Şaban Mahmudoğlu Kalkan

Bulgaristan Türk Şiiri Cilt 1


Скачать книгу

toplarımızın en güçlü salvosunu

      Yuvasına döktük ejderin / Cehennem olsun /

      Alevler etrafa saçıldı, dünyayı ateşlediler

      Bundan bu gün yanmada yer, yer cehennemler

      ve içlerinde büyük saffetiyle Beatriçeler

      Fakat sen pek iyi biliyorsun ki Dante.

      Biz isteriz ki sevgilimiz elimizden tutarak

      Yıldızdan yıldıza uçursun bizi

      Ve en son haykıralım: Yeter!

      Artık ne bir kimse cehenneme gitmeli

      Ne de dünya cehennemler içinde devam etmeli!

Sofya

      BAŞLIKSIZ ŞIIR 36

      Sen baharı yaratıyorsun içeride

      Son bahar pencereleri zorlarken

      Sarı gölgeler gibi perdelerde

      Düşen yaprakların izi erken, erken.

      Isıtır son bir gayretle kuytularda

      Sıcak yazda arda kalan o güneş

      Mahzun bir anne gibi yorgun sularda

      Yüzer iki kuğu birbirine eş.

      Yükselir sonbaharın ıslak sabahında

      Tüten buhardan gibi bir buğu

      Mağrur dağ başlarında dağın ahında

      Yüzer baş başa iki dost kuğu.

      SEVENLER 37

      Svetanka’ya

      Anlatsak anlamazlar yüceliğini sevgimizin

      Oysa ki sevenlerdir yaşatanlar dünyayı

      En güzel türküleri sevenlerdir çalan

      Bizimdir tellerine dokunulan gitar.

      Onlar ki hayatta bir gün bilmeyecekler

      Anlatsak anlamazlar yüceliğini sevgimizin.

      Dehşet bir ümitle bekler sevenler

      En bitik, en küçük, en son eşliğinde

      Hiç olmayacak dönüşünü gidenlerin

      Ve sonsuz bir ümitle ardından terk edenlerin …

      Onlar ki hayatta bir gün bilmeyecekler

      Nasıl dehşet bir ümitle bekler sevenler.

      ŞAİR 38

      Şaban Mahmudov’a

      Şair olmadıysak da

      Şiirler karaladık karınca kaderince

      Ve anladık mesleğin müşkül oluşunu.

      Anladık şairin haykırışını susuşunu

      Eller uyurken sen uyanacaksın

      Vicdanlar susarken sen haykıracaksın…

      Uyandıracaksın insanları birin, birin

      Başkaca yalan.

      Büyük laflar etmiş olması şairin …

1969, Sofya

      FALCI 39

      Bana yüzyıl vadeden falcı,

      demek daha yarıya çok var....

      Tut ki otuzu geçmiştir artık

      Henüz dün saymaya alıştığım yıllar.

      Yüzyıl büyük laf, yarısı yeter

      Kolay mı bu günde yarım asır geçinmek

      Bir ömür değil mi, savaşa, savaşa biter

      Tam bir asra bedel şimdi bir yıl didinmek.

      Barut, bomba, balta ve baskı

      Kan, kaza, kalp ve kanser…

      Dünya sade bu değil ki

      Kolay mı her doğanla doğ her ölenle can ver.

      Ölüm diye bir yön yok pusulamızda

      Dünyadan savaşa, savaşa gideceğiz

      Bana yüzyıl vadeden falcı,

      Söyle hayattan nasıl vazgeçeceğiz

12. Şubat 1973, Sofya

      BURSADA SALA 40

      Gezdim adım, adım yeşil Bursa’yı

      Dolaştım yüce ecdadın türbesini

      Yeşil camide dinlendim tekrar, tekrar

      Ataların maziye karışan sesini.

      Duydum ki çınlıyor içimde hala

      Şimdi mi başlıyor geleceğe o akın?

      Yeşil camide okunan o güçlü sala

      Neden böyle bildik bu derece yakın.

      İçimde çiçeklenen bir sevda sürüyor

      Bu ne sihirli şehir.,bu ne yaman

      Gördüm ki damarlarımda dolaşıyor

      Bursa türbelerinde duran zaman.

      İSTANBULA UYARI 41

      Mavi semalarda yüklü boydan boya

      Ucu göklere değen sivri minareler

      Bildin mi sofiyane haliyle ne der?

      Fatihi, Süleymaniye’ yi, Sultan Ahmed’i

      Yahut’ ta tarihi Ayasofya’ yı

      Ayakta tutan direkler …

      Kolay değil iki kıtaya ayak basmak, İstanbul

      Kapında dost bekler, düşman bekler.

      NASİP 42

      Beyazıt’ta bir güvercin kanadı

      Boğaz içinde gümüş bir dalda

      Sultan Ahmet’te okunan ezan sesleri....

      Bir şarkı güftesi Gülhane parkında

      Eminönü, Üsküdar, Çamlıca

      Gerçek bu mudur? Hayal mi bunca?

      Saraylar, camiler, meydanlar, hanlar

      Güncel işi peşinde koşan insanlar.

      Tarih ve bugün örüm, örüm kucak, kucak

      İşte Boğaziçi, Marmara sımsıcak

      Burada herkese ömür boyu sevgi var

      Uzan okşa Haliç’ i, karşıda Üsküdar

      Artık yok bir özlemim, kalmadı bir ahım

      Bana İstanbul’u nasip ettin Allah’ım.

      MEST ETTİN BENİ 43

      Mest etti beni İstanbul’un hali

      Aradım