yüz akçadan daha değerlidir. (Feridun Attar)
Deme şu niçin şöyle, yerindedir o öyle, bak sonunda sabreyle Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler…
Hiç kimseye hor bakma, incitme gönül yıkma, sen nefsine yan çıkma,
Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler…
Gıybet ve koğuculuktan sakın ki, bunlar insanı halktan ve Haktan uzak ederler.
Allah’ı tanıyan kişi insanlardan özür diler. Özür dileyenin özrünü kabul eyle.
Sana edyet edeni affedip tatlı ve yumuşak söyle.
Elinden geldiği kadar kusurları affet ayıpları görmezden gel.
Af edenler insanların en güzelidir.
İyilik yapanla kötülük yapanı bir tutma.
İyiliği unutup kusuru saklayan dost değil düşmandır.
Dostunun hatasına dayanamayan ölüm hastalığında yalnız kalır.
Dostun, gözün gibi olan insandır.
İyi arkadaş hayatın süsü ve belada yardımcıdır.
Yardım et ki, yardım olunasın. Kötülük edene iyilik et ki, ona sahip olasın.
Kendine razı olduğun sözü insanlara söyle.
Güzel ahlakın en güzeli sana gelmeyene senin gitmendir,
Seni mahrum edene senin iyilik etmendir. Sana zulmedeni affetmendir. Halkın sana ihtiyacı, hakkın nimetinin revaç bulmasıdır. (Erzurumlu İbrahim Hakkı)
İnanma dayanma ve isteme ihtiyacı içerisinde bulunan insanı, rahmeti sınırsız, muttaki Kudret sahibi olan Allah Teâlâ’ya bağlayan manevi bir bağdır.
Peygamberimiz Efendimiz (s.a.s) duayı rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, ibadetin özü olarak nitelendirmiştir. Çünkü dua etmenin özünde Allah’a teslim olmak ve ona kulluk etme bilinci vardır. (Tirmizi 3368-69)
Kabul edeceğini ümit ederek ve dualarımızı eylemle destekleyerek fiili duaya çevirmeliyiz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurur. Kul elini açarak, Allah’tan hayır bir şey dilerse: yüce Allah, kulun elini boş olarak çevirmekten hayâ eder.(Tirmizi118)
Bu hadisi şeriften samimiyetle yapılan duaların kabul göreceği anlaşılmaktadır.
İsteklerimizin gerçekleşmesi, sıkıntı, dertlerimizin sona ermesi için önce üzerimize düşeni yapmalı.
Sonra Allah’a dua etmeliyiz. Duayı hayatımızın daima içinde bulundurarak, Allah’a yalvara yalvara ve gizlice niyazda bulunmalıyız.
Ölüm deyince herkes inancına, anlayışına, zihin ve gönül haline göre farklı duygular yaşar. Ölüm kimi için korku olurken, kimi için de sevgiliye kavuşma anıdır.
Her ne şekilde düşünülürse düşünülsün, ölüm hayatın bir gereğidir, kaçınılmaz bir sondur. İnsan için ölüm anı hem geçmiş hem de sonraki hayatı hakkında fikir verir.
Başka bir ifade ile ölüm, her insanın dünya hayatındaki yaşama biçimine göre sonuçlanır. Bir mümin ölürken yanında gelen melek ona, üzülmemesi korkmaması kendisine vaat edilen cennetle sevinmesi doğrultusunda müjde verir.(Fussilet 6.30)
Böyle bir hal ile karşılaşan mümin mutlu olur. Bir önce Rabbine kavuşmayı ister. İnançsız ölen kimseye de ameli doğrultusunda cezaya maruz kalacağı gösterilir. Böyle bir kimse de ölümden nefret eder, ölmeyi istemez.
180- Allah’ın bol nimetlerinden kendilerine verdiği şeye cimrilik edenler sakın onu kendilerine hayırlı sanmasınlar. Hayır, o anlar için bir şerdi. Kıyamet gününde o kıskandıkları mal, boyunlarına tomruk edilecek. Kaldı ki, göklerin ve yerin mirası hep Allah’ındır ve Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
181- Muhakkak ki, Allah: Allah fakirdir, bizler zenginiz, diyenlerin lakırdılarını işitti. Onların dediklerini peygamberi haksız yere öldürmeleri ile birlikte yazacağız ve onlara: Tadın bakalım o yangın azabını diyeceğiz.
186- Çaresiz mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve kesinlikle gerek sizden önce kitap verilenlerden ve gerekse Allah’a ortak koşanlarda birçok incitici sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah’tan korkarsanız işte bu arz edilmesi gereken şerefli işlerdendir.
187- Vaktiyle Allah kitap verilen okuryazardan: “ And olsun ki, onu insanlara anlatacaksınız ve gizleyemeyeceksiniz.” Diye söz almıştı derken onlar, onu arkalarına alıp az bir para karşılığında sattılar. Ne kötü alışverişti bu!
188- Ettiklerine sevinen ve yapmadıkları işte övünmeyi seven kimseleri de sakın azaptan kurtulur sanma! Onlara elim bir azap vardır.
189- Göklerin ve yerin hükümdarlığı Allah’ındır ve Allah, her şeye gücü yetendir.
198- Fakat o Allah’tan korkan, korunan kullar için; içlerinde ebedi kalmak ve Allah tarafından konuk edilmek üzere altından ırmaklar akan cennetler var. Allah katındaki ise ermişler için daha hayırlıdır.
199- Kitap verilenlerden de Allah’a size ve kendilerine indirilene Allah’a boyun eğerek inanlar ve Allah’ın ayetlerini birkaç paraya satmayanlar vardır. İşte onların, Rablerinin katında mükâfatları vardır. Şüphe yok ki Allah hesabını çabuk yapar.
200- Ey iman edenler, sabredin ve sabır yarısında düşmanlarınızı geçin savaş için hazır ve tetikte bulunun ve Allah’tan korkun ki arzularınıza eresiniz!
Nisâ Sûresi
1- Ey bütün insan kümeleri, sizleri bir tek kişiden yaratan sonra ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinize karşı gelmekten sakının! O Allah’a karşı gelmekten korkun ki, siz O’nun ve rahimlerin (akrabalık) hürmetine birbirinizden isteklerden bulunursunuz. Şüphesiz ki, Allah üzerinizde gözcü bulunuyor.
10- Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, kesinlikle karınlarına sadece bir ateş yerler ve yarın çılgın bir ateşe yaslanırlar.
11- Allah sizlere miras taksiminde çocuklarınız hakkında, erkeğe iki dişi payı verilmesini emrediyor. Eğer hapsi kız olup da ikiden fazla iseler, bunlara bırakılan malın üçte ikisi; eğer tek bir kız ise o zaman yarısı verilir. Eğer ölen kişinin çocuğu varsa ana-babasından her birine altıda bir şayet çocuğu yok da anne-babası mirasçı oluyorsa annesine üçte bir, eğer ölenin kardeşleri de varsa o zaman annesine altıda bir verilir. Bunların hepsi ölenin yapmış olduğu vasiyetin yerine getirilmesinden veya borcunun ödenmesinden sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu siz bilmezsiniz. Bütün bunlar, Allah tarafından birer fariza olarak takdir edilmektedir, muhakkak Allah bilendir, hikmet sahibidir.
13- İşte bütün bu hükümler, Allah’ın çizdiği sınırlardır, her kim Allah’a ve onun peygamberine itaat ederse, Allah onu içlerinde sonsuza dek oturmak üzere, altından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Bu ise büyük kurtuluştur.
14- Her kim de Allah’a ve peygamberine isyan edip onun sınırlarını aşarsa Allah onu, içinde sonsuza dek kalmak üzere bir ateşe sokar ve ona alçaltıcı bir azap vardır.
17- Fakat Allah’ın kabul edeceğine söz verdiği tövbe, bilmeden bir kabahat işleyip uzun süre geçmeden pişman olanların tövbesidir. İşte Allah onların