>GÜNCEL İLETİŞİM ÇALIŞMALARI – 1
Önsöz
İletişim ve bilgi çağı olarak da adlandırılan çağımızda teknolojinin hızı iletişim süreçlerini de daha karmaşık hâle getirmiştir. Mesafeler hızla küçülürken kişilerarası iletişimin boyutu değişmiş, ancak ele alınan konular, kullanılan dil ve doğru iletişim yöntemleri anlaşılmayacak boyutta farklılıklara ulaşmıştır. Görselliğin ve simgelerin sanal ortamlarda daha çok kullanılması, anlamayı çok daha kolay hâle getirip, algı yaratmada büyük başarı sağlamıştır. Ancak yazın hayatını ve bu yöntemle bilgi, belge ve araştırma sonuçlarını iletmede güçlük ortaya çıkmaya başlamıştır. Günümüzde iletişim sözcüğü bilgi duyarlılık ve görüş yaratma gibi anlatımlarda yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Özellikle sosyal medya boyutunda zaman içinde bazı değişiklikler geçirmiş olsa da “iletişim” sözcüğü her durumda paylaşımı ifade etmeye devam etmektedir.
Girne Amerikan Üniversitesi eğitim, sağlık ve iletişim fakültelerinden bir grup değerli akademisyenle başlattığımız “İletişim Çalışmaları” konu başlıklı bu kitap çalışmasının KKTC Üniversiteleri arasında bir ilk olmasını diliyorum. Farklı içerik ve konuların yer aldığı bu kitap çalışmasının başta ilgili alanda eğitim gören tüm gençlere ve okurlara yararlı olmasını ümit ediyorum.
İletişimde güncel çalışmalar olarak düşünülen ve düzenlenen bu kitabın basımını gerçekleştiren EkoAvrasya Genel Başkanı Hikmet Eren’e, kapak tasarımını yapan Samet Uzun’a teşekkür ediyor, emeği geçen tüm akademisyenlerimizi de gönülden kutluyorum.
1.BÖLÜM
DİJİTAL MEDYANIN COVID-19 PANDEMİSİNE ETKİLERİ
Hasan ACAR1
A. SALGINLAR VE İLETİŞİMİN TARİHÇESİ
Bundan yaklaşık 20-30 000 yıl kadar önce insanlar 100-150 kişilik gruplar hâlinde yaşıyordu. Sabit bir yerleşim merkezleri, evleri yoktu. Avcılık ve toplayıcılık yapıyorlar, karınlarını doyuruyorlar, aralarında konuşarak iletişim kuruyorlardı. Çok sayıda kabile ve her kabilenin farklı dilleri vardı. Kabileler bazen diğer gruplarla iletişime geçiyorlar, ittifaklar yapıyor, bazen de çatışıyorlardı. Dünya da insan nüfusu tahminen 5 -6 milyon kadardı.
İlk modern insan Homo Sapiens’in (Zeki İnsan) daha öncekilerden 2 önemli farkı vardı: Birçok gelişmiş hayvan türü konuşarak birbirleriyle iletişime geçebilmelerine rağmen, bu ilk modern insan türü, kendine özgü dili ile birbirleriyle anlaşabiliyor, konuşmaları yorumlayabiliyor, duygularını ekleyip, grupla farklı sosyal bağlantılar kurabiliyor, “dedikodu yapıyor”, örgütlenebiliyordu. Aklında oluşturduğu kurgularla, diğer insanları etkileyip ittifaklar kurabiliyordu (1).
Bu dönemde Dünya çapında salgın hastalıklar (Pandemi) yoktu. Bunun en önemli nedeni insan gruplarının az sayıda bireyden oluşması ve gruplar arası ilişkilerin kısa süreli ve sınırlı olmasıydı. Et, sebze, meyve, deniz ürünleri, besleyici kökler, termit, yumurta gibi çok çeşitli ve taze gıdalarla besleniyorlar, sürekli hareket ediyorlar, zayıf yapıda olan bebekler daha çok küçük yaşlarda ölüyor, daha dayanıklı genetik yapısı olanlar hayatta kalıyordu. Bebeklik çağını atlatan kişilerin vücut direnci çevre şartlarına ve mikroplara karşı daha dayanıklı oluyordu. Çağımızda olduğu gibi salgın hastalıkların nedeni olan birçok mikrobun rezervuarı olan insanlar ve evcil hayvanlar yoktu. Tıp bilimi henüz ortada olmadığı için, ağır enfeksiyon hastaları henüz hastalığı fazla kişiye bulaştırmadan ölüyor, salgınlara yol açamıyorlardı. Muhtemelen ağır hastalar gruptan izole ediliyor ve kendi kaderine terk ediliyordu. Böylece grubun diğer üyeleri hastalıktan kurtuluyordu.
Daha sonra insanoğlu, yaklaşık 12 000 yıl önce, tarım yapmayı öğrenerek, yavaş yavaş yerleşik düzene geçti. Yerleşik düzenin avantajları yanında birçok dezavantajı da vardı. İnsanlar tahılı depolayıp, takas yoluyla alışveriş yapıyorlar, daha büyük insan grupları birlikte yaşıyorlardı. Gıdaları ağırlıklı olarak tahıldı ve büyük ölçüde tek yönlü beslenmeye geçilmişti. Daha az hareket ediyorlardı. Tarla da çalışacak fazla insana ihtiyaç olduğundan daha fazla çocuk yapmaları gerekiyordu. Böylece nüfusu giderek artan şehir merkezleri, ülkeler ve imparatorluklar kuruldu. İnsanların vücut direnci düştü. Dünya nüfusu 1. Yüzyılda 150 milyona ulaştı.
Bundan yaklaşık 5500 yıl önce Sümerler tarafından yazının icadı, Dünya da yeni bir iletişim çağı başlattı. Bu yolla insanoğlunun yarattığı bilgiler yeni nesillere kolayca ve kalıcı olarak aktarıldı. Kitaplar yazıldı. Bilginin miktarı katlanarak arttı ve günümüzün Dijital dünyasında inanılmaz boyutlara ulaştı.
Dünya da insan nüfusunun artması, ulaşım olanaklarının fazlalaşması, ekonomik ve sosyal ilişkilerin büyük boyutlara ulaşması, vücut direncinin eskiye oranla azalması nedeniyle: mikropların bulaş imkânları artmış ve Dünyada salgın hastalıklar başlamıştır.
M.Ö. 200 yıllarında çiçek hastalığının ilk kez ortaya çıktığı ve salgınlara yol açtığı bildirilmiştir.
Tarihte bilinen ilk büyük salgın M.S. 165 yıllarında Roma İmparatorluğunda ortaya çıkan Antonius salgınıdır ve İmparator Marcus Aurelius Antoninus dahil yaklaşık imparatorluk nüfusunun % 30 unun ölümüne yol açmıştır. Salgına yol açan mikrobun ne olduğu henüz tam olarak bilinememektedir. Bu dönemde iletişimin tek yolu mektup ve sözlü bildirilerdi.
541 yılında nedeni tam olarak tespit edilen bir salgın, Avrupa da hızla yayıldı. İstanbul’a kadar geldi. İstanbul nüfusunun yaklaşık % 40’ı öldü. Buna yol açan salgın hastalık veba idi. Bu dönemde yine iletişimin en yaygın şekli; sözlü ve yazılı iletişim idi. Bu arada Dünya nüfusu 250 milyon civarındaydı.
1346 ile 1353 yılları arasında Dünyada bilinen en büyük salgınlardan biri gerçekleşti. Yaklaşık 100 – 200 milyon insanın öldüğü bu “kara veba” salgınında Avrupa nüfusunun yaklaşık %50’si öldü.
Okyanus aşırı gidebilen büyük yelkenli gemilerin icadı ile Dünya da iletişim kıtalararası hale geldi. Bunun en talihsiz sonucu salgın hastalıkların, yeni keşfedilen bu kıta halklarına yayılması oldu. 15. Yüzyılda Amerikan yerlilerinin % 90’ı Avrupa’dan taşınan mikropların yol açtığı salgın hastalıklar nedeniyle öldü.
1700 lü yıllarda aşının icadı ile salgın hastalıklarla mücadelede büyük başarılar elde edildi. Ancak Dünya da hızlı nüfus artışı ve insanlar arası yakın ilişkilerin hızla artması, büyük salgın hastalıkların ortaya çıkmasının en büyük nedenleri oldu.
1918 yılında Dünya nüfusu yaklaşık olarak 2 milyar civarındaydı. İnsan ilişkileri; ticaret, savaşlar, sosyal nedenlerle büyük boyutlara ulaşmıştı.
Bu nedenle H1N1 virüsü (İspanyol gribi), yaklaşık 500 milyon insana bulaştı ve yaklaşık 100 milyon insanın ölümüne yol açtı. Salgın sırasında en önemli iletişim aracı halen sadece “mektup” tu.
Thomas Hobbes’in ; ”insan insanın kurdudur” sözünü desteklercesine, 20. yüzyılda insanoğlu yapay virüsler aracılığı ile salgın hastalık çıkartmayı bir savaş yöntemi olarak keşfetti. Alt yapıya zarar vermeden, kimin saldırdığı belli olmadan, düşük maliyetli, etkili bir silah. Özellikle gen mühendisliği ve biyo teknolojideki gelişmeler, tedaviye ve çevre koşullarına dirençli bu korkunç silahları ortaya çıkardı(2). Bu dönemden sonra hangi salgın doğal, hangisi yapay bilmemiz çok zorlaştı.
Salgın hastalıklarla mücadelede aşılar başta olmak üzere birçok yöntem geliştirildi. Koruyucu ve bulaşı önleyici yöntemlerle ilgili bilgiler, muhtelif iletişim yolları ile bütün Dünyaya dağıtıldı.
Bu arada Dünya nüfusu 8 milyara ulaştı. İletişim; hava-kara-deniz-elektronik-dijital- yüz yüze yollarla inanılmaz boyutlara vardı.
Son olarak Çin’in Vuhan eyaletinde Aralık 2019 tarihi itibarıyla ortaya çıkan Covid-19 Pandemisinde; Aralık 2021 tarihine kadar yaklaşık 5.5 milyon insan öldü. Ekonomik dengeler değişti. İnsanların psikolojik ve sosyal sağlığı büyük ölçüde etkilendi.
Salgınla