Fevziye Bayramova

Ana - Cengiz Aytmatovun Anne Şeceresi


Скачать книгу

Eski Cami

      Kukmara bölgesinin arkeolojik haritasına göre Meç-kere köyünde taş ve bronz çağında da insanların yaşadığı, onlardan evlerin kaldığı, günümüz buluntularıyla aydınlatılmış. Yukarıda sözü edilen Kukmorskiy Kray [Kukmara Bölgesi] kitabında bu yerlerde 1236 yıllarında Bulgarların ilk ortaya çıkışları bilgisi veriliyor: “İlk Bulgarlar, onlardan daha önce Marilerin2 bulunduğu Meçkere kasabasında görülmüştür. Daha sonra Kullarova (Çişmebaş), Uraskinov (Tuyımbaş), Yantsobino adlı Bulgar-Tatar kasabaları ortaya çıkmıştır.” (Kukmorskiy Kray: 38). Aynı şekilde Meçkere köyünde Altın Orda çağından kalan paraların da bulunduğunu söylemek gerekir. Demek ki Tatarlar bu çağlarda burada uzun süre yaşamışlar. Buna göre, Kazan yıkılınca kaçıp kurtulabilen Kazan Tatarları da oralara gelip yerleşmiştir. Kasım Hanlığında Mişer ülkesinde şartlar ağırlaşınca vaftiz edilmekten kaçan Tatar-Mişerler burayı sığınacak bir yer olarak görürler. Bu “Mirzalar Faktörü” üzerinde durmak istiyorum.

      Cengiz Aytmatov da damarlarında Tatar kanının aktığını biliyordu. Ütemişevler neslinin Tataristan’daki mensuplarından, Cengiz Aytmatov’un buradaki uzak akrabası gazeteci Gölnaz Galimjanova şunları yazmaktadır:

      Cengiz Aytmatov’un gazeteci Megsum Gereyev’le 2000’li yıllardaki görüşmesinde, “Ben elbette Tatar oğluyum, Tatar yazarıyım! Bende Tatar kanı, Mirza kanı var. Ben bununla gurur duyuyorum.” demiştir (Tataristan Yeşleri, 2008, 23 Ağustos).

      Demek ki Cengiz Aytmatov o dönemde Tatar atalarının Mirza neslinden olduğunu biliyordu! Genellikle bizde Mirzalığa, Mişerler hak iddia ediyorlar. Gerçekten de onlar arasında Tatar Mirzaları epeyce var. Ama Kukmara bölgesine mirzalar nereden gelmiş acaba? Bunun da bir cevabı ve sebebi var. Buna göre, Cengiz Aytmatov’un Tatar atalarının nesli İşmen şeceresine dayanıyor. Ama bu şecerenin özü, bilinen Kara Bik şeceresiyle özdeştir yani birbirlerinin devamı niteliğindedir. İhtiyar Tuktargali’nin kabri günümüzde Baltaç ilçesinin Börbaş köyündedir. Ancak İş-men şeceresi ise adı geçen Meçkere bölgesinde kök saldı. Dört yüzden fazla kişiye mensup olan bu şecere şimdiki asırlarda yazılmış ve sonraki zamanlarda da tamamlanıp bilimsel bir çerçeveye oturtulmuştur.

      Ben bu şecerenin Arapça dili ve Kiril harfleriyle yazılmış varyantlarına ve Kukmara bölgesinin tarihini araştırmak maksadıyla Tatar şeceresi hakkındaki bilgilere, müzedeki bilimsel kitaplar sayesinde ulaştım. Bu neslin şeceresinde ayrıntılı durmamın sebebi, Cengiz Aytmatov’un annesi Nagime Hanım’ın, adı geçen İşmen şeceresine mensup olması ve babası Hamza Gabdulvaliyev’in neslini sürdürmesidir. Şecerenin büyük bir kolu ise Ütemişevler soyadıyla dünyaya yayılmıştır. Onlardan da tanınmış zenginler, yardımcılar ve büyük âlimler çıkmıştır. Şecereyi hazırlayanlar, İşmen neslinin Şehri Bulgar taraflarından olduğunu yazmışlar. Bu dönemde onların Hankirmen’den (Kasım şehri) yani kuzeyden geldiklerine dair işaret vardır. İşmen neslinin bilinen Kara Bik ve Karahan nesliyle de ilişkisi göze çarpıyor.

      İşmen sorunun Kukmara Bölge Müzesindeki şeceresi

      Kara Bik soyunun birinci varyantı Tataristan’dadır ve hepsinden evvel kuzey bölgesinde yayılmıştır. Bildiklerimize göre, Kukmara bölgesi devletimizin kuzeyindedir ancak Meçkere köyü bu bölgenin en kuzey kenarında, Kirov ülkesi sınırındadır. Kara Bik şeceresinin âlimi Seyit Vahidî’nin ele geçen nüshasında İşmen ismi de geçmektedir. Şimdi ise günümüzün son kuşakları olarak bulunuyor ve bu şecere Tuktar İbrayev tarafından 1851 yılında düzenleniyor. Kara Bik şeceresinin halk varyantları Nuh (A.S.)’tan itibaren başlamaktadır. Arada çok hanlar ve akıl sahipleri vardır. Bunlar arasında Sokrat Hekim ve Baçman Han’ın isimleri dile getiriliyor. Şecerelerde Kara Bik neslinin Rum tarafından, Bizans’tan geldiklerini defalarca söylüyorlar ve İskender Zülkarneyn ismi tekrarlanıyor. İdil-Yayık boylarına gelip yerleşen Kara Bik nesli de bu soylu nesildendir, İşmen’in kendisi de bu neslin kollarındandır.

      Yukarıda dile getirdiğimiz İşmen şeceresi, âlim Mar-sel Ahmetcanov’un kitabında ihtiyar Tuktar’dan başlatılıyor. (Ahmetcanov 1995: 111). Fakat Şehabettin Mercani Meçkere’ye yerleşen İşmen neslini Söleyman el-Kirmani’den başlatıyor: “Öz çocukları bu zamanda nesillerini “Gabdulla bin Gabdisellam bin Helil bin Yosıf bin İşmen bin Tuktargali bin Köçik bin Tebic bin Kodim bin Söleyman el-Kirmani” diye yazıyor (Mercani 1989: 230). Meçkere’de bulunan ve şimdi Kukmara müzesine bırakılan İşmen şeceresi de Söleyman’dan başlıyor, sonra Kul Söleyman, sonra Kodaş, sonra Tebic, sonra Köçik, ondan sonra Tuktargali’dir. Bazı âlimler İşmen neslinin başında bulunan bu Söleymanların Bulgar’dan geldiğini söylemiş, bazıları da Altın Orda’dan göçüp gittiklerini, Hankirmen’den, Nokrat (Nuhrat) köyünden göçtüklerini yazıyorlar. Ben de bu Hankirmen-Nokrat (Nuhrat) yönelişleri üzerinde durmak istiyorum.

      İşmen neslinin büyük bir kolu olan Ütemişevler de köklerini Börbaş-Meçkere’yle ilişkilendirmeden, kendilerini Kırım Hanları, Nogay mirzaları, Cengiz Han-Süyimbikeler’le ilişkilendirilerek ele almışlar. Bu konuda bölge tarihini araştıranlar, bu soyun günümüzdeki temsilcisi, bilim adamı İldar Rustamoviç Ütemişev’in babasının notlarına dayanarak “Soy kökleri Nogay mirzasının kızı Süyümbike’yle ortak ata olan Kırım Hanı’na uzanıyor… Ve hepsi Cengiz Han’ın varisleriyle ilişkilidir.” diye yazmaktadır (Kukmorskiy Kray: 156).

      Ütemişevlerin Maçkara’daki Evi

      Elbette bunları ispatlamak epeyce zor ama adaletli olmak mümkündür. Arşiv materyallerini incelerken Ütemişevlerin Sarov’la ilişkili kökenlerine de ulaştım. Sarov, Orta Çağlarda Mişer Yortı [Mişer Ülkesi] diye adlandırılan bağımsız Tatar devleti olmuş, Ütemişevler nesli de burada yaşamış. Günümüzde Tüben Novgorod bölgesi ile Mordoviya Cumhuriyeti arasında kalan bu şehir Tatar kaynaklarında Sarıkılıç diye adlandırılıyor, nükleer dönemde “Arzamas-16” ismini de taşımıştır. 1198 yılında şehrin temelini, Türk Bortas-Mişerler atmış olmalıdır ki onlara daha sonra Altın Orda’nın soylu Tatarları da gelip katılıyor.

      Tarihçiler, “Sarovsk bölgesi Ortaçağda, Meşersk bölgesi olarak adlandırılırdı.” diye yazmaktadır. Bu topraklar hâlâ Mişer, Tatar, Kinezler ve mirzalarının sıradan Tatar askerlerinin hatırasını koruyor. Daha sonra onlar Moskova devletinin hizmetinde Kırım, Kazan ve Astrahan Hanlıklarının kurulmasına katkıda bulundular. Tatar azınlığı, Meşerskiy Yurt adlı devlet yapısına sahip bir bölgede yaşamıştır. Meşerskiy Yurt, 14-15 yy. son dönem bir Altın Ordu devletidir” (Tarasov 1991: 1).

      Bu eserden görüldüğü gibi, Mişer ülkesinin hanı Behan’dan Akçurinlar nesli devam ediyor, sonra Seyitahmet ve Ütemişevler geliyor. Bu, 14-15-16. hatta 17. yüzyıllara kadar devam ediyor. Bu soylu Tatarlar, birkaç asır Sarov-Sarıkılıç’ı kendi ellerinde tutuyorlar ama günümüzde vaftiz edilmeye başlanınca devlet ve memleketlerini terk edip çeşitli yerlere yayılıp mecburen dağılmak zorunda kalmışlar. İşte benim elimde 17. yüzyılda Sarov manastırına kendi yerleri satılan Tatar mirzalarının isim listesi vardır. Bizim düşüncemize göre, Tatarların yerlerini karşılıksız almışlar çünkü yenilenlerle fazla konuşmamışlardır. Bu listede Ütemişevlerin isimleri de var.

      “17. yüzyılda topraklarını Sarov manastırına satan Tatarların listesi:

      Kutıy oğlu Budaley mirza Ütemişev… Sedehmetyev bey oğlu Ütemiş mirza Süyünbayev …” (Tarasov 1997: 8).

      Bu isim listesi epeyce uzun ve tuhaf, orada zorla Hristiyanlaştırılan Tatarların