pty-line/>
GURBETİN SESİTANJARIK ULUSLARARASI ARAŞTIRMA MERKEZİ
ÖN SÖZ
Elinizdeki eser, Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içerisinde özerk bölge yönetimi adı altında yaşayan ve orada doğmuş Kazak asıllı yazar ve şairlerin Kazakistan’da “Tanjarık” Araştırma Merkezi adı altında birleşerek oluşturdukları birliğin eseridir.
Elinizdeki eserde yirmi iki şair ve yazarın kendileri tarafından seçilmiş Kazak Türkçesi şiir ve yazılarının Türkiye Türkçesine aktarılmış halidir. Kazak Türkçesinden Türkiye Türkçesine Karlygash Khavay tarafından kaba aktarımı, düzeltme ve adaptasyon İsmail Doğan tarafından yapılmıştır.
TANJARIK JOLDIOĞLU
Ünlü Kazak şairi, Çin’de ortaya çıkıp gelişen Kazak edebiyatının yıldızı, Alaş hareketinin önde gelenlerinden olanTanjarık Joldıoğlu, 15 Mart 1903’te Çin’in Sincan bölgesinde yer alan Kamıstı’da doğdu.
Babası esnaf olmasına rağmen maddi manevi açıdan zengin, usta, şiirsever, mizah dünyası geniş ve konuşkan birisiydi. Annesi Mazak, zeki, mütevazi, halk tarafından sevilen, iple örgü ören ve terzilik yapan çalışkan bir kadındı. 1913 yılında Tanjarık, yaşadığı Şakpı köyünde yer alan Sadı okulunda Mıngbay isimli öğretmenden okuma yazma eğitimi almaya başlar. 1916, 1918 yıllarında kendisine Abdimajit efendi diye hitap edilen bir Tatar asıllı bilginden eğitim alarak kendisini geliştirmiştir.
1919 yılının sonbaharında 16 yaşındaki şair, İli nehrinde yer alan Küre bölgesinde yeni açılan Tang Shui okulunu kazanır ve Çin Dili, Kazak edebiyatı, tarih ve coğrafya alanları üzerine öğrenim görür.
Tanjarık, 1923 yılında Nüptebek isimli zengin tüccarın ünlü atı Baygekök’e binip tarihî anavatanı Kazakistan’a kaçak olarak gelmiştir. Kazakistan’a döndükten sonra Narınkol, Kegen ilçelerinde eğitim alır ve Alaş dünyasının mücevher oğulları Abai Kunanbayoğlu, Muhtar Auezov, Ahmet Baytursunoğlu, Miryakup Dulatoğlu, MagjanJumabayoğlu tarzı klasiklerin eserleriyle tanışır, Alaş ideolojisini benimser. 1925 yılında Çin’e geri dönen şair, on aylık hapis cezasına maruz kalır. Fakat araya giren halkla halk ağaları, şairin azad edilmesini sağlamışlardır. Haksızlığa gelemeyen Tanjarık, bundan sonra kendi eserleri aracılığıyla halkın istekleriyle arzularını dile getirmeye başlar.
Mart 1935’te İli bölgesinin Kulca şehrinde “İli Bölgesel Kazak-Kırgız Kültür ve Aydınlanma Birliği” kurulur. Tanjarık, adı geçen kurumda aydınlanma ve kültür yönetmeni olarak işe başlar. 1935-1940 yılları aralığında ise “İli Sincan” gazetesinde yayın redaktörü olarak çalışır. Aynı zamanda halk arasında ve gazetelerde Alaş ideolojisini nasihat eden Tanjarık, Alaş düşmanları tarafından tekrar tutuklanır, altı ay Kulca hapishanesinde kaldıktan sonra Ürimçi hapishanesine sevk edilir. 6 yıl 5 ay boyunca hapiste kalan şair, bu süre zarfında türlü işkencelere maruz kalır. Zira yaşadığı onca talihsiz olaya rağmen Tanjarık, hacimli şiirlerinin büyük bir kısmını hapisteyken yazmıştır.
Şair, 1946 yılının sonbaharında serbest bırakılır ve göbek bağının kesildiği Künes ilçesine geri döner. 16 Ağustos 1947’de Sadı yaylasında hayatına veda etmiştir.
1957’de, ölümünden on yıl sonra, Çin’de yürütülen komünist politika yüzünden “Milliyetçi, Alaşist ve halk düşmanı” olmakla suçlanır ve şairin eserlerini okuyanlar, ezberleyenler, koruyanlar suçlu sayılır. Yayınlanmış eserleriyle el yazmalarının neredeyse tamamı yakılmıştı.Ancak 1978 yılından itibaren, şairin eserlerinin derlenmesi, yayınlanması için gereken çalışmalar serbestçe yürütülmüştür. Şimdi ise, Kazakistan’da “Uluslararası Tanjarik Araştırma Vakfı” kurulmuş, “Tanjarik” dergisini yayınlamaya başlamış, şairin hayatı boyunca Alaş ideolojisini nasihat eden Alaş gazisi olduğunu kapsamlı bir şekilde inceleyecek okuyucunun şairin hayatına dair yeni verileri elde etmesini sağlamaktadır.
ŞAIRIN SIRRI
Halkının ilgisini sever şair,
O an kanatlanır da yükseliverir.
Dinleyici bilgi sahibi ise zeka ve ferâsete dair,
Kelime kulağa lezzetli gelir.
Her şeyin temelini anlamak gerek,
Kılıç kırılırsa da kın kalır.
Bu hayatın geleneği böyle,
Bir hatıra, fareden de in kalır.
Halkımız der “at yuvarlanırsa yerde tüyü kalır”,
“Çayırda koyunun gevelediği ot kalır”.
Doğrularla gerçekler zafere varır,
Sahte yalan söze kim inanır?
Sözü derinden kavrayan ferasetli insanlara
Gizemli söz perde arkasından fısıldanır.
Her gördüğüne inanır özsüz cahiller
Su değmeden, yağmur yağmadan ıslanır.
Bilgenin ağzından çıkan söz bile,
Bilginlerin terazisinde tartılır.
Daha ilk engelde bile,
Yalanlar, boyalar akar gider, sarsılır.
Ustadan eser kalır, molladan mektup,
Falcıdan kalan miras, cinlerdir.
“Dedemden bana kaldı” diyen falcı,
Bu dünyaya sığmaz, çıldırır.
Etrafını boş sözle doldurursa,
Cinle şeytan her zaman peşinde olur.
Eğer şair ölürse miras kalır
Hikâyesi, şiiri, destanı ilham dolu.
Duyulur, yayılır da,
Cümle âlem şiirlerini okuyuverir.
Türlü eleştirilerle
Çiçek açar şiirler, bahara erer.
Dinleyici duyarsa dediklerini,
Şairler kartal gibi kanatlanır.
Cahil elindeki şiirlerde
Ne görkem, ne de sanat kalır.
“Kendi sözüm kendimde kalsın” diye
Şair de çaresizce öfkelenir.
Ahmet, Abay, Aset, Mir-Yakuplar
Kazakta yeri dolmaz bin yākut var.
Şah-Kerim, Arip ile Murın Omar,
Şiirde tulpar gibi toz yuttururdu.
Kadından dünkü Sara, bugünkü Dina,
Şiir okursa erkekler yutkunurdu.
Her sözü, her cümlesi özel, derin,
Anlarsan beyinini sarsar, yakar.
Şiiri bazı şairin, duyan bilir,
Bozulmuş kurut gibi çürür durur.
Fakat hepsinden Abay’ın sözü üstün durur,
Türlü fikirleri avlardı o kayalarda.
Şiiri olur bazılarının kopuk kopuk
Benzerdir bozulmuş mayaya.
Anlamsız şiirleri şairlerin
Benzerdir serçelerin boş sesine.
Koşmaktan, uğraşmaktan yorulmazlar,
Ve kimse düşmez onun peşine.
Benim de aklım az, görüşüm dar,
Şiire lâyık olmak, yüce iştir.
Tatsız şiir vermekten korkum da var,
Kendimde göremedim kutsal gücü.
Derin söz bulamazsam, derdim kalır
Leke