımdı ama şimdi alacağım. Siz ne karışıyorsunuz? Haydi defolun oradan!..

      SELİME: Hay Rabb’im sen sakla! Ne çokbilmiş karı… Efendiye ne efsun okudu böyle? Zavallı adamı çarçabuk budala yaptı. Ağzını dilini bağladı. Artık dürüst söz söyleyemiyor. Abuk sabuğa başladı. Nezihe kim? Düğün ne vakit oluyor? (Ayşe’ye) Bende büyü bozan bir tütsü var. Senin efendiye yaptığın büyüleri bozmak için almıştım. Getireyim de zavallıyı tütsüleyelim. Biraz çöreotu, üzerlik de karıştıralım. Nazara iyidir, ihtiyarımızı göz ile yiyecekler. Allah’a emanet pinponuma…

Selime, Ayşe çıkarlar

      Altıncı Sahne

      K. KADIN: (Anika’ya) Kızım bunların içinde en söz anlayanı senmişin? Galiba efendiyi biraz nöbet örseledi?

      ANİKA: Kim örseledi? Bilmem…

      K. KADIN: Ara sıra böyle olur mu?

      ANİKA: İlk hastalandığı zaman epey ateşler, sayıklamalar geçirdiydi ama… Kaç gündür iyi idi.

      Yedinci Sahne

      EVVELKİLER, AYŞE KADIN, SELİME

      AYŞE KADIN: (elinde madenden bir tabla içinde buram buram bir tütsü tüterek) Üzerliksin havasın… Her dertlere devasın.

      SELİME: (elinde kurumuş bir tavşan başı) Perilerin sırdaşı, büyüsüne tavşan başı…

Tütsüyü efendinin burnuna yaklaştırır

      K. KADIN: Çekin onu çekin! Zavallıyı dumanla boğacak mısınız?

      AYŞE KADIN: Dur kadın, sen karışma… Büyü iyice bozulsun.

      K. KADIN: Hangi büyü?

      SELİME: Şimdi senin yaptığın büyü…

      K. KADIN: Hak kuru iftiradan saklasın! O nasıl söz öyle?..

      AYŞE KADIN: Nasıl olacak… Efendiyi yarım saatin içinde değişik ettin gitti…

      REFİ EFENDİ: Çekiniz o dumanı boğuluyorum.

      K. KADIN: (Anika’ya) Bana yardım et! Zavallı adamı kurtaralım. Ay benim bile nefesim kesiliyor. Kapıları, pencereleri açınız, içeriye temiz hava girsin.

Kadınlar arasında ufak bir arbede olur. Sonunda kapılar, pencereler açılır, duman çıkar

      K. KADIN: Biraz kordiyal yok mu?

      AYŞE KADIN: Burada öyle adını bilmediğimiz ilaç bulunmaz.

      K. KADIN: Ayol bir parça çiçek suyu da mı yok?

      ANİKA: (bir küçük şişe getirerek) Var… Var… İşte!

Yarım bardak suya karıştırarak efendiye içirirler

      AYŞE KADIN: (Selime’ye) Bak… Bak efendiye bir şey içirdiler… Anika çarçabuk bu yabancı karı ile birlik oldu.

Efendinin şakaklarına, bileklerine kolonya sürerler

      AYŞE KADIN: (tavşan başını, efendinin üzerinden dolaştırarak) Kız Selime, efendi elinde sımsıkı bir kâğıt tutuyor. Nedir o?

      SELİME: (kâğıda dikkat ederek) Efendiyi hummaya uğratan o kadının resmi.

      AYŞE KADIN: Bu kadın evlendirme kılavuzu mu? Yoksa başka türlüsü mü? İşte bir resim göstererek zavallının aklını çileden çıkardı.

      REFİ EFENDİ: (gözlerini açar, etrafına bakınarak) Bunlar ne arıyorlar burada?

      K. KADIN: Bilmem… Birdenbire içeriye hücum ettiler. Kendilerini çağıran olmadı.

      REFİ EFENDİ: (öfke ile) Haydi çıkınız dışarı… Hanımla gizli sözümüz var.

      AYŞE KADIN: Affedersiniz efendi… Sizi bu kadınla yalnız bırakamayız.

      REFİ EFENDİ: Şimdi içeriye birkaç erkek getirtir, sizi sokak kapısından dışarıya attırırım.

      AYŞE KADIN: İşte çıkıyoruz. İyilik de yaramıyor! Başınıza bir bela geldiği zaman yine sizi bizden sorarlar. Evveli bize can ciğer akraba muamelesi ediyordunuz. Bu kadının dubaralarına hemen kanarak şimdi hepimizi nasıl dışarı attırıyorsunuz? Çıkıyoruz… Çıkıyoruz… Ne hâliniz varsa görünüz!..

      K. KADIN: Külli kabahatlerinden başka yosmalarımın bir de kürek kadar dilleri var.

Hizmetçi kadınların üçü de çıkarlar. Yine bölmenin öbür tarafına dizilirler

      Sekizinci Sahne

      REFİ EFENDİ, KILAVUZ KADIN

      REFİ EFENDİ: Hanım, bu resim gönlümde gençliğime ait mühim bir hatıra uyandırdı. Pek müteessir oldum. Hastalıktan dolayı çok zayıfım, bir sinir hâli geçirdim. Affedersiniz. (elleri titreyerek resme hayran hayran baka baka) Hayret!.. Hayret!.. Hayret!.. İnanılır şey değil! Sanki Nezihe tekrar dünyaya gelmiş de bu hanımın suretine girmiş…

      K. KADIN: Birine mi benzettiniz efendim?

      REFİ EFENDİ: (büyük bir kederle içini çekerek) Evet, sevdiğim bir kadına…

      K. KADIN: Oh ne güzel bir tesadüf…

      REFİ EFENDİ: Resmi elimden bırakmak istemiyorum.

      K. KADIN: Resmin ne ehemmiyeti var efendim. İnşallah aslı kısmet olur.

      REFİ EFENDİ: Hanım ne diyeceğimi şaşırdım. Bu nimeti, bu saadeti imkân yok geri çeviremeyeceğim. Fakat birtakım düşünceler de zihnimi