Hüseyin Furkan Okudan

ELİF AŞK MİM


Скачать книгу

yetmez…

      Yerin altında hapsetmeli prangayla, tonla.

      TEST

      Uçan mürekkeple yazılan bir hayat hikayesi istemem

      Kurşun kalemle yazıldığına da şahit olmadım zaten

      Bir beyaz kağıt verilir sadece

      Belli belirsiz sorular

      Bir de tükenmez kalem

      Yazdıklarını silemezsin kağıttan

      Yeni bir kağıt talebin hep red

      Süresi büyük bir muamma

      Ve senden istenen

      Tükenmez kalemle hayatını doldurman kağıda

      Doldurabildiğin kadar;

      Dolduramadığın da kader.

      Kağıdı Azrail’e teslim edersin

            Süre dolunca

      Ve canın çıkar gider

      EY İLAHİ!

      Yıldızlar tutturdun ağaç dallarına

      Ve akıttın suları koyu sarp kaya damarlarından

      Dalgalara okşattın sahilin saçlarını

      Yavrusunu sakınan ceylan şefkatiyle sırtlandan

      Dağların ovuklarını tüten ocak yaptın yarattıklarına

      Toprağı bir münzevi şehri

      Ve eminim bulutlar birer yorgan hükmündeyken bizlere

      Kirlendikçe yıkattın yüzlerimizi meleklere

      Akıl sır ermez derler hani

      Akıl yok, sır kadem, insan ermezse şayet

      Zikirler yankılanır göklerden

      Her anışla Ra’d çeker kırbacını belinden

      Vurdukça anlatır bulutlar, küçüksün ey insan

            Küçüksün sen!

      Küçüklüğümüzün münbittir aynadaki resmi

      Dilim dönmez söylemeye kudretli azameti

      Yazmaya istidad yok, basiretim zifiri

      Nefsim yükseldi ve kısıldı vicdanımın sesi.

      Haddi aştıkça ağız içindeki cellat

      Sana sığınıyorum

      Senden dileniyorum, Ya Rab.

      Zaten başka kim var verecek merhameti.

      Boynum bükük, eller pençe ve sırtımda insanlık denen yük

      Kaldıramıyorum desem -ki haşa abesle iştigalin yoktur senin

      Lakin çok zor, emanetin bende biraz parça, biraz bölük

      Lütfen Ey İlahi,beni ehil eyle. Bilirim kalbim elindedir senin

      Bırakma beni kendi kendime

            Kaybederim.

      Zaten iradem yıkık kazancım dökük.

      NUSRETİNE MUHTACIM

      Kaldır perdeyi ve göster ne istediğini

      Piyon muyum yoksa bir deli mi?

      Bende yarattığın, ey zatı muhterem!

      Sevgi bir takım vergi mi?

      Benden yarattın elbet beni kendine

      Bende ben, sende bende

      Ufacık bir zişuur ne yapsın kendince?

      Göster ki yürüsün yoldan

      Göster ki yazsın ilmince

      Hem gözü miyop aklı kısadan

      Beklenir mi vezirlik temsilce?

      Haşa – değil niyetim haddi aşmak

      Belki marifet isterim senden

      Derdim insan gibi yaşamak

      Ve sıyrılabilmek bu bedenden

      Fötür şapka, mavi kravat, kabarık cüzdan

      Maişet değil bu, beklenir mi insandan

      Bir kalem, bir kağıt ve vicdandan

      Konuşmak yetmez mi semadan?

      Mesela hangisini seçmeliyim elvanı sebadan

      Hangi mızrapla vurmalıyım saza

      Yürürken biri üstün mü yollardan

      -Sağ da-, -sol da- çıkaracaksa beni sana?

      Nolur kaldır perdeyi üzerinden bilinmezliğin

      Aç gözlerimi, göster bana

      Güç kalmadı ayakta, ne de aklım ucunda selametin

      Yalnız acizi bilirim

      Sen öğret yolunu bana.

      MARİFETNAME

      Zamana mihmandarlık edip giderken

      Bir arayıştan kurtulmuş olacaksın

      Süregelen düşünceler sonunda.

      Kelimeten küçük, aslında devasa bir keşif ile

      Kendini bulacaksın düştüğün son demde

      Ve doğrulacaksın.

      Baktığın yüzler eskisi gibi gelmeyecek

      Okuduğun tesirli sözlerin tılsımı gitmiş

      Anlamlandıramadıkların yaşam felsefen olmuş olacak

      Ve çok şaşıracaksın.

      Artık kalbe dönük

      Maddeye öldürülük olacaksın

      Zuhur edende zahiri

      Batın olanda batını bulacaksın

      Hakikatle tanıştığında.

      Ve yine doğrulacaksın.

            Bir de sur’dan sonra.

      İNSAN BİR MATRUŞKA

      İnsan bir matruşka kimine göre

      Anlaşıldıkça küçülen

      Kimine göre içinden cevherler yükselen

      -tersten bir matruşka

      Bazısına yedi yüzlü gelir

      Bazısına yedi büyük adamı içinde barındıran

      Dışarıdan çekici parlak boyalı

      Lakin içi boştur

      Yahut içinde çoklar barındıran bir kutlu yokuştur

      İnsan farklı tanımlanır herkesçe

      Bazısı olması gerektiği gibi söyler

      Bazısı “kişi kendinden bilir işi” misali

            İnsanı sefil eder

      Bence insan

      Kendini bildikçe yükselendir

      Öğrendikçe bilgisizliğini gören

      Tevazuyla arşa değendir.

      İnsan, meyve verme eğiliminde bir ağaç

      Yılmadan yükselme yolunda bir miraçtır.

      MUTLAKA ÖLMELİ

      İnsan