Ali Akbaş

Eylül'e Beste


Скачать книгу

ne idi adı,

      Küçüğünün ebrûluydu kanadı

      Çırpındı elimi kana buladı

      Kapanan gözleri mavi çivitti

      Bunca zaman geçti

      Kaç güz, kaç bahar

      Benim avcı olduğumu duymuşlar

      Bir daha bahçeye gelmedi kuşlar

      Öğleyin Köy / Varsağı

      Eşekte ayağı sallanıyordu

      Bir türkü dilinde ballanıyordu

      Ahmet Ede’nin

      Bozkırda her yan yanıyordu

      Eşekte ayağı sallanıyordu.

      Bir çocuk gölgesin kovalıyordu

      Az kaldı yakalıyordu

      Çocuk bu

      Toprakta ayağı yanıyordu

      Bir çocuk gölgesin kovalıyordu

      Azık geç kaldı azık

      Tarlada babası kıvranıyordu

      Çocuk oyuna daldı

      Babası döver yazık

      Azık geç kaldı azık

      Öteden kocası tanıyordu

      Emine’nin şalı allanıyordu

      Yel gibi buğday içinde

      Bayrakça dalgalanıyordu

      Öteden kocası tanıyordu

      Bir karış dışarıda köpeğin dili

      Fıs demez poyraz yeli

      Tavuklar baygın

      Yer gevrek ekmek gibi

      Bir karış dışarıda köpeğin dili

      Bir öküz sinekten huylanıyordu

      Kağnı bir yana ağıyordu

      Ödü koptu Durdu Dayı’nın

      Sırtlayıp dayanıyordu

      Bir öküz sinekten huylanıyordu

      Irgatın burnu kanıyordu

      Köy kan ter içinde

      Öyle ki denemez defter içinde

      Bozkırda her yan yanıyordu

      Irgatın burnu kanıyordu.

      Yayla Dönüşü

      Yaylacılar çadırları dürdüler

      Uzaktan duyulur çıngırakları

      Yolda doğar en hüzünlü türküler

      Gönüller yolda akar

      Nasıl unuturlar mor şafakları

      Dağları yutarak geliyor duman

      Rüzgâr bir dikeni kovalıyor

      Hıpırtısı duyuluyor koyunların

      Kepeneğe bürünüyor bir çoban

      Karabaş elini yalıyor

      Bak yine göründü dağların keli

      Dökülen yapraklar şimdi kızıl kor

      Yamaçta iri bir teke heykeli

      Sakalıyla oynuyor seher yeli

      Tüyleri gümüşe çalıyor

      Boynuzu aya değiyor, sakalı yere

      Geviş getiriyor yavaş yavaş

      Ne bir ses, ne bir nefes

      Dalmış yine derin düşüncelere

      Bu teke bir Sokrates

      Çoban Bizden Yoldaşlı

      Kımıl kımıl

      Hıpır hıpır koyunlar

      Hepsi bacı kardeş

      Çobanla öğür olmuşlar

      Karabaş, Sarıkız, Küpeli

      Hepsi adını bilir

      O yaramaz

      O akıllı

      Bu çok düşünceli

      Bir şeysi var

      Çoban anlar

      Ya köpek,

      Bir başka can

      Yalnız sanmayın o dağlı taşlı

      Biz yalnızız

      Çoban bizden yoldaşlı

      Vaktini bilir çoban

      Gün boyu

      Gölge saatinde

      İşte,

      Havada toz duman

      İğde kokusuna karışık

      Çan kaval

      Koyun sesine

      Laciverte boyanırken çardaklar

      Köyde akşamdır

      Sürüyü karşılar çocuklar

      Cırlak cırlak

      Üşüşürler başına çobanın

      “Azıcak amca, azıcak”

      Dağarcık dolusu dağ armağanı

      Tavşansakızı

      Kenger

      Çiğdem

      Kuzukulağı

      Yalnız sanmayın o dağlı taşlı

      Biz yalnızız

      Çoban bizden yoldaşlı

      Bizim Elin Kızları

      Hey kızlar

      Bizim kızlar

      Ya ayva, ya narsınız

      Karagün çıraları

      Mum gibi yanarsınız

      Hey kızlar

      Bizim kızlar

      Mübarektir adınız

      Elif, Döne, Emine

      Gençliğe doymadınız

      Açık olsun bahtınız

      Hey kızlar

      Bizim kızlar

      Yurdumun semasında

      Adsız yıldızlarsınız

      Rüzgârda bir saz gibi

      Ne diye sızlarsınız

      Hey kızlar

      Bizim kızlar

      Yemen’de, Bingâzi’de

      Bir cephede biterdik

      Bereket siz varsınız

      Yaylada pınarsınız

      Elif

      Köy dağların ardında kaldı

      Bir gün çıktım yel yepelek

      Köy dağların ardında kaldı

      Türküleri unuttum

      Gitgide ıradı kağnı sesleri

      Bir daha uğramadım

      Hâlbuki Elif’e sözüm vardı

      Hiç varmadım

      Kız dağların