göre; Pandemi esnasında SM da Covid – 19 ile ilgili en çok işlenilen tema;
İnsanların hayat tarzındaki değişiklikler olmuştur. Pandemi esnasında insanların SM kullanım oranlarında önemli ölçüde artış olmuştur.
Pandemi, toplumsal duyarlılığı olumsuz yönde etkilemiştir.
Yine aynı çalışmada elde edilen sonuçlara göre; Pandemi esnasında kısıtlamalara bağlı olarak SM kullanım oranlarında artış, sosyal ilişkilerde azalmaya bağlı sorunların görülme oranlarını kısa sürede düşürmüş olsa da, uzun vade de ruhsal sorunların ortaya çıkmasını engellemesinin olanaksız olduğu belirtilmiştir.
Drouin ve arkadaşları tarafından Amerika da SM üzerinden yapılan bir çalışmada Pandemi esnasında 260 ailede SM nın etkileri araştırılmıştır (34). Elde edilen sonuçlara göre; Pandemi esnasında çocuklar ve ebeveynlerin SM kullanım oranlarında artış olmuştur. Ayrıca SM, telefon ve teknolojinin fazla kullanımına bağlı olarak çocuklarda ve ebeveynlerinde gerginlik (Anksiyete) oranları yükselmiştir. Ebeveynlerde gerginlik artışının sebebi olarak; sosyal destek ve bilgi araştırma için aşırı SM kullanımı olduğu ortaya çıkarılmıştır. Yazarların düşüncesine göre; kriz dönemlerinde toplumu bilgilendirmenin en doğru yolu; halk sağlığı kurumlarının doğru bilgileri toplayıp, değerlendirip, harmanlayıp, SM da dağıtım yapmalarıdır. Aksi durumda SM kullanımı Dünya çapında çok yaygın olduğundan, potansiyel yanlış haberler, toplumda sebepsiz davranış bozukluğu, stres ve gerginliğe yol açabilmektedir. Ayrıca SM daki eğitim kampanyalarının; bireysel farklılık ve gelişim seviyeleri dikkate alınarak tasarlanmasının daha doğru olacağı vurgulanmıştır (34).
Amerika da Today’in düzenlediği bir online yarışma da izleyicilere “Y” kuşağından sonraki nesile ne ad verebiliriz sorusu sorulmuş ve “Z” kuşağı adı verilmesine karar verilmiştir. 1990’lı yılların sonu ile 2010’lu yılların başı arasında doğan Z kuşağının temel özelliği; internet ve DM ile beraber doğan ve büyüyen bir nesil olmasıdır. Bunun sonucu olarak Z kuşağı, Pandemide DM nin etkilerinin en iyi gözlenmesi gereken bir grup olma özelliği taşımaktadır.
Liua ve arkadaşlarının, İngiltere de Mart – Mayıs 2020 tarihleri arasında, Pandemide SM’nin Z kuşağı üzerine etkileri üzerine yaptığı bir çalışma; SM nin karanlık yüzünü gözler önüne sermiştir (35). Pandemi esnasında aşırı bilgi yüklenmesi, DM ile beraber doğan ve büyüyen bu neslin ruhsal sağlığını tehlikeye sokmuştur. Covid-19 korkusu ve SM yorgunluğu, bu kuşağın SM kullanımını kesintiye uğratmıştır (35).
Dijital medyanın iletişimde ışık hızına ulaşması, Covid – 19 salgını esnasında diğer bir Pandemiye; bilgi salgınına, “İnfodemiye” yol açmıştır. Bilgi iletişimindeki aşırı hız; isteyerek veya istemeden yanlış bilgilerinde geniş bir kitleye aktarılmasına yol açmış, bilgi veya yorumlar iletilirken; haber etiğine uyma kuralı önemli ölçüde askıya alınmıştır. Motta ve arkadaşları tarafından Pandeminin ilk aylarında Amerika da yapılan bir çalışma da, DM yoluyla yaratılan infodemi nedeniyle, Amerikan halkının;
% 13’ü Pandeminin bir şaka olduğuna,
% 49’u Pandeminin ortaya çıkma nedeninin biyolojik silah olduğuna,
% 44’ünün Pandeminin abartıldığına inandığını göstermiştir (36).
Yine aynı çalışmanın sonuçlarına göre güvenilir medya kaynaklarında, tanınmış kişiler aracılığıyla söylenen veya söyletilen masum yalanlar ve yanlış iddiaların, bireylerde yanlış bir güvenlik duygusu oluşturduğu ve bu nedenle kamu sağlık kuruluşlarının önerilerinin görmezden gelindiği ortaya konulmuştur.
Gonzales ve arkadaşları yaptıkları çalışmada; Pandemide SM’nın yanlış, güncel olmayan ve yalan haberlerin yayılmasında çok önemli etkisi olduğunu vurgulamıştır(13). Aynı şekilde SM kullanıcısının bilgiye kişisel görüş ve eğilimlerini katabilme olasılığı olduğunu, bunun dışında SM’nin en kötü tarafının yanlış ve yanıltıcı bilgilerin topluma abartılarak aktarıldığında; toplumda panik, korku, gerginlik ve depresyona yol açılabileceği belirtilmiştir. Aynı çalışmada, 30 Nisan 2020 tarihi itibarıyla PubMed de Pandemi ile ilgili 8000 makale bulunduğu (infodemi), SM platformlarında çok sayıda yanlış ve yanıltıcı haberlerin paylaşıldığı, bu nedenle Dünya Sağlık Örgütünün Web sayfasında bir;”Pandemi ile ilgili mitler” bölümü açtığı bildirilmiştir (13).
Radwan ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada; Pandemi esnasında SM daki bazı platformların yarattığı bilgi kirliliği nedeni ile, insanların paniğe ve korkuya kapıldığı, gereksiz stoklama yaptığı, gereksiz ilaç kullanımı nedeniyle çok sayıda insanın zarar gördüğü bildirilmiştir (37). Tagliabue ve arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada ise, Covid – 19 Pandemisinde SM’nın halkın risk algılamasına etkileri araştırılmıştır(38). Yapılan çalışmada elde edilen sonuçlara göre; yapılan sahte haberler ve verilen yanlış bilgilerin halkın kafasını karıştırdığı, vatandaşların bu bilgileri yorumlayıp çevresiyle paylaştığı bildirilmiştir. Pandeminin ilk haftalarında uzman olmayan çoğu kişinin bilimselliği kanıtlanmamış bilgileri kitle medyasında paylaşması, böylece halkı yanlış yönlendirerek, Covid – 19 hastalığının basit bir grip hastalığı gibi algılanmasına, yeterince önlem alınmamasına yol açtığı belirtilmiştir. Çalışmada yine aynı nedenle çok sayıda olguda alkol zehirlenmesi, aşırı D vitamini kullanmaya bağlı zehirlenmeler görüldüğü ifade edilmiştir. Pandeminin ilerleyen dönemlerinde sahte haberler ve yanlış bilgilendirmelerin giderek azaldığı, kamu sağlık kurumlarının bilimsel bilgilerinin SM da daha sık yer aldığı bildirilmiştir(38).
Boberg ve arkadaşlarının Almanya’da Ocak – Mart 2020 tarihleri arasında SM üzerinden yaptıkları bir çalışmada; Covid – 19 Pandemisinin Toplumda ekonomik, politik ve sosyal yönden önemli etkileri olduğu gibi, iletişim sistemlerini de büyük ölçüde etkilediği vurgulanmıştır (39). Aynı çalışmada elde edilen sonuçlara göre alternatif medyada da (SM), geleneksel medya da olduğu gibi, haber iletiminde popülizme aynı şekilde devam edildiği belirtilmiştir.
Dijital medya sanal yolla sosyal bağlılığı artırabildiği hâlde, bazen etnik gruplaşmalara, bölünmelere ve ayrımcılığa da yol açabilmektedir. Croucher ve arkadaşlarının Amerika’da yaptıkları bir çalışma, bazen DM’nın ırkçılık ve ayrımcılığı nasıl körükleyebildiğini gözler önüne sermiştir (4). Çalışmada elde edilen bulgulara göre; Amerika’da SM haberleri, Pandeminin sorumlusunun Asya-Amerikalıların, özellikle Çinli-Amerikalıların olduğu ön yargısını oluşturmuştur. Amerika’da bir SM kullanıcısının SM’ya ne kadar inanırsa; Çinli – Amerikalıların Amerika için o derecede bir tehdit olduğuna inandıkları ortaya konulmuştur. Aynı çalışma da Amerika da “Kabile Kültürü” nün, gerçeklerden farklı olarak toplumun ön yargılarını nasıl etkilediği ortaya konulmuştur. Toplum liderleri ve ünlülerin SM’da her hangi bir görüşü öne sürdüklerinde, takipçilerinin – kanıta dayalı olmasa bile – büyük ölçüde bu görüşü benimsedikleri tespit edilmiştir(4).
Le ve arkadaşları, Pandemi ile ilgili yaptıkları bir çalışmada, Pandemi sürecinde SM’nın etkisi ile Asyalı, özellikle Çinli insanların damgalandığını, buna bağlı olarak ruhsal sorunların ortaya çıktığını bildirmişlerdir (40). Bu nedenle politika yapıcıların bu soruna acilen çözüm bulmaları gerektiğini ifade etmişlerdir.
Yine Yi ve arkadaşlarının Pandemi esnasında yaptıkları bir çalışmada;