Şaban Mahmudoğlu Kalkan

Bulgaristan Türkleri Edebiyatında; Hiciv ve Mizah


Скачать книгу

muhabbetindeyken, geceleyin bazı fenerlilerin gezip insanları korkuttuğunu işitmiştim. Hemen aklıma geldi. Tabana kuvvet diyerek gerisi geriye uçtum. Öyle ama sokağın başına varır varmaz bir fenerli daha belirdi karşımda. Başka sokağa saptım. Orada da yolumu başka bir fenerli kesti. Dönüp te gerisi geriye kaçayım derken çamura kakılıp düştüm. Kalkınca fenerli yanıma geldi. Ağzım dilim kurudu korkudan. Şöyle feneri kaldırıp yüzümü ayazlattıktan sonra:

      –Ne oldu be evladım, niye yatıyorsun orada çamurun ortasında? Dedi bir ihtiyar dökülmüş dişleri arasından.

      – A be dedeciğim, sen insan mısın? Bense seni fenerli sandım. Der dermez kendimi kaybetmişim. Yeniden çamura yuvarlanmışım. Uyandığımda kendimi sıcak bir odada buldum. Meğer beni kaldırıp ihtiyar evine götürmüş. Gözlerimi açtığımda hala titriyordum.

      İhtiyar gülümseyerek:

      –Yeter artık korkma! Dedi. Biz bu köyde hepimiz fenerle geziyoruz. İki ay öncesi halk savetimiz sokaklara elektrik ağını genişlettiydi. Ama o günden bu güne daha telleri bağlayıp ta cereyanı salmadılar.

      Ta o zaman acı acı gülümsedim. Lakin içimdekini yalnız ben biliyordum.

      Mümün ÇAKIROF- ( ÇAKIRDİKEN) “Dostluk”, gazete, “Rende”, hiciv ve mizah sayfası, Razgrat, 1966, sayı N:21 (29 Kasım 1969)

II. MİZAHİ ŞİİRLER

      Mizahi şiirler Bulgaristan Türkleri Edebiyatının temel dallarından birini teşkil etmektedir. Kökleri Türk Edebiyatının bin yıllık tarihine dayanır. Bulgar Devleti şekillendikten sonra yaratılan Edebiyatımızın şiir dalı ile paralel var olup halk edebiyatından da esinlenerek varlığını günümüze kadar sürdürdü. Mizahi şiir dalında en iyi örnekler veren yaratıcıları şunlardır:

      Aliosman Ayrantok, Mehmet Müzekka Con, Sabri Demir. Hasan Karahüseyin, Mülazım Çavuş, Şaban Mahmut, Mehmet Murat, Lütfi Demir, Niyazi Hüseyin, Ali Pir, Baki Ali, Naci Ferhat, Faik İsmail, Niyazi Ahmet, Mustafa Mut-kov, Ali Durmuş, Nevzat Halit, Turhan Rasi, Selim Hasan, Memiş Mustafa, Mümin Bekir vs.

      Yirminci yüzyılın ikinci yarısından sonra Türkçe basında yer alan en başarılı birkaç mizahi şiirin kaynaklarını verelim: Sabri Demir, “Yeni Hayat” sayı:7, 1966, “Bana Sakın Görünme”, Hasan Karahüseyin, “Yeni Hayat”, sayı:3 1966 “Herifin Birine”, Mehmet Con, “Yeni Hayat”, sayı:6,1966 “Gelin”, Ali Durmuş, “Yeni Hayat” sayı: 9, 1969 “Ayşe Nasıl Memur Oldu”, Mehmet Murat, “Yeni Hayat” sayı:6, 1966, “Serbest Güreş”, Lütfi Demir, “Yeni Hayat”, sayı:4 1966, “Dalkavuk”, Nevzat Halit, “Yeni Hayat” sayı: 1, 1969, “Baba Kesesi”, Mülazım Çavuş, “Yeni Hayat”, sayı: 10, 1986, “Ceza”, Mustafa Mutkov, “Hak ve Özgürlük”, sayı:2, 1993 “Kaşık İçin Umut”, vs.

GÜLPEMBE (Galip MEHMET)

      Benim adım ah Gülpembe

      İş ararsan hiç yok bende

      Dedi kodu oh çok bende

      İş ararsan hiç yok bende

      Alem işte ben gezide

      Yeni yeni aşk dizimde

      Durmam efem hiç sözümde

      Yeni, yeni aşk dizimde.

      Mini etek oy belimde

      “Yandım Anam”, vay dilimde

      Cümle erkek hep peşimde

      Yandım Anam”, vay dilimde.

      Galip Mehmedof “Ziya”, gazete, hiciv ve mizah, sayfası, ”Kirpi”, Silistre 1968 N: 114

BANA GÖRÜNME DE KİME İSTERSEN GÖRÜN (Sabri Recep DEMİR)

      Pek üstün akıllıdır, her dilde anılır

      Bizim Hoca Nasreddin ama oda yanılır

      Şu evlenme işinde lakin o devirlerde

      Önceden koklaşmalar sevişmeler nerede?

      Kızı analar görür, dünürcüler istermiş

      Çocuk ısrar ederse, bazen gösterirlermiş

      Ama ancak şu kadar, kapı aralığından

      O da yüz göz örülü, kızın bu kılığından

      Nasıl anlayacaksın abla mı kız kardeş mi?

      Kaşı gözü nicedir, acep uygun bir eş mi?

      Fazlası şer’an yasak nikâh kıyılmayınca

      Düşünür uzun boylu bizim Nasreddin Hoca

      Yaşı da ilerliyor, artık evlenmek gerek

      Güvenir Allah’ ına, ikbalime diyerek

      Hakteala emriyle, peygamberin kavliyle

      Nikâhları kıyılır ve sabırsız haliyle

      Ne hayallerle bekler o gerdek gecesini.

      Bir de gelin hanım atınca peçesini

      Aman Allah, ne görsün! Maymundan daha beter

      Hemen peçeyi örter, bir buz gibi ter döker

      Allah’ım, der, ne ettim, günahım ne bu iş,

      Koskocaman bir burun, kama gibi iki diş.

      Ne kaşı var, ne kirpik, gözler şaşı mı şaşı,

      Ve bu görünüşüyle yaşı anamın yaşı.

      Nasreddin’e o gece yıl kadar uzun gelir

      Sabaha nasıl çıkmış, bunu ancak o bilir

      O zamanlar kaçgöç var hanım sorar erkenden

      Hısım akrabamız kim, kime görüneyim ben?

      Hoca merhum ne desin? Aman sakın, hiçbir gün

      Bana, der, görünme de kime istersen görün!

      Sabri Demirov, 1965, Sofya, “Yeni Hayat”, dergi, Sofya, 1965, N:7

BABA VE OĞUL (Fahri Tahir TEKULUS)

      Ey babam, canım babam

      Büyüktür benim tasam

      İş yok, para yok, aşk yok

      Bu mudur normal yaşam?

      Bak televizyon klipe

      Gidiyoruz binmiş cipe

      İş yok, para yok, aşk yok

      Çare mi gitmek ipe?

      Yürü babam, ha yürü

      İnsanlar olmuş sürü

      İş yok, para yok, aşk yok

      Çürü babam sen çürü!

      Nedir bunda keramet

      Kalmamış hiç merhamet

      İş yok, para yok, aşk yok

      Varsın kopsun kıyamet!

      Fahri Tahir, 2001, Kırcaali, Şiir, 1 Kasım 2001 tarihinde, Niyazi Hüseyin Bahtiyar’ın arşivinden alındı.

NE YAZIK (Suna A. YILMAZ)

      Elimde olmadan tutuldum aşka

      Beni yerden yer attı ne yazık

      Tattığım bu duygu her şeyden başka

      Zamanla ok gibi battı ne yazık.

      Yaşı olmuş altmış, aklı havada

      Yeni yetme gibi, çapkın hovarda

      Bıraktı sonunda beni de darda

      Beni yedeklere kattı, ne yazık.

      Ona inanmakla geldim oyuna

      Adam