ban Mahmudoğlu Kalkan
Bulgaristan Türkleri Edebiyatında; Hiciv ve Mizah
Önsöz
Türkler yüzyıllar boyunca Anadolu’da ve Balkanlarda sözlü ve yazılı edebiyat yarattılar. On dokuzuncu yüzyılın sonunda ve yirminci yüzyılın başında parçalanan Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkan toprakları üzerinde yeni devletler kuruldu. Yeni kurulan Bulgaristan sınırları içinde kalan Türklere, “Bulgaristan Türkleri”, yarattıkları edebiyata da “Bulgaristan Türkleri Edebiyatı” adı verildi. Bulgaristan’daki Türkler ağır şartlar altında maddi olanaklarını ve manevi kültürlerini geliştirmeye devam etti. Bu gelişme her dönemde çeşitli engellere maruz kaldı, kesintilere uğradı lakin hiçbir an durmadı. Bulgaristan’daki Türklerin edebiyatı sözlü ve yazılı olarak iki büyük dalda gelişmesini sürdürdü. Bulgaristan’da azınlık olan Türkler resmi dili Bulgarca olan Bulgaristan vatandaşı olarak yaşam mücadelesi verirken, edebi dil olarak Türkçe ile eserler vererek varlıklarını güçlü bir şekilde sürdürmeye devam ettiler. Bu güne kadar İbrahim Tatarlı tarafından totaliter bir rejimin gaddar siyasi baskıları altında hazırlanan iki karma antoloji ile Haşim Akif, Nimetullah Hafız, Mehmet Çavuş, Niyazi Hüseyin Bahtiyar, Sabahattin Bayram Öz ve Hayriye Süleyman Yenisoy’un Türk dünyasını bilgilendirmek amacıyla derlediği karma antolojiler yayınlandı. Bu antolojilerin hiç birinde Bulgaristan Türklerinin hiciv ve mizah türündeki eserlerine gereken yer verilmedi.
1958 ders yılında Şumnu’daki Öğretmen Enstitüsünün Türkçe – Rusça – Tarih bölümünün Birinci A kursunda öğrenciydim. 2 Aralık 1958 tarihinde, 5-ci saatte Beytullah Şişmanoğlu Türk Halk Edebiyatı, dersine girdi. Ben de dersin başında o, sabah aldığım, “Rabotniçesk Delo”, gazetesinin son sayfasında tek satırla verilen, “Dün, ünlü Türk şairi Yahya Kemal Beyatlı vefat etti ”, diye okuduğum yazıyı söyledim. Yahya Kemal Beyatlı hakkında bilgi istedim. Beytullah Şişmanoğlu: Şimdi dersimiz Türk Halk Edebiyatı. Çağdaş Türk Edebiyatı derslerini Fuat Saliyev okuyor, yarın ona sorursun, dedi. Yahya Kemal Beyatlı hakkında bilgi vermediği için içim buruldu. Dersin sonuna doğru, katın hademesi ile siyah gözlüklü iri bir adam kapıyı çalmadan içeri girdiler, kara tahtanın önünde durdular. Kürsüden sandalyeyi alan hademe kara tahtanın üst kısmında asılı olan Mehmet Akif Ersoy’un fotoğrafını indirdi ve siyah gözlüklü adama verdi. Odada ki öğretmenin ve öğrencilerin üstüne bile bakmadan sınıftan çıktılar. Beytullah Şişmanoğlu’nun gözleri doldu, yutkundu ve derse devam etti. Biz sessizce olayı izledik. Bir gün sonra Beytullah Şişmanoğlu beni odasına çağırdı ve: Şaban Mahmut, durumun ne kadar karışık olduğunu dün gördün. Bu olaylar iyiye alamet değil. Dikkatli ol. Ders dışı sorular sorma. Benim sana bir tavsiyem var: Bu topluma hizmet etmek istersen Bulgaristan sınırları içinde Türkçe yazılan, yayınlanan şiirleri ve diğer edebi eserleri gazetelerden, dergilerden, kitaplardan, nefesleri dedelerden, ilahileri dervişlerden toplarsan faydalı bir görevi yerine getirmiş olursun, onlar ileride bu topluma çok lazım olacak, dedi. O günden bu güne kadar ben de şiirleri öyküleri ve diğer edebi türleri toplayarak o tavsiyeyi yerine getirmeye çalışıyorum.
Bulgaristan Türkleri, 1985 yılında, Bulgar devletinin uyguladığı soykırıma maruz kaldı. Ad değiştirme kampanyasına şiddetle karşı koydum. Sofya dolaylarında ki Stanke Dimitrovo ilçesinin Cerman köyüne sürgüne gönderildim. Orada ayalarca kaldım. 1985 yılında Bulgaristan’da Türkçe’nin yasaklanması kitaplarımın yayımlanmasını imkânsız hale getirdi. İktidar, Türk kökenli şairlerin, yazarların ve bilim adamlarının evlerini basıp tehlikeli buldukları eserleri alıp, yakıp yok etmeye başladı. Ben, Razgrat’ın, “Orel”, semtindeki dairemde bulunan önemli dosyalarımı, dergilerimi, gazetelerimi, kitaplarımı gizlemesi için Razgrat ilinin Duştubak köyünde oturan, şair dostum Ahmet Kurdoğlu’na, verdim. Bu eserdeki epigramların önemli bir kısmı o kurtarılan dosyalardan. 1989 yılında zorunlu göçe tabi tutuldum. Türkiye Cumhuriyeti’ne iltica ettim. İzmir’e yerleştim. 1992 yılında eşyalarımı almak için Bulgaristan’a gittim. Razgrat ili Kalaycı (Radingrat) köyünde ki evime yerleştirilen sivil subayın Bulgarca, Rusça, Türkçe, Azeri Türkçesi ile yüzlerce kitabımı, gazetelerimi dergilerimi belgelerimi, yolculuk notlarımı içeren dosyalarımın bir kısmını, 17 Temmuz 1989 tarihinde evimin bahçesinde yaktığını komşulardan öğrendim. O, an diz çöktüm ve sessizce ağladım. Kalan kitapları ve yarı yanmış dosyaları topladım.
Epigramların önemli bir kısmını yıllarca topladığım dergilerden ve gazetelerden ve yarı yanmış dosyalardan, seçerek bir araya getirdim. Demokrasi yıllarında yayınlan gazete ve dergileri bulup taramak daha kolaydı. Sağ olan şairlerle, vefat edenlerin yakınları ve dostları ile görüştüm, mektuplaştım, dergileri ve yüzlerce gazeteyi taradım. Araştırmanın önemli amaçlarından biri de, eski nesil temsilcilerinin yazdığı epigramları ve şairlerini, yeni nesillere tanıtmak.
Bu araştırma 25 yıldan fazla süren bir çalışmanın ürünü. Bu eserde, Bulgaristan’daki Türklerin edebiyatının başlangıçtan bu güne kadar epigram türünde yazılan dört bin dolayında epigramdan 770, dolayında en güzel örneklerini sunuyoruz. Altmış yıldan beri Bulgaristan’ nın Türkçe basınında epigram türüne fedakârca emek veren şairlere herhangi bir ayrım yapmadan yer vermeyi uygun gördüm, çünkü amacım Bulgaristan’daki Türk siyasi ve sosyal hiciv ve mizahının genel durumunu yansıtan bir araştırma hazırlamaktı. Bu araştırmada 65 şair özgeçmişleri ve epigramları ile yer aldı. Diğer 0n şaire de özgeçmişlerine ulaşamadığım halde basında aktif olarak epigramları ile hiciv ve mizah edebiyatımıza katkıda bulundukları için yer vermeyi uygun gördüm.
Bulgaristan’daki Türklerin edebiyatının tarihinde ilk defa hiciv ve mizah türünde siyasi ve ideolojik baskılardan uzak hazırlanan bu araştırmada, hece ve serbest nazımla yazılan epigramlar yer aldı. Her nesilden en iyi temsilcileri içine alan bu araştırmada, her şairden edebi değerleri yüksek olan epigramlar, 66 kaynaktan istifade ederek uzun ve ısrarlı araştırmalardan sonra seçildi. Şairler araştırmada doğum yıllarına göre sıralandı. Türk okuruna yabancı olan ve epigramlarda ki yerel kelimeleri, dağların, ovaların, nehirlerin ve siyasi şahısları ve olayları dip notlarla açıklamaya gayret gösterdim.
Uzun süren siyasi baskılardan dolayı şairlerin bir kısmı epigramlarını yerel ve merkez basında yayımlama imkânı bulamadı. Bundan dolayı birçok şair bu araştırmada ilk defa yer alıyor. Onların epigramlarını kendi veya dostlarının özel dosyalarından arayıp buldum. Araştırmanın hazırlanmasında:
1.– Şairlerin Bulgaristan doğumlu olmaları,
2.– Eserlerini Türkiye Türkçe’ si ile yazılmaları,
3.– Eserlerinin Bulgaristan’daki Türkçe basında yayımlanmaları veya orada yazılmış olmaları esas alınmıştır.
Önemli bir hususu da belirtmek istiyorum. Bu araştırmada 75 yazara yer verdim. Onlardan 68, üç adı ile 7 yazarı da iki adıyla vermek zorunda kaldım. Yazarların adlarını ve soy adalarını kaynaklarda bulduğum gibi aktardım. Bulgaristan Türk yazarları sosyalist rejim tarafından 1970 yılın ilk yarısına kadar müelliflerin soyadları Slav ekleri, kadınlarda OVA – EVA ( Zeliha Seidova ve Firdevs Mehmedalieva),erkeklerde OF – EF (Mustafa Mutkof, İsmail Çavuşef), 1970 yılından sonra ise OV ve EV ile bitirmeleri mecbur oldu (Mustafa Mutkov ve İsmail Çavuşev). Bundan dolayı 1970 yılına kadar yayınlanan eserlerin müelliflerinin adları OF ve EF ile bitiyor. 1970 yılından sonra yayınlanan eserlerin müelliflerinin adları OV veya EV ile bitiyor. 1989 yılında gerçekleşen demokratik devrimden sonra soy adlara Slav ekleri koyma yasağı kalktı, müellifler adlarını ve soyadlarını istedikleri gibi yazma özgürlüğüne kavuştu.
Bana çok defa araştırmalarında daima Bulgaristan tarihini ön plana koyuyorsun diyorlar. Bulgaristan’da ki Türk varlığını ve onun tarihini öğrenmeden oradaki gelişen ve değişen Türkçe edebiyatın tarihi değerini anlamanın mümkün olmadığına inanıyorum.
Türk okuru ve Türk dünyası, bu araştırma ile 1956-2016 arasında yazılan, yani 60 yıldan beri yaratılan Bulgaristan’daki Türklerin hiciv ve mizah yüklü eserlerinin en iyi örneklerini okuyarak daha gerçekçi bir ölçüyle değerlendirme imkânını bulacaktır.
Bu eserin hazırlanmasında bana özel dosyalarını açan arkadaşlarıma, eserlerini gönden şairlere, araştırmalarım esnasında yorgun ve uykusuz gecelerimde bana daima yardımcı olan eşim Sevdiye İsmail Kalkan’a, kızlarım Hatice