dikkat çekmiştir. Doktora tezi olarak yayımlanan “Edebiyyatda Tarih ve Müasirlik” eserimde ortaya konulan sorunlar, ileri sürülen bilimsel düşünce ve tezler bağımsızlık döneminde yeniden hazırlanmakta olan millî edebiyat tarihimizin ve edebiyat ders kitaplarının zenginleşmesine katkı sağlamaktadır. Şimdiki aşamada bu, çağdaş eleştirmen ve edebiyat bilimciler için güvenilir bir rehber işlevi görmektedir.
Elçin’in “Müasir Dövrde Azerbaycan Edebi Tengidinin Yaradıcılıg Problemleri” adlı bir dizi bilimsel eserleri bağımsızlık dönemi Azerbaycan edebî eleştirinin seçkin örnekleridir. Derin bilimsel düşünce ile aktif edebî deneyim ve gözlemin birlikteliğinden oluşan bu bilimsel makalelerde yeni aşamadaki millî edebiyatın ve çağdaş edebî eleştirisinin görevleri, hedefleri, mevcut durumu ve perspektifleri tam olarak özetlenmiştir. Elçin’in eleştiri faaliyeti ile vatandaşlık sorumluluğu aynı fiilin ifadeleridir. Her iki durumda da büyük edebiyatın ve modern toplumun gelişiminin koyucusudur.
Bağımsızlık yıllarında Elçin eleştirmen, edebiyat bilimci ve aydın olarak daha aktif ve tutarlı bir şekilde çalışır. Daha çok eleştirel bir edebiyat eleştirmeni olan Elçin, bu dönemden itibaren edebiyatın teorik konularıyla da ilgilenir. Onun Vilayet Guliyev ile birlikte yayınladığı “Öhümüz ve Sözümüz” kitabı (1993) edebiyat teorisini yeniden yazılmasına çağrıdır. Elçin’in “Sosrealizm Bize Ne Verdi. Sovet Dövrü Edebiyyatı Meselenin Goyuluşuna Dair” eseri (2010) eski SSCB halklarının edebiyatının ana yaratıcı yöntemi olan sosyalizm realizminin tek taraflı bakış açısı yerine, sanatsal metodun edebiyat üzerindeki etkisinin yanı sıra önemli niteliklerine de dikkat çekmektedir. Bu eski Sovyetler Birliği’nden ayrılarak bağımsızlık kazanmış cumhuriyetlerde yeni tarihsel çağda sosyalist gerçekçiliğe kapsamlı bir yaklaşımı yansıtan ilk bilimsel çalışmadır. Sosyalist gerçekçiliğin sert bir şekilde eleştirildiği yıllarda, bu ideolojik görüşün siyasette ve edebiyatta kabul görmediği bir dönemde, bu yöntemin avantajlarından bahsetmek bir bilimsellik ve cesaret örneğiydi. Azerbaycan edebiyat araştırmacılığı biliminde Elçin’in “Sosrealizm Bize Ne Verdi” adlı eseri “toplumsal gerçekçiliğin iç mekanizmasını teorik bir yöntem olarak, tarihsel misyonunu açıklayan bir risale” (Yusif Seyidov), “bizi ortak geçmişimizden ortak geleceğe seslenen bir manifesto” (Gezenfer Paşayev) olarak değerlendirilmiştir.
Elçin’in “Agoniya” yohsa Tekâmül” eseri de XIX. yüzyıl Azerbaycan edebiyatının deneyimine dayanarak yazılmış teorik bir bilimsel eserdir. Eserden aldığımız aşağıdaki alıntı edebiyatla ilgili sadece vatandaşlığın sorumluluğunu yahut yazar bağnazlığını değil, aynı zamanda gerçek bir bilimsel kanaatin derin bir teorik yorumunu sunar. “Edebiyatın tarihinde ‘anlamsız dönem’ yoktur, herhangi bir zaman diliminde büyük şahsiyetler ve edebi olaylar yoksa o zaman bir hazırlık ve yetiştirme süreci vardır, edebiyat ‘muhteşem olmayan edebi şahsiyetleri tecrübeden deneyimler, mükemmel için verimli bir zemin yaratır.”
Edebiyat teorisi konularına aktif ilgi Elçin’in geniş bilimsel bakış açısının ve yazarlık deneyiminin göstergesidir.
Devletin bağımsızlık döneminde Elçin, Azerbaycan edebiyat tarihinin önde gelen simalarını millî çıkarlar ve kriterler esasında yeniden kamuoyuna sunmuştur. “Mehemmedemin Resulzade” (1994), “Neriman Nerimanovun Şehsiyyeti ve Fealiyyeti” (1997), “Cefer Cabbarlı Şehsiyyet ve İstedad” (2000) kitaplarında türün “küçük” olmasına bakmayarak ele alınan edebî-tarihî şahsiyetlerin ölçüsü ve hizmetleri açıklanmış ve savunulmuştur. Halk yazarı ve edebiyat bilimcinin 2013 yılında Bakü’de “Tehsil” yayınevinde Rusça çıkan “Arzu, Heyat ve Edebiyyat” adlı büyük hacme sahip makale derlemesinden sunulan teslim kitabı Elçin’in bilim ve faaliyetinin ana hatlarının özetlenmiş bir tarihidir.
Bugün halk yazarı Elçin’in sanatsal yaratıcılığı birçok yönden kendisinden sonraki kuşağın genç yazarlarına örnek teşkil etmekte olup onun edebiyat eleştirisi ve kuramsal çalışmaları edebiyat bilimciler için değerli, eleştirmenler için anlamlı bir örnektir. Eleştirmen Elçin, yeni nesil eleştirmenlerin öğretmeni ve ustasıdır. Ayrıca dün olduğu gibi bugün de edebi sürecin doğrudan merkezinde yer alan yazar ve eleştirmen Elçin, sadece edebî ve bilimsel çevremizin kaygılarıyla yaşamakla kalmayıp aynı zamanda usta bir eleştirmen misyonunda bu sürece yön ve istikamet vermektedir.
Kısa bir süre önce büyük hocalarımız Memmed Arif Dadaşzade, Mammad Cafer Caferov, Mir Celal, Mehdi Hüseyn, Cafer Jafarov, Abbas Zamanov, Bakir Nabiyev, Aziz Mirahmedov, Yaşar Garayev’in yaptığı çalışmalar ve taşıdığı ilmî ve edebî yük şimdi de halk yazarı Elçin’in sorumluluğu ve misyonuna dönüşmüştür.
Çağdaş dönemde Elçin, Azerbaycan’da absürt tiyatronun yaratıcısı olarak öne çıkar. Elçin tiyatrosu, modern sahnenin ve yeni yaşamın tiyatrosudur.
Dolayısıyla Elçin Efendiyev yazar, aydın, eleştirmen ve drama yazarı gibi çok çeşitli alanlarda esas söz sahibidir. Halk yazarı Elçin’in sözü, türlere ve zamana bağlı olmayarak yalnızca edebiyatı, cemiyet-toplum düşüncesini, bilimsel düşünceyi ve sanatı ilerletmeye ve modernleştirmeye hizmet eder.
Yeni edebiyatın ve modern edebiyat eleştirisinin seçkin yaratıcısı halk yazarı Elçin’in 80. yaşı gününü kutluyor, sağlık ve başarılarının devamını diliyorum.
AÇIN PERDEYİ ELÇİN GELİYOR
Meryem Alizade Türkiye Türkçesine Aktaran: Muhammet Güntay13
Emektar, sanat hizmetkârı, sanat ilmi üzerine profesör doktor
Açın perdeyi Elçin geliyor…
Bu ifadeyi hiç de sade, gelişigüzel bir ifade gibi düşünmeyin. O, bir benzetmedir.
Ancak Elçin yavaş yavaş sahneye çıkmadı, aslında o, tiyatronun sahnesine piyesler buketi ile atıldı.
Bu olayın Azerbaycan edebiyatçılığında ve tiyatroculuğunda muhtelif farklı ifadelerle ancak aynı doğrultuda aynı tonda çok sayıda açıklaması var. Ben Elçin’in oyunlarını ve oyunlarının sahne görünümünü araştırırken farklı farklı tarihlere, olaylara denk geldim. Birçoğu yazdığı makale ve tezlerinde çoğunlukla kendi zihinlerindeki Elçin’i konuşuyorlar, kendi etkilerinden ve birliğinden ayrılarak onun oyunlarını ve tiyatro tarihine girişini tanımlıyorlar. Lakin objektif tarihi olaylar mevcuttur ve onlara istinaden fikir belirtmek araştırmacı için önemli bir şarttır.
Aksine, babası İlyas Efendiyev’in tiyatro başarıları onun gözleri önünde gerçekleşmişti, fakat öyle ki Elçin uzun bir süre hiç bu sahaya girmeyi düşünmemişti. Çünkü Elçin nesre vurgundu ve henüz genç yaşta olmasına aldırış etmeksizin bütün SSCB coğrafyasında Lenin Komsomolu ödülüne layık görülmüştü. Sovyet edebi muhitinin “Smena”, “Nedelya” dergileri “Edebiyat Gazetesi” ve bunun gibi en muteber matbu organların ödüllerini almıştı ve nesrin zirvesine doğru güvenle ilerliyordu. O, 1983 yılında “Mahmut le Meryem”, 1985 yılında “Ak Deve”, 1989 yılında ise “Ölüm Hükmü” geniş hacimli romanlarını yazarak muhteşem bir üçlemeye imza attı. Nen bu süre zarfında (1983-1989) kaleme aldığı ve yayınlattığı hikâye, povest, eleştiri makalelerini (onlar hakkında edebiyatçılar çok sayıda makale ve tahliller yazıyorlar) hatırlamıyorum.
Farz edelim ki, bahsi geçen bu faaliyet son derece üretken, yaratıcı ilmi bir faaliyettir ve ilk bakışta bu verimli çalışmalar arasında tiyatroya yer yoktur ve sanki Elçin bunu hiç denemiyor.
Lakin, çok önemli konuların gizlendiği önemli bir noktayı unutmayalım. Aslında Elçin yaratıcılığa “Bin Geceden Biri” adlı ilk hikâye